“HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMADIK… HİÇ BİR ŞEYİ AFFETMEDİK…”

DERSİM 1937-1938 

“HİÇ BİR ŞEYİ UNUTMADIK… HİÇ BİR ŞEYİ AFFETMEDİK…”

 

 “Tunceli Tedip ve Tenkil Harekatı” olarak bilinen Dersim Halkına yönelik toplu İmha kararı 4 Mayıs 1937’de T.B.M.M.’de Yapılan bir Bakanlar Kurulu Toplantısında alınmıştır. Aynı gün başlanan askeri harekat yaklaşık iki yıl süreyle devam etmiş ve bu süre zarfında binlerce Dersimli, kadın, erkek, yaşlı genç denmeden öldürülmüştür ve bir o kadarı da bilinmeyen yerlere sürgün edilerek 20.yüzyılın ikinci çeyreğinde İnsanlık tekrar büyük bir trajedi yaşamıştır.

 

 

 

 

Saygı Değer Basın, Değerli Kurum Temsilcileri      

         

Genel Kurmay Arşivlerinden basına sızan belgelerde  Dersimde Toplu Kıyıma Uğrayan İnsan sayısı ise  8-13 bin olarak ifade edilmektedir. Halk arasında  ve kimi yazarların çalışmalarında bu rakamın  50-70 bin olduğu yönünde ciddi bir kanaat oluşmuştur.

 

Bu kıyımın canlı tanıklarından olan ve bir dönem TBMM Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanı vekilliği yapmış İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL’in Dersimlilerin mağaralara iltica ederken nasıl fare gibi zehirletildiklerini anlatması ve  keza yine Dersim de askeri  harekatta bulunmuş olan  Muhsin BATUR’un anılarını yazdığı kitabının bir yerinde özür dileyerek gördüklerini, yaşadıklarını atlaması-yazmaması Dersim kıyımının boyutunu göstermesi açısından düşündürücüdür.    

                                                                    

Bu sebepledir ki ” 4 Mayıs 1937 ” Dersim Tertelesinin-soykırımını- anma günüdür. Dolayısıyla “Dersim 37/38 “ resmi tarihin yazdığı “birlik-beraberliğimizi nasıl kuruduk” hikayesinin en kanlı sayfasıdır. Ve şimdi bu sayfada unutulamayan, unutturulamayan acı, bütün zamanların baskılarına, yasaklarına galebe çalmış bir gerçek olarak kendisini bize hatırlatıyor. Gerçek bir “birlik ve beraberlik”, Dersim 37/38 acısı ile yüzleşmeden, bu yarayı onarmadan mümkün değildir. Bu nedenle Dersim 37/38 sadece Dersimlilerin değil, Türkiye’de yaşayan herkesin meselesi ve derdidir.

 

EN BÜYÜK AYIP, ACILARIN SİYASİ MALZEME YAPILMASIDIR

 

Bu sebeple Dersimde devlet eliyle yaşatılan bu kıyım, bugüne kadar yine yalan ve hileyle üstü örtbas edilmek istendi. Bu yalan perdesini yırtıp atmak Türkiye halklarının ortak çabasıyla ancak mümkündür. Devletin imkanlarını elinde bulunduran bugünkü siyasilerin “İleri Demokrasi” adına yapacağı en büyük iyilik, Sayın Başbakanın, siyasi malzeme olarak Dersim dosyasını elinde tutması değil, tarihimizin en önemli KARAKUTUSU olan Dersim dosyasının açılmasına ve sorumluların tarih önünde mahkum edilmesine yardımcı olmasıdır. Hiçbir siyasi kaygıya düşülmeden bugün yapılması gereken budur.

 

Mazlum halkların bir neferi olan Dersim’ li Seyit Rızanın Zalimlere Karşı, yalvarma-yakarma yerine “SİZİN YALANLARINIZLA, HİLELERİNİZLE BAŞ EDEMEDİM, BU BANA DERT OLDU. BEN DE SİZİN ÖNÜNÜZDE DİZ ÇÖKMEDİM BU DA SİZE DERT OLSUN”  özdeyişindeki vakur duruşu, insanlık onurunu yücelten önemli bir andır, bu anı daim kılmak, abideleştirmek bizim görevimizdir. Bu sebeple Dersim 37/38 hem bizi “biz” yapan bir tarihtir ve hem de bizi” biz” olmaktan çıkaran kanlı geçmiş…     

                                                                               

Son bir haftadır, Türkiye gündemine Tunceli Milletvekili Sayın Hüseyin AYGÜN’ ün getirdiği Dersim kıyımını konu alan açıklamasını doğru ve yerinde görüyoruz. Sayın Hüseyin AYGÜN’nün siyasi kaygılardan uzak bu onurlu çabasını desteklediğimizi ve yanında olduğumuzu ifade etmek istiyoruz. 

 

Sayın Hüseyin Aygün’nün bu saygın duruşu karşısında, Haluk KOÇ’un başını çektiği bir gurup yeni ittihatçı CHP Milletvekillerinin açıklamalarını insanı değil, devleti koruma refleksiyle yapılan bir açıklama olarak görüyor, bu davranışlarını vicdansızlık ve insafsızlık olarak değerlendiriyoruz.

 

Ancak; Sayın Başbakan ERDOĞAN’nın da Dersim kıyımını gündemine alma ve kamuoyuna sunuş şeklini de şiddetle eleştiriyoruz. Açıklamaları bir Başbakana yakışır ağırlıkta ve olgunlukta olmamıştır. Oysa Dersim kıyımı bir devlet politikasıydı ve halen acılarıyla tazeliğini korumaktadır. Bugün devletin tüm tasarruflarını elinde bulunduran Sayın Başbakan, devletin sürekliliğine inanıyorsa, acilen Dersim kıyımını siyasi rehin malzemesi olmaktan çıkarmalı ve Hakikatleri araştırma (Dersim v.b katliamları araştırmak üzere) komisyonunun kurulması için TBMM’de ön açıcı adımlar atmalıdır. İstanbul’da ki Sabiha GÖKÇEN havaalanın isminin değiştirilmesini sağlamalıdır. Bugün, devleti temsil edenlerin acılarımızı siyasi malzeme olmaktan çıkarması ve  Dersim HALKINDAN ÖZÜR dilemesi en doğru davranıştır.. 

  

Özür Dileme ve Yeni Bir Yarın:

 

Bizler, 1937/38'de yaşananlar için resmi bir özür bekliyoruz. Dersim 38 katliamının mağduru Dersimlilerden, onların torunlarından maruz kaldıkları acı, keder, hüzün ve ızdırap için bir özür çok mu acaba? İnsanlık değerleri ayaklar altına alınarak imha edilen büyüklerimizi, onurlarının iade  edilmesini istiyoruz. Tüm bunların toplumsal barış, iç huzur, adalet ve kardeşlik için şart olduğuna inanıyoruz.  

 

Dersim Halkı hiçbir zaman kan davası gütmedi. Töremizin, kültürümüzün bize öğrettiği insan sevgisidir, intikam duygusu değil. Şu yazdıklarımızı da bir intikam veya kan davası duygusuyla yazmıyoruz. Tam aksine, toplumsal barışa, kardeşliğe bir çağrıdır bizim yaptığımız. Devletin kendi insanını 'tehdit' olarak gören politikalarının sona ermesini, toplumsal barış ve huzur için, geçmişte yaşanmış acılarla yüzleşilmesini istiyoruz. Dersim 1937/38'de yaşanan tarihi haksızlıkların açığa çıkmasını istiyoruz.

 

Vicdanı ile muhasebe yapacak, tarihi hakikatler ile yüzleşecek namuslu ve vicdanlı bir hükümete ihtiyacımız vardır. Türkiye insanı artık tarihi ile yüzleşmeyi onur sayacak bir hükümet istiyor. Halka sürekli olarak yalan söyleyen ve genc kuşakları yalan ile besleyen hükümetler istemiyoruz. Yalanı ve iftirayı  politika haline getirmiş, insanların kitleler halinde öldürülmesini 'terörizmle mücadele' olarak sunan hükümetler bize yakışmıyor. 

 

4 Mayıs Dersim 38 Tertelesi Gününde ölülerimizi anmak istiyoruz. Coğrafyamızda yaşanan katliamların bilinmesini, tarihimizin, kültürümüzün, dilimizin ve inancımızın yaşamasını ve yaşatılmasını istiyoruz.

 

Buradan Sayın Başbakan Erdoğan'a açık bir çağrıda bulunuyoruz: 'Dersim Katliamı' dediniz, 'elimde belgeler var' dediniz, bu sözlerinizi geleceğimize ilişkin bir umut ışığı olarak görmek isteriz. Eğer samimi iseniz, Dersim'in acılarını basit politik bir argüman olarak suistimal etmiyorsanız 'Dersim Katliamı'na ilişkin elinizde var olduğunu söylediğiniz belgeleri bizlerle ve kamuoyu ile paylaşarak adaletin yerini bulmasına yardımcı olmanızı bekliyoruz. Siz de bilirsiniz ki, cinayetin belgesini ve bilgisini saklamak suçtur. Cinayetin belgesini rakiplerinizi tehdit için kullanmak yerine, yarınlarımız aydınlatmak için kullanınız. Arşivler açılsın, bilinenler açığa çıksın ki Türkiye kendi gerçekleri ile yüzleşebilsin ve karanlıklar aydınlansın. Elinizdeki bilgileri saklamaya devam ettikçe bizi de kendinizi de, Türkiye insanını da karanlıkta bırakmaya mahkum ettiğinizi biliyorsunuzdur. Karanlıklardan bıktık. Gelin hep beraber aydınlık yarınlara gidelim.

 Sayın Başbakan, sayın Cumhurbaşkanı, 4 Mayıs'da bizim ile beraber anmalara katılın; Dersim 38 mağdurlarının üzüntülerini paylaşın. Sizlerden, 4 Mayıs’ı resmi anma günü ilan ederek katledilen onbinlerce kadın, çocuk, yaşlı masum insanın anısı önünde eğilmenizi bekliyoruz.

Demokrasi'den, insan haklarından, insan sevgisinden ve adaletten yana olan herkesi bu acılı günümüzde aramızda görmek istiyor, tüm insanları yanımızda olmaya çağırıyoruz. 22.11.2011

 

Kurumlar Adına

 

Yılmaz Zeroğlu

 

Adana Tunceliler Derneği Başkanı

  DESTEK SUNAN KURUMLAR

·     TUNCELİLER DERNEĞİ

 

  • ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ
  • DİSK ADANA BÖLGE
  • TÜMTİS ADANA ŞUBE
  • TEZ KOOP İŞ
  • TMMOB ADANA İKK
  • KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU
  • ÇHD (Çağdaş Hukukçular Derneği)
  • İHD (İnsan Hakları Derneği)
  • TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)
  • HAKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ
  • ÖDP
Okunma 1859 defa