DARBELERLE HESAPLAŞILMADIKÇA, KATLİAMLAR “ÖRTÜLÜ” KALACAKTIR!

DARBELERLE HESAPLAŞILMADIKÇA, KATLİAMLAR “ÖRTÜLÜ” KALACAKTIR!

BARIŞ İÇİN, KARDEŞKANI DÖKÜLMEMESİ İÇİN, DARBELERDEN, KATLİAMLARDAN, İŞKENCECİLERDEN HESAP SORMAK İÇİN ALANLARDAYIZ

 

12 Mart 1971 Darbesi ve 12 Mart 1995 Gazi Mahallesi katliamı, Türkiye'nin yakın tarihinde, önemli dönüm noktalarındandır. Bunların dışında unutulmaması gerekenlerde var elbette. Maraş, Sivas ve Roboski katliamları. Yanıbaşımızda ise Halepçe’yi nasıl unutabiliriz. Kimyasal silahlarla katledilen binlerce insan, çocuk ve kadın Kürt oldukları için katledildiler.   Açıklamamıza tüm katliamları nefretle kınayarak başlamak istiyoruz.

 

Değerli basın, değerli kurum temsilcileri;

AKP Hükümeti, demokratikleşmeden, geçmişle hesaplaşmaktan söz ediyor. Ama geçmiş ve bu gün yaşananlar bunu yalanlıyor. 12 Mart 1971 Askeri darbesinin 41. yılı aynı zamanda Gazi ve Ümraniye katliamlarının yıldönümü. Ayrıca Sivas katliamının zaman aşımı tehdidi ile karşı karşıya kaldığı günlerden geçiyoruz.

Aradan geçen yıllara rağmen, Türkiye’nin darbelerle ve karanlık tertiplerle hesaplaşamadığını gösteren üç tarihi olay üst üste binmiştir. AKP bu üç tarihi gelişme karşısında da, geçmişin üstünü örten ve bu icraatları gerçekleştirenlerle uyum içindedir.

12 Mart Darbesi ilerici güçlere, demokrasi ve özgürlük isteyenlere, işçilere, emekçilere, aydınlara ve gençlere yönelik bir kıyım dönemi oldu. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam sehpasında, Mahir Çayan, Cihan Alptekin ve arkadaşları Kızıldere’de, Sinan Cemgil ve arkadaşları Nurhak dağlarında, İbrahim Kaypakkaya işkencede katledildiler.

31 yıl önce 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi’nde okuyan ilerici, devrimci öğrenciler okullarının önünde atılan ABD damgalı tahrip gücü yüksek bir TNT bombası! Bombanın patlaması sonucunda yürekleri eşitlik ve özgürlük için atan yoldaşımız olan 7 genç Beyazıt Meydanı'nda katledildi. Bu katliam, ülkemizdeki en büyük öğrenci katliamlarından biri olarak tarihe geçerken, mahkemeye ulaşmayan evraklar, bir türlü sanık sandalyesine oturtul(a)mayan faillerle, dava üç yıl önce zaman aşımına uğradı.

Binlerce aydın, akademisyen, genç cezaevlerine dolduruldu. İşçi ve emekçilere, köylülere yönelik saldırı, uyanış içindeki hareketi darbenin zoruyla durdurmaktı.

Ancak katliamlara, zorbalığa ve yaşatılan büyük acılara rağmen, işçi ve emekçi hareketi, halkın baskı ve sömürüye karşı mücadelesi giderek büyüdü. Egemenler 12 Eylül darbesi ile daha kapsamlı bir saldırıya geçtiler.

Darbelerle de yetinmeyen egemen güçler, Kürtlere, Alevilere, Ermenilere, gençliğe ve uyanış içindeki kesimlere yönelik tertip ve katliamlar sergilediler. Maraş katliamı, Çorum ve diğer katliamların bir devamı olarak Sivas katliamı gerçekleştirildi. Gazi katliamı ve katliamı protesto eden Ümraniye halkına yönelik olarak gerçekleştirilen katliam da aynı merkezlerden koordine edilen karanlık tertiplerdir.

12 Mart Darbesinin 41. yılında, 23 kişinin katledildiği Gazi katliamının 17. yılında hala darbecilerle ve katliamları tertipleyen karanlık güçlerle hesaplaşılamamıştır. Darbelerle hesaplaşmaktan söz eden AKP Hükümeti, Gazi katliamının üstünü örtmüş, katliamı gerçekleştirenlerle kader ortağı haline gelmiştir. Sivas katliamı karşısında gösterdiği tutum, AKP Hükümetinin katliamlar ve darbeler karşısındaki duruşunun göstergesidir. Sivas katliamının sanıkları korunmuş kollanmış, katliamın arkasındaki güçler açığa çıkarılmamış ve dava zaman aşımı tehdidi ile karşı karşıya bırakılmıştır.

Bizler, darbelerle hesaplaşmadan, Türkiye’nin karanlık tarihi aydınlatılmadan, halka zulmedenler ve zulüm mekanizması lağvedilmeden gerçek demokrasiden söz edilemeyeceğini düşünmekteyiz. Darbelerden, darbecilerden ve katliamı tertipleyen güçlerden hesap sormanın yolu halkın örgütlü gücünden geçmektedir.

Bizler, halka dayanan, halkın gücünün aydınlığa çıkaracağına duyduğu güvenle, darbeleri ve katliamları lanetlemenin yanısıra, halkımızı da karanlık tarihin aydınlatılması için mücadeleye çağırıyoruz.

Değerli basın, değerli kurum temsilcileri;

Esenyurt’ta Marmara Park alışveriş merkezinin inşaatında çalışan işçiler kaldıkları çadırda çıkan yangın sonucu yaşamlarını yitirdiler.

Yine barınma sorunu kaynaklı toplu bir işçi katliamı yaşandı ve 11 canımız aramızdan ayrıldı. Adana Gökdere Barajı’nda daha 6 işçinin cenazeleri bulunamamışken ve medya her geçen gün artarak devam eden işçi ölümlerini görmezden gelirken, 11 canımız aramızdan ayrıldı.

İş cinayetlerinin ve iş kazalarının sorumlusu kapitalizmdir, kar hırsıdır, ucuz işgücüdür. Bu cinayetlerin de diğer katliamlardan bir farkı yoktur. Tüm katliamları, işcinayetlerini görmezden gelenleri, darbeleri, gözaltı terörü ile ülkeyi dikansiz gül bahçesine dönüştürmek isteyenleri şiddetle kınayarak açıklamamızı bitiriyoruz. Saygılarımızla. 12.03.2012

 

KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU, DİSK ADANA BÖLGE, ADANA TABİP ODASI,

İHD,  ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ, PİR SULTAN ABDAL KÜLTÜR DERNEĞİ, TUNCELİLER DERNEĞİ, DİP, ÖDP, TKP, HALKLARIN DEMOKRATİK KONGRESİ

(BDP, EDP, EMEP, ESP, TÖP, SDP, SGH, Sosyalist Parti, Türkiye Gerçeği, Kaldıraç) adına

 

Güven BOĞA

Okunma 1898 defa