BASINA VE KAMUOYUNA
Türkiye’de son yıllarda kadın cinayetlerinin sayısı bir cins kırımından söz edebileceğimiz boyutlara ulaştı.
Henüz lise öğrencisi olan 17 yaşındaki Tuğba Genç 29 Nisan Pazar günü Şehit Bahaattin Kalaycı ilköğretim okulu bahçesinde 23 yaşındaki Tahsin Canbolat tarafından boğazı sıkılarak öldürüldü.
Babası ve diğer yakınları Tahsin Canbolatın Tuğba Genç’i sürekli taciz ettiğini, iki kez de kaçırma teşebbüsünde bulunması üzerine ailenin polis merkezine şikâyette bulunduklarını ve savcılığa dilekçe vermelerine rağmen hiç bir tedbir alınmadığını belirtti.
Koca, baba, erkek kardeş, abi, sevgili, ayrıldığı eş, amca, dayıları tarafından katledilen kadınların haberleri her gün gazetelerin 3. sayfalarında... Hayatlarımızı alan bu şiddetin adı hep “cinnet” , “sapıklık” , “delilik”, “hastalık”, “işsizlik”, “onur”, “gurur” , “namus” oluyor. Cinsiyetçi medyanın etik gazetecilik ilkelerini aşarak Tuğba’nın katilini bireyi sevgisinden öldürmek zorunda kalan, zavallı ve masum bir hasta olarak göstermeye çalışması ve durumu çarpıtmaya çalışması hiç de şaşırmadığımız bir durum. Kadın cinayetlerinin 2002 yılından bugüne yüzde 1400 oranında arttığı bir dönemde devlet, kadına yönelik şiddete tarafsız olmadı. AKP iktidarı ile birlikte derinleşen gerici, muhafazakâr ve piyasacı yapı kadına yönelik şiddeti giderek tırmandırmakta. Her gün işlenen kadın cinayetleri görmezden gelinmektedir. AKP’nin bugün kadınlara dair geliştirdiği politika; meşrulaştırdığı ve beslediği şiddeti muhafaza ve müdafaa etmektir. Bunun en somut örneklerinden biri kadın cinayetlerinin bu kadar yoğun olduğu bir ülkede kadın katillerinin hemen hemen her davada olduğu gibi “haksız tahrik” indiriminden faydalanarak cezadan kurtuluyor olması. Sistem, bir erkeği kurtarmak için harekete geçtiğinde, karakollardan hastanelere, yüksek yargıdan adalet teşkilatının tüm birimlerine kadar, siyasetçiler de dâhil olmak üzere, bütün mekanizmalar tüm gücüyle katilleri ve tecavüzcüleri kurtarmak için işliyor..
Tuğba Genç, güpegündüz hem de bir okul bahçesinde öldürülürken, önlem almayan, sorunu çeşitli gerekçelerle meşrulaştıran tüm ilgili kurumlar ve kayıtsız kalan herkes bu cinayetin suç ortağı! Devletin kadınları şiddetten koruma yükümlülüğü yerine getirilmedikçe bu cinayetlerin dolaylı azmettiricisi ve sorumlusu ilgili kurumlardır.
Bu nedenle kadın Cinayetlerinin son bulması için Acil önlem alınmasını istiyoruz!
Başta Başbakanlık olmak üzere, İç işleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Aile ve sosyal politikalar bakanlığı, Emniyet Müdürlüğü, mahkemeler, savcılıklar, valilikler ve belediyeler yani tüm ilgili kurumlar tarafından
- Kadın-erkek eşitliği tartışmaya açılmaksızın fiili olarak hayata geçirilsin.
- Kadınlara yönelik her tür şiddet, baskı ve ayrımcılığın önüne geçmek ve kadınların yaşam haklarını garanti altına almak üzere gerekli tüm adımlar atılsın.
Kadın cinayetleri davalarında ‘haksız tahrik indirimi’ ‘erkeklik indirimi’ uygulanmasın.
Şiddet gören, ölümle tehdit edilen kadınlar karakol, adliye, jandarma kapılarından ‘aile meselesi’ denerek geri gönderilmesin, tüm yasal haklarını kullanmalarının sağlanması yanında özel önlemler alınarak koruma altına alınsın
Bizler Eğitimsen Adana şubesi olarak kaybettiğimiz öğrencimizin ailesine başsağlığı diliyor, akıllarda ve vicdanlarda adaleti sağlamak için bu davalara müdahil olacağımızı şiddet son bulana dek mücadelemize devam edeceğimizi bir kaz daha yineliyoruz
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu adına
Esra ARSLAN KÖSELE
Şube Kadın Sekreteri