Değerli basın emekçileri,
Bugün ellerimizde yoksulluğun, sömürünün belgesi olan bordrolarımızla alanlardayız. Ellerimizdeki bu bordrolar yıllardır biriken, her geçen gün ağırlaşan ekonomik ve sosyal sorunlarımızın belgesidir. Duyulmayan sesimiz, yok sayılan taleplerimizdir.
Bugün bordrolarımızı yoksulluğa, sömürüye meydan okuduğumuzu göstermek, insanca yaşam hakkımız için kazanana dek mücadelemizi büyütmeye kararlı olduğumuzu göstermek için yakıyoruz. Kamu emekçileri, iradesi yok sayılarak iktidarın beklentilerine uygun biçimde yandaş konfederasyon tarafından imzalanan Satış Sözleşmesinin ürünü olan bu bordroları reddetmektedir. AKP ve yandaş sendikası, kamu emekçilerini sadaka ile kandıramayacağını artık anlamalıdır.
Değerli basın emekçileri,
Bilindiği gibi kamu çalışanlarının sendika kanununda yapılan değişikliklerle 2,5 milyon kamu emekçisinin ve 1,9 milyon emeklinin iradesi yandaş konfederasyon yönetimine altın tepsiyle sunulmuştur. Aileleriyle birlikte yaklaşık 15 milyon insanı doğrudan ilgilendiren böylesine önemli bir sürecin kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve demokratik haklarına yönelik beklentilerine uygun biçimde çoğulcu ve katılımcı biçimde işletilmesi bir yana adeta yandaş konfederasyon başkanıyla kapalı kapılar ardında yangından mal kaçırırcasına sürdürüldüğünün en somut kanıtı 2013 toplu sözleşme görüşmeleri olmuştur. Yasal olarak bir aylık süre olmasına rağmen görüşmelerin yedinci gününde masanın tarafları olan konfederasyonlara bile haber verilmeden Satış Sözleşmesi imzalanmıştır. Kamu emekçilerinin sosyal, demokratik ve özlük haklarına ilişkin hiçbir hususun görüşülmesi sağlanmadan ekonomik açıdan ortaya tam bir sefalet belgesi çıkmıştır. Bu durum mevcut yasanın grev ve gerçek bir toplu sözleşme düzeninden ne kadar uzak olduğunu göstermiş, kamu emekçilerine hak vermek yerine haklarını budamanın aracı olduğunu yıllardır ifade ettiğimiz gibi bir kez daha açığa çıkarmıştır.
AKP iktidarının emekçileri içine sürüklediği mevcut kara tablo, emekçilerin nasıl kandırılmaya çalışıldığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yıllık resmi enflasyon Mart ayı itibariyle yüzde 7,70'e ulaşmış, halkın gerçek enflasyonu ise yüzde 20’yi aşmış durumdadır. 2014 yılında enflasyonun çift haneli rakamlara ulaşmasına kesin gözüyle bakılırken, maaşlara yapılan 123 TL'lik artış daha üç aylık enflasyon rakamlarıyla birlikte buharlaşmıştır. Kamu emekçilerinin uzun yıllardır yaşadığı yoksullaşma süreci 2014 yılında artarak devam etmektedir.
Değerli basın emekçileri,
Ülkemiz kritik bir sürecin içinden geçmektedir. 12 yıldır ülkeyi yöneten AKP, bir çok şaibe içeren yerel seçimlerin sonucunu galibiyet olarak yandaş medya aracılığıyla kamuoyuna servis etmekte, ülkeyi içine sürükledikleri karanlığı büyütmede kararlı olduklarını ifade etmektedir. Özgürlüğü, demokrasiyi, barışı ve eşitliği inşa ettikleri karanlığın içine hapsederek ülkenin geleceğini belirlemeye kalkışmaktadır.
Siyasi iktidar temsilcilerinin babalı oğullu, cümbür cemaat boğazlarına kadar yolsuzluğun içine battığı, talanın ve yağmanın bir virüs gibi hem iktidarı hem de mevcut sistemi içten içe çürüttüğü bu dönemde halkın, emekçilerin giderek yoksullaşması, zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul hale gelmiş olması bu sürecin doğal sonucudur. Boğazına kadar pisliğe batmış bir iktidarın, onun yağma ve talana dayanan ekonomi politikalarının “daima millet, daima hizmet” yalanı ve din sömürüsüyle daha fazla sürdürülebilmesi mümkün değildir. Gövde gösterileri eşliğinde balkonlardan ilan ettikleri sözde zaferleri aslında mağlubiyet yolunda sona biraz daha yakınlaştıklarının göstergesidir.
11 yıllık neoliberal, dini-muhafazkar, baskıcı ve otoriter düzene karşı oluşan tüm öfke ve itirazların dalga dalga tüm yurda yayıldığı Haziran direnişinde toplumun geniş kesimleri değişim iradesini ortaya koymuştur. AKP, halkın başlattığı değişim rüzgarına karşı ayakta durabilecek yönetim kabiliyetini çoktan yitirmiştir. Bunun en büyük göstergelerinden biri de 30 Mart yerel seçimlerinde AKP'nin sandıkta çevirdiği karanlık işler ve demokrasiye düşürdüğü kara gölgedir. Bugün insanların özgür iradelerini ve demokrasinin en asgari gereği olan oy kullanma, seçme ve seçilme hakkına bile müdahalede bulunanların yandaş sendikalarla birlikte emeğimizi çalmalarına bir kez daha demokratik haklarımızı kullanarak bugün burada bodrolarımızı yakarak karşı çıkıyor, bize toplu sözleşme diye yutturmaya çalıştıkları satış sözleşmesini kabul etmediğimizi ilan ediyoruz.
Değerli basın emekçileri,
11 yıldır yoksulluğa itilen emekçilerin tüm birikimlerinin bu düzende nasıl çalındığı ve kimlerin kutularından çıktığı ortadadır. Bizler kamu emekçileri olarak, işçilerden, köylülerden, emeklilerden, halktan kaçırılarak ayakkabı kutularında saklanan her kuruşun hesabını sormakta kararlıyız.
Kamu emekçilerinin gasp edilen gerçek bir toplu sözleşme hakkını kullanmaları için,
Herkese güvenceli iş, onurlu bir yaşam, insanca bir ücret için,
Kaynakların sermayeye değil, işsizlik ve yoksullukla mücadeleye ayrılması için,
Demokratik bir çalışma yaşamı için,
Başta 2014 yılı enflasyon kayıplarımız olmak üzere büyümeden dolayı kayba uğrayan tüm ekonomik ve sosyal haklarımızın en kısa zamanda telafi edilmesi için,
AKP’nin zulüm, sömürü ve talan düzenine karşı eşitlik, özgürlük, barış, adalet ve insanca bir yaşam taleplerimizle işyerlerinde, sokaklarda, hayatın her alanında tüm baskılara ve zorbalıklara rağmen inadına sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Tüm kamu emekçilerini bu mücadelede yer almaya ve geleceklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Tekin Müjde
SES Adana Şube Başkanı
KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü