İNSANCA BİR YAŞAM, EŞİT, ÖZGÜR VE DEMOKRATİK TÜRKİYE MİTİNGİ İÇİN
8 EKİM'DE ANKARA'DAYIZ!
27 Eylül 2011 Tarihinde Eğitim Sen Adana Şube Binasında gerçekleştirilen Açıklamaya KESK MYK Üyesi Akman Şimşek, Eğitim Sen MYK Üyesi Betül Korkut, Adana Tabip Odası Başkanı Resmiye KAYA, DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Aslan, TMMOB İKK Sekreteri Mustafa Altıokka ve Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Şahin Yeter ve KESK Adana Şubeler Platformuna bağlı şube başkanları ve üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Açıklamayı Kurumlar Adına KESK MYK Üyesi Akman Şimşek Gerçekleştirmiştir.
AKP kendinden olmayan herkese, her şeye düşmandır. Egemen düşünce, egemen ideoloji, egemen anlayış, egemen mezhep, egemen ulus dışında her şeye düşmandır AKP iktidarı. Her şey ona göre suç kapsamındadır. Ana dilde eğitim istemek, kültürünü ve kimliğini özgürce yaşamak istemek, inançlarını özgürce yaşamayı istemek, hak ve özgürlük talep etmek, parasız eğitim istemek, HES’lere karşı olmak, NATO defol, İMF defol demek, füze kalkanı projesine karşı çıkmak, yıkımlara karşı barınma hakkını savunmak, parasız sağlık hakkı istemek, grevli ve TİS’ li sendika hakkı istemek ve saymakla bitiremeyeceğimiz hak ve özgürlükleri talep etmek suç kapsamındadır. AKP’ nin yargısı da boş durmaz tüm hak arama eylemlerini suç kapsamında görerek demokratik mücadele veren işçiyi, kamu emekçisini, Kürdü, Türkü, Arabı yani tüm halkı gözaltına alarak, tutuklayarak korku imparatorluğu yaratmaya çalışır.
AKP’nin ustalıktan neyi kastettiği her gün biraz daha anlaşılıyor. Emek ve demokrasi karşıtlığında, güvencesiz ve taşeron çalıştırmada ustalaşmıştır. Taşeron sisteminde o kadar ustalaşmıştır ki, şimdi Ortadoğu’da ABD’nin taşeronluğunu yapmaktadır. Kadına yönelik şiddeti ve kadını eve kapatmada ustalaşmıştır. Yandaş kurumlar oluşturmada ustalaşmıştır. Kamu kurumlarını haraç mezat satmakta ustalaşmıştır. Ve tüm bunlara rağmen kendini farklı göstermede de ustalaşmıştır.
Değerli Basın Emekçileri
Son dönem ülkemizin hukuksal, siyasal dokusuna Kanun Hükmünde Kararnamelerin tamamen hakim olduğuna tanıklık ediyoruz. AKP İktidarı seçimlere birkaç gün kala, kendisine olağanüstü yetkiler vererek, çıkardığı yasaya dayanarak her gün bir Kanun Hükmünde Kararnameye (KHK) imza atmaya devam ediyor. Her fırsatta “İleri demokrasi” den dem vuran AKP iktidarı, TBMM’ni devre dışı bırakarak ülkeyi “KHK’ demokrasi ”sine çevirmiş durumda. KHK’ler ile Türkiye’nin siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel çehresi yeniden şekillendiriliyor. Kamunun yapısı sermayenin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde her gün çıkarılan KHK ‘ler ile düzenlenmeye çalışılıyor. Bakanlıklar, KHK’ler ile yapboz tahtasına çevrilirken, kamu kuruluşları kar amaçlı çalışan şirketlere dönüştürülmek isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı ve SHÇEK Teşkilat Yasaları KHK ile değiştirilerek esnekleştirme ve güvencesizleştirme kamunun tüm kurumlarında hızla yaygınlaştırılıyor.
Değerli Basın Emekçileri,
AKP iktidarı “ileri demokrasi” havarisi kesilerek ülkeyi demokratikleştirileceğini söyleyerek yola çıkmıştır. Yürüdüğü yolda görülmüştür ki; sadece kendine ve işbirliği yaptığı emperyalistler için demokrasi yaratmak istediğini artık bilmeyen kalmamıştır.
Şimdi de sıra kamu emekçilerine reva görülen demokrasiye gelmiştir. Bilindiği gibi 4688 sayılı yasanın emekçilerin ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarını tırpanlamayı hedefleyen anti demokratik özü, TİS ve grev hakkımızı engelleyen yapısı nedeniyle yıllarca bu yasaya karşı mücadele ettik. Bu nedenle gözaltına alındık, tutuklandık, soruşturmalara maruz kaldık, sürüldük ve daha nice zorluklarla mücadele ettik. Biz bu mücadeleyi yürütürken yandaş örgütler Hükümetle kol kola girerek yasanın devamı için oyunlar oynadılar. Bilindiği gibi, 12 Eylül 2010 referandumuna sunulan anayasa değişikliği ile kamu emekçilerine “toplu sözleşme” düzeni getireceğini ve çalışma yaşamının demokratikleştireceğini söyleyerek oy toplamaya çalışan AKP, geçen bir yıllık süreçte hiçbir adım atmamıştır. Şimdi de 4688 sayılı sahte sendika yasasında kimi tadilatlar yaparak kamu emekçilerini oyalamaya çalışıyor.
Kamu emekçileri KESK öncülüğünde yirmi yıldan uzun bir süredir Grevli Toplu Sözleşmeli bir yasa mücadelesi veriyor. Bu güne kadar hükümetle ve diğer konfederasyonlarla bir araya geldiğimiz her platformda dile getirdiğimiz temel görüşlerimizi özetleyecek olursak;
Öncelikle biz KESK olarak, kamuda çalışan tüm emekçilerin sendikalarda örgütlenebilmesini savunuyor, örgütlenme özgürlüğünü kısıtlayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmiyoruz.
Yine defalarca dile getirdiğimiz gibi, hükümetin, altında kendisinin ve daha önceki hükümetlerin imzası olan uluslararası sözleşmelere ve antlaşmalara aykırı tutum geliştirmekten, Grevli Toplu Sözleşme Hakkımızı engellemeye çalışmaktan artık vaz geçmesini istiyoruz. Grevli Toplu Sözleşme hakkımızı yasal teminat altına almayan hiçbir düzenlemeyi kabul etmedik ve bundan sonrada kabul etmeyeceğimizi sizlerin aracığı ile bir kez daha ilan ediyor ve diyoruz ki Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika Olmaz!
Bugüne kadar yaptığımız görüşmelerde maalesef hükümetin kendisine yakın konfederasyonları kollayarak kamu emekçilerinin geleceğini ipotek altına almak istediğini gördük. AKP iktidarı, kamu emekçileri adına görüşmelere katılacakları kendi yandaşlarından oluşturmak istiyor. Biz, KESK üyelerini, demokratik kanallardan seçilerek gelen yöneticilerimiz dışında kimsenin temsil etmesine izin vermeyeceğiz. Üyelerimizin ve tüm kamu emekçilerinin mali, sosyal ve çalışma şartlarına ilişkin taleplerini toplu sözleşme masasında bugüne kadar olduğu gibi KESK olarak savunmaya devam edeceğiz. Tekrar tekrar altını çiziyoruz; KESK üyelerini KESK’ten başka hiçbir konfederasyon temsil edemez.
Değerli Basın Emekçileri,
12 Eylül referandumu sonrası anayasada yapılan değişiklikle öngörülen, Kamu Görevlileri Hakem Heyeti ile grev hakkımız zımnen yasaklanıyor. AKP, Hakem Heyetinin bileşimini kendi çoğunluğunda oluşturarak yıllardır yaptığı gibi kendi çalıp kendi oynamaya çalışıyor. Oysa çalışma yaşamında gerçek bir demokrasi sağlanabilmesi için toplu sözleşmede uzlaşmazlık olması halinde kamu emekçilerinin kendi geleceklerine kendilerinin karar vermesini sağlayacak bir düzenleme yapılmalıdır. Referandum sandığında toplu sözleşmenin kabulü ya da greve çıkma oylanabilmelidir. Kısacası kamu emekçileri kendi geleceklerine kendileri karar vermelidir.
Ülkemiz, ekonomik, sosyal ve siyasal alanlarda yaşanan gelişmelerin tamamında büyük bir çözümsüzlük içinde bulunuyor. Bir taraftan güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik ve yoksulluk politikaları alabildiğine yaygınlaşırken, diğer taraftan insanca yaşam, eşit, özgür ve demokratik Türkiye talep eden toplumun örgütlü kesimleri gerek yasal, gerekse fiili uygulamalarla kuşatılarak sindirilmek, yok edilmek istenmektedir.
Ülkemizde yaşanan saldırıların, önümüzdeki dönem emekçiler için daha da katmerlenerek artacağını söylemek için kahin olmak gerekmez. Ancak biz sorunlar karşısında, hükümetin politikalarından zarar gören tüm kesimlerin ortak mücadelesini örme görevi ile karşı karşıyayız.
Bunun ilk adımını DİSK-TTB ve TMMOB’la birlikte çağrıcısı olduğumuz, merkezi miting ile atacağımızı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Grevli toplu sözleşme ve örgütlenme hakkını savunan kamu emekçilerinden kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçilere; "sağlıkta dönüşüm" aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına; Toprağını, suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan, evde-sokakta ve iş yerinde var olma mücadelesi veren kadınlara; Özerk-parasız demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençlikten, tüm ezilenleri Ortak talepler etrafında birleşmeye, düzenin “yeni yüzüne” karşı temel haklarımız için, insanca yaşamı savunmak için,
İNSANCA BİR YAŞAM EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKİYE İÇİN,
8 Ekim’de Ankara’da kurulacak emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi ”ne katılmaya çağırıyoruz.
KESK-DİSK-TTB-TMMOB
Akman ŞİMŞEK
KESK Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri