HEPİMİZİN FITRATINDA İNSANA YARAŞIR KOŞULLARDA ÇALIŞMAK VAR!
BALIK İSTİFİ DİZİLDİĞİMİZ TRAKTÖR KASALARINDA, MİNİBÜSLERDE CAN VERMEK DEĞİL!
KESK’li kadınlar olarak bu yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü eylem ve etkinliklerimizi, kısa bir süre önce iş cinayetlerinde kaybettiğimiz mevsimlik tarım işçisi kadınların anısına Yalvaç’tan başlatıyoruz.
Soma’da verdiğimiz kayıpların acısını dindirmek mümkün değilken Şırnak’tan, İstanbul’dan, Ermenek’ten, Isparta’dan işçi cinayetleri haberleri aldık. Biz burada bu açıklamayı okurken de birçok yerden benzer haberler gelmeye devam ediyordur belki.
Birbiri ardına gelen bu haberlerin sorumluları işverenler ve hükümet. Bu cinayetlerin yaygınlığına ve birçok yerde çalışma koşullarına ilişkin durumun vahametine rağmen, hükümet gerekli önlemleri almamakta diretiyor; işçi güvenliğine ilişkin denetimlerin gerektiği gibi yapılmamasına göz yumuyor. Kayıt dışı istihdamla mücadele etmesi gerekirken, bu tür istihdamlarla mücadele konusundaki politikasızlığı ile kayıt dışı çalışmayı teşvik ediyor ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırıyor. İşçi sağlığı ve iş güvenliğine dair önlemler almak yerine, daha çok kar etmeyi, işçilerin hayatlarına, hayatlarımıza tercih ediyor. Bu tutum sürdükçe ve hükümet ilgili uluslararası sözleşmeleri imzalamadığı sürece her gün kadın, erkek, çocuk birçok emekçi hayatını kaybedecek.
Çünkü birilerin ceplerini dolsun, birileri daha ucuza daha çok kazansın diye hayatımız hiçe sayılıyor; hayatlarımız üzerinden pazarlıklar yapılıyor. Devlet ve işveren eliyle göz göre göre öldürülüyoruz.
Mevsimlik tarım işçileri ne yazık ki basının, kamuoyunun daha da vahimi yetkililerin gündemine ancak öldüklerinde girebiliyor. Oysa tarım işçilerinin çalışma koşulları; sosyal güvenceden yoksunluk, kayıt dışılık, çok düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri nedeniyle yani tam da insana yaraşır istihdamın gereği olarak yetkililerin gündeminde olmalı. Bu koşulları değiştirmeye yönelik önlemler alınmalı, yetkililer bu konuda bir an önce bir politika belirleyerek, ilgili yaptırımları hayata geçirmeli.
Trafik kazası değil iş cinayeti!
Tarım işçilerinin önemli bir çoğunluğunu, kadınlar, çocuklar, etnik azınlıklar ve düzensiz göçmenler oluşturuyor. Tarım işçisi kadınlar hem gündelik ev işlerinde, hem de tarım işinde kötü koşullarda ve uzun çalışma sürelerinde çalışmaktan kaynaklı olarak, hayatlarını ileriki dönemlerde de etkileyebilecek ciddi sağlık sorunları yaşıyorlar. Bunun yanında aynı Yalvaç’ta olduğu gibi balık istifi yüklendikleri minibüslerde hayatlarını kaybediyor, yaralanıyorlar. Hem düşük ücretle çalıştırılıyorlar, hem de göç yollarında ve gittikleri bölgelerde taciz, tecavüz, kadın cinayetlerine maruz kalma riskine çok açıklar. İçinde bulundukları istihdamın enformel niteliği nedeniyle bu tür durumların önüne geçecek, bu gibi durumlarda haklarını talep edebilecek mekanizmalara erişmeleri ve örgütlü bir biçimde seslerini duyurabilmeleri mümkün değil. Çünkü onlar kayıtsızlar ve bu nedenle görünmezler. Bu nedenle trafik kazası adı altında iş cinayetlerinde can veriyorlar.
Bizler bugün bir kez daha kadınlar ve tüm emekçiler için çalışma yaşamının tamamında, insana yaraşır çalışma koşulları, güvenli çalışma, iş ve ücret güvencesi talebimizi yineliyoruz. Bununla birlikte; daha önce de birçok kez dile getirdiğimiz taleplerimizi yineliyoruz.
• Mevsimlik tarım işçilerinin temel haklardan yararlanmalarını sağlayacak yasal düzenlemeler bir an evvel yapılmalıdır.
• Güvencesiz, kayıt dışı çalışmaya son verilmeli, Herkese güvenceli iş olanakları sağlanmalıdır.
• Çocukların mevsimlik tarım işçisi olarak çalıştırılmasının önüne geçilmelidir.
• Kadın mevsimlik tarım işçilerinin üzerlerindeki bakım yükünü kaldıracak çözümler üretilmeli, sağlık sorunlarının çözümü için özel politikalar uygulanmalı, kadın işçilerle erkek işçiler arasındaki ücret adaletsizliği giderilmelidir.
• Tarım işçilerinin tehlikeye açık araçlarla fazla sayıda taşınmasının önüne geçilmeli, araçların trafik denetimi sağlanmalıdır.
Bizler evde sokakta ya da çalıştığımız yerlerde kadınlar olarak yaşadığımız baskı, şiddet ve sömürünün arkasında erkek egemen kapitalist düzen olduğunu biliyoruz. Dilimiz, rengimiz, etnik kökenimiz, inancımız farklı olabilir, çalışma alanlarımız farklı olabilir ama maruz kaldığımız sömürü aynıdır. Bizi yok sayan, emeğimiz ve bedenimiz üzerine çöreklenen bu erkek egemen tahakkümü, bulunduğumuz her noktada örgütlenerek ve dayanışma ilişkilerimizi güçlendirerek ortadan kaldıracağız.
Fabrikada, hastanede, okulda, büroda, evde ya da tarlada fark etmez, çalıştığımız her yerde bu tahakküme sessiz kalmıyor, isyan ediyor ve mücadeleyi yükseltiyoruz.
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Fatma BOZKURT
Kültür Sanat Sen Genel Merkez Denetleme Kurulu Üyesi
Emeğimiz, bedenimiz kimliğimiz bizim.
Yaşasın Kadın Dayanışması!