Yaşasın 1 Mayıs
Bu memleketin gerçek sahipleri, işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler ve diğer tüm ötekileştirilenler, hoş geldiniz
Bugün Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz 1 Mayıs.
Ne yazık ki her 1 Mayıs ta olduğu gibi bu 1 Mayısı da bir bayram havasında kutlayamıyoruz.
Adına ister ‘kriz’ diyelim isterse ‘ekonomik dalgalanma’ sonuç değişmiyor. Ülkemizin adım adım içine itildiği ekonomik, siyasal, toplumsal bunalım gittikçe derinleşiyor. Rekor üstüne rekor kıran işsizlik, hayat pahalılığı soframızdaki ekmeği küçültüp, geleceğe güvenle bakmamızın önüne set çekiyor.
Yıllardır ceplerini doldururken sırtımızdan elde ettikleri nimetleri kimseyle paylaşmayanlar külfeti bize yıkmak istiyor, kriz bahanesiyle işimize, aşımıza, haklarımıza el uzatıyor.
17 yıllık AKP iktidarında enflasyon, pahalılık, işsizlik rekora koşuyor. Daha fazla kar için, işçiler çalışırken yaşamını ve sağlığını yitirmeye devam ediyor. Kadınlar, göçmen işçiler, genç işçiler daha düşük ücretle ve daha güvencesiz çalışmaya mahkûm ediliyor.
Buna rağmen, bu ekonomik krizde de fatura yine emekçilere ve yoksullara kesilmek isteniyor. İktidar ve sermaye sahiplerinin açıkladıkları reform ve ekonomik paketlerle, işçilerin kıdem tazminatı, kamu çalışanlarının iş güvencesi, emekçilerin ücretleri gasp edilmek isteniyor.
Elimizden alınanları tek tek alt alta yazmaya kalksak sayfalar yetmez ancak özetleyecek olursak;
- Kıdem tazminatının kaldırılması
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği
- İş cinayetleri
- Çocuk işçiliği
- Kamu emekçilerinin 3600 ek gösterge ve yıpranma hakkı taleplerinin karşılanmaması
- Toplu sözleşme ve grev hakkının engellenmesi
- 8 saatlik işgününe uyulmaması ve fazla mesai ücretlerinin ödenmemesi
- Kamunun özelleştirilmesi ve taşeronlaştırılması
- Esnek-kuralsız-güvencesiz ve performansa dayalı çalışma sistemi
- Açlık sınırının altında bir asgari ücret
- Hizmet yılını ve prim gün sayısını doldurmuş olmalarına rağmen emeklilik hakkı gasp edilen EYT’li emekçiler
- Sosyal güvenlik kurumlarının tasfiye edilerek zorunlu bireysel emeklilik sisteminin dayatılması
- Mühendisler, mimarlar ve Şehir plancılar olarak Yoksulluk ve Güvencesizlik girdabının içine çekiliyoruz.
- Sağlık ve diğer kamu emekçilerine yönelik şiddetin artması
- Varlık fonuna devredilen kamu kuruluşları ve daha nicelerini sayabiliriz.
Emek alanındaki bu vahim tablonun yanı sıra, maalesef ki demokrasi, özgürlük ve adalet konusunda içler acısı durumdayız. 2017 yılındaki Başkanlık referandumu sonucu meydana gelen değişikliklerle birlikte ülke adeta tek adam yönetimine dönüşmüştür. Yasama, yürütme ve yargının tek elde toplandığı, yargının siyasallaştığı ve hatta talimatla hareket ettiği bir dönemden geçiyoruz.
Ekmek kadar su kadar, hava kadar ihtiyaç duyduğumuz haklarımız ve özgürlüklerimiz demokrasinin, adaletin, hukukun son kırıntılarının da rafa kaldırıldığı bu dönemde her geçen gün daha fazla sınırlanıyor.
Demokrasinin, hukukun ve adaletin yok edildiği şu günlerde;
- OHAL uygulamaları fiilen devam etmektedir.
- 140 bine yakın kamu emekçisi sorgusuz-sualsiz haklarında herhangi idari ve adli soruşturma olmaksızın bir gecede çıkartılan KHK’larla işlerinde-ekmeklerinden edilmişlerdir.
- Seçilmiş KHK’lı kamu emekçilerinin anayasal seçilme hakkı ellerinden alınarak, adeta hukuki bir tuzak sonucu mazbataları gasp edilmiş ve hatta siyasi iktidar tarafından seçme hakları bile tartışılır duruma getirilmiştir.
- Çok sayıda gazeteci, milletvekili, siyasi parti eş başkanları, belediye başkanı ve siyasetçi düşüncelerinden ve siyasi faaliyetlerinden dolayı cezaevinde yatmaktadır.
- Cezaevlerinde yaşanan hukuksuzluklar ve insan hakları ihlalleri devam etmektedir
- Sendikalara, emek ve demokrasi örgütlerine yönelik saldırılar, hukuksuz gözaltılar ve tutuklamalar devam etmektedir.
- Sosyal medyada iktidarı eleştirenler tutuklanırken, ülkenin ana muhalefet liderine yumruk atan ve linç girişiminde bulunanlar serbest bırakılmaktadır.
- Çok sayıda avukat hukuksuz bir şekilde tutuklanarak savunma hakları kısıtlanmış ve üzerlerindeki siyasi baskı arttırılmıştır.
Bunların yanı sıra, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Kadına ve çocuğa yönelik bu saldırılar siyasi iktidar tarafından önlenemediği gibi faillerine de gerekli cezalar verilmeyerek adeta ödüllendirilmektedir.
Doğa ve hayvan katliamı hat safhadadır. Doğayı yok ederek doğal çevre talan edilmiş ve rant alanına dönüştürülmüştür.
Cinsel yönelimi ve cinsel kimliği nedeniyle birçok yurttaşımız ayımcılığa maruz kalmaktadır.
31 Mart Yerel Seçimlerinden önce siyasi iktidar ve ortağının dillerinden düşürmedikleri ülkenin bekası ile ilgili söylemler ile ne kastettiklerini askında hepimiz biliyoruz. Görüyoruz ki, onların beka dedikleri kendi saltanatları, sarayları ve menfaatleridir.
Biz emekçiler şunu biliyoruz ki bu ülkenin bekası demokrasiden, hukuktan, adaletten ve eşitlikten geçer.
Biz emekçiler şunu biliyoruz ki bu ülkenin bekası birlikten, beraberlikten sevgiden ve dayanışmadan geçer.
Biz emekçiler şunu çok iyi biliyoruz ki bu ülkenin bekası barıştan geçer. Unutmayalım ki savaş böler barış ise birleştirir.
Cezaevlerinde hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunanlar inanıyoruz ki özgürlüklerine elbet kavuşur, KHK’lı arkadaşlarımız görevlerine elbet bir gün döner ancak ölen insanlarımızı geri getirmek mümkün değil. Yaşam hakkı en kutsal, en temel insan hakkıdır. Bunun güvencesi ise barıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi bizler yurtta ve dünyada barışı savunuyoruz.
Bu nedenle başta Kürt meselesi olmak üzere bütün toplumsal sorunlarımız demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmelidir.
Farklı kültür ve inançlar üzerindeki ayrımcı politikalara son verilerek güvence altına alınmalıdır.
Nasıl ki 31 Mart Yerel Seçimlerinde siyasi iktidar ve ortağının her türlü baskı, yıldırma, ötekileştirme, yalan ve demagojilerine ve hatta devletin tüm imkânlarını kendi çıkarları için kullanmalarına rağmen, onlara gerekli dersi verip bu ülkeye baharı getirdiysek, şimdi bize düşen görev bu beraberliği, umudu, cesareti, mücadeleyi devam ettirmek ve dayanışmayı büyüterek bundan sonraki 1 Mayısların gerçek bayram havasında kutlanmasını sağlamaktır.
Tüm farklılıklarımızı bir tarafa bırakarak oluşturduğumuz bu birliktelik ve dayanışma ruhu ile bu ülkeye demokrasiyi, adaleti, özgürlüğü, sevgiyi ve barışı getireceğiz.
DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu)
KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu)
TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği)
ADANA TABİP ODASI
ADANA BAROSU
1 MAYIS TERTİP KOMİTESİ adına
TONGUÇ ÖZKAN
KESK Dönem Sözcüsü - BTS Şube Başkanı