ÖĞRETMENLER İŞSİZ, OKULLAR ÖĞRETMENSİZ.YAPILAN ATAMALAR İSE TAM BİR KOMEDİ

ÖĞRETMENLER İŞSİZ, OKULLAR ÖĞRETMENSİZ.

 

YAPILAN ATAMALAR İSE TAM BİR KOMEDİ

 

Değerli basın, değerli eğitim ve bilim emekçileri ve kurum temsilcileri;

AKP’nin iktidarda olduğu son 8 yılı aşkın sürede, eğitimde oluşan öğretmen açıklarına paralel olarak, güvencesiz istihdam edilen öğretmen sayısında tam bir patlama yaşanmıştır. Bununla birlikte, kalabalık sınıf mevcutları, ikili eğitim, birleştirilmiş sınıf ve taşımalı eğitim uygulaması nedeniyle resmi ağızlardan açıklanan verilerle bile 140 binin üzerinde olduğu tespit edilen öğretmen açığının,  gerçekte bu rakamın çok daha üstünde olduğu; Normal eğitim yapıldığı düşünülerek hesaplandığında 400 binlere çıktığı biliniyor. Üstelik mevcut öğretmen açığını kapatabilecek 327 bin işsiz öğretmen olmasına karşın Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen atamalarındaki cimri tutumu dikkat çekicidir.

2007 yılında kadrolu atanan öğretmen sayısı 19.029 olarak gerçekleşmiş, bunların 4.330’ü sözleşmeliyken kadroya geçmiştir. Yine 2008 yılında 20.093 kadrolu öğretmen atanmış ancak bunlardan da 7.255 tanesi sözleşmeliyken kadroya geçmiştir. 2009 yılında ise 12 bin civarında öğretmen kadrolu olarak atanmış, bunların da 7.037 tanesi sözleşmeliyken kadroya geçmiştir. Bütün bu rakamlar Bakanlık tarafından açıklanan kadrolu ataması yapılan öğretmen sayısının yanıltıcı olduğunu bir kez daha açığa çıkarmıştır. 

 

Bu gün Ülkemizdeki eğitim fakülteleri her yıl yaklaşık 50 bin mezun vermektedir. 2005 yılında mezun sayısı 44 bin iken KPSS’ YE müracaat eden işsiz öğretmen sayısı 173 bin olmuştur. 2009 yılında mezun sayısı 49 bin iken KPSS’ YE müracaat edenlerin sayısı 244 bine çıkmıştır. 2010 yılında KPSS’ YE girecek ataması yapılmayan öğretmenlerin 300 bini geçmesi kaçınılmazdır. 2002 yılında 42 bin kadrolu öğretmen ataması yapıldıktan sonra iktidara gelen AKP Hükümeti döneminde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan öğretmen atamaları, ihtiyacı ve beklenen rakamların çok altında kalmış, öğretmen adayları sürekli bir beklenti içerisine sürüklenerek sorun çözülememiştir. 

Hepimiz farkında mıyız gerçekten? Kamuda iş güvencemizin kaldırılacağının, ücretlerimizin daha da kısılacağının, emekliliğin bir hayal haline geleceğinin, çocuklarımızın güvenli bir geleceğe yelken açacakları günlerin daha da uzaklaşacağının farkında mıyız?

Etrafımıza baktığımızda şunu görüyoruz: Artık sadece "öğretmen" yok. Sözleşmeli öğretmen var, ücretli öğretmen var; vekil öğretmen, dershane öğretmeni, uzman öğretmen var, başöğretmen var.

Yeni bir piyasacı düzen kuruluyor. Bu düzende aynı işi yapanlar aynı haklardan yararlanamıyor. Çünkü aynı işi yapsan da güvencelerin ortadan kaldırılıyor. Artık kamuda tüm çalışma ilişkileri, piyasa koşullarına uyarlanıyor. İşte şimdi kendimize sorular sormanın ve karar vermenin eşiğindeyiz: Piyasada iş güvencesi var mı? İş güvencesinin olmadığı yerde nitelikli kamu hizmeti olur mu? İş güvencesinin olmadığı yerde kamu hizmeti mi önceliklidir yoksa parası olan müşterinin memnuniyeti mi?

İşyerinde aynı havayı soluduğun emekçilerin neler yaşadığını biliyor musun?

          İşyerinde çalışan hizmetli-memur emekçilerin birkaçının dışında hemen tamamı güvencesiz, taşeron çalıştırılıyor.

          Birlikte aynı işi yaptığın ücretli öğretmen arkadaşın düşük ücretle çalışıyor ve sosyal haklardan, sağlık hakkından yararlanamıyor.

          Sözleşmeli arkadaşın bir çok sosyal hakkından mahrum olarak çalıştırılıyor.

          Her sabah günaydın dediğin ücretli öğretmeni bir dahaki yıl işyerinde göremiyorsun.

          Okul aile birlikleri aracılığıyla velilerimizden bağış adı altında kayıt parası toplanıyor, parası olmayan veliye okulda temizlik yaptırılıyor.

Bu gün tekel işçilerinin fabrikalarını satıp, işçileri kapının önüne koyanlar, ücretlerini yarı yarıya düşürüp istedikleri zaman işten çıkarabilecekleri şekilde 4-C statüsüne mahkum edenler, yarın senin de işyerini satıp, senin ve çocuğunun geleceğini haramzadelerin insafına terk edecek.

Hazırlıklı mısın? Ve işkolumuzda giderek ağırlığını hissettiren bu esnek, güvencesiz çalıştırma biçimleri gün gibi ortadayken, kendimizi daha ne kadar "güvende" hissedebiliriz? Bir iş kolunda sadece bir emekçi bile güvencesiz şartlarda çalıştırıldığında, geride kalan on binler kendisini ne kadar "güvende" hissedebilir gerçekte?

Değerli basın, değerli eğitim ve bilim emekçisi,

Bu soruları sormak zorundayız. Yüz binlerce öğretmen işsiz. Ataması yapılmadığı için sefalet koşullarında yaşıyor. Derslikler boş. Öğretmen açıkları yüz binlerle ifade ediliyor. Bize kaynak yok diyenler, dershanelerin tümünü özel okula çevirmek için, her türlü arsa, arazi, vergi indirimi gibi teşviği özel çıkar sahiplerine sağlayacağını beyan etmekten bile çekinmiyor.

Kamu emekçilerinin birbirlerinin rakibi haline getirilmek istendiği bir dönemde, birbirimize karşı değil, birbirimize rağmen değil; ama birbirimize yaslanarak tehditleri bertaraf, saldırıları tersyüz edebiliriz.

Şimdi örgütlenirsek, örgütlü mücadeleyi yükseltirsek saldırıyı durdurabiliriz.

Güvencesiz çalışmaya karşı duruş, ancak örgütlenmekle mümkün. Sesimize ses, gücümüze güç, haklarımıza hak katmak için Eğitim Sen'de örgütlenelim.

TALEPLERİMİZ !

·        Esnek ve güvencesiz çalıştırma biçimlerine son verilmeli, sözleşmeli öğretmenler derhal kadrolu hale getirilmelidir.

·        Ücretli öğretmenlerin kadrolu olarak atamaları yapılmalıdır.

·        KPSS gibi öğretmenlik onurunu zedeleyen, öğretmenliği sadece ucuz ve güvencesiz bir işe dönüştüren sınav sistemi derhal kaldırılmalıdır.

·        Eğitim iş kolunda çalışan bütün öğretmenler çalışmaya başladıkları ilk günden itibaren sağlık hizmetinden ücretsiz yararlanmalıdır.

·        Eğitim iş kolunda çalışan tüm hizmetli, memur ve diğer personelin özlük ve sosyal hakları iyileştirilmeli, güvencesiz ve esnek çalıştırma biçimleri sona erdirilmelidir.

·        Farklı statülerde çalışan öğretmenler arasında ayrımcılık yapılamaz, ücretli ve sözleşmeli öğretmenler de indirimli ulaşım (paso) hakkına sahip olmalıdır.

·        Dershaneler istihdam koşulları açısından Milli Eğitim Bakanlığının yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca da sıkı bir şekilde denetlenmeli, dershane öğretmenlerinin kölelik koşullarında çalışmalarının önüne geçilmelidir. Sigortasız çalıştırma, borç senedi imzalatma, işe başlarken tarihsiz istifa dilekçesi yazdırma uygulamaları karşısında cezai müeyyideler hayata geçirilmelidir.

·        Olabilecek tüm hukuksal mekanizmaları devreye sokularak "meslekte eşitlik", "eşit işe eşit ücret" ilkelerinin ihlali engellenmelidir. Saygılarımızla. 04.06.2010

 

Güven BOĞA

Şube Başkanı

Okunma 1638 defa