Okullar Sorunlarla Açılıyor Ama Kararlıyız!
Bu Yıl Öğretmenlerin Ders Yılı Olacak!
2018-2019 eğitim öğretim yılının, başta öğrenciler ve öğretmenler olmak üzere tüm eğitim emekçileri ve veliler için çözüm bekleyen sorunların gölgesinde, her zamankinden daha zor koşullarda açılıyor.
Her ne kadar Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, göreve geldiği günlerdeki açıklamalarıyla toplumun farklı kesimlerinin dikkatini çekmişse de, eğitim alanında yıllardır izlenen politikalarda köklü bir değişikliğe gidilmeyeceği artık açıkça görülüyor.
Kamuda ve eğitimde siyasi ve idari kararlarla hayata geçirilen hukuksuz ihraçlar, açığa almalar, sendikal faaliyetler nedeniyle yaşanan sürgünler, bilime meydan okuyan yeni müfredat, öğrencilerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturması, öğretmenlerin mülakat sınavı ile sözleşmeli istihdam edilerek güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmesi, siyasal kadrolaşmanın arttığı, eğitimde farklı dil ve kimliklerin dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin ülkemize ve çocuklarımıza olumlu bir katkı yapması mümkün değildir.
Eğitim emekçilerinin haklarını geliştirebilmenin, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin nitelikli bir eğitime ulaşabilmesini sağlamanın yolu bugüne kadar izlenen eğitim politikalarından ciddi bir kopuşu gerektirmektedir. Kaygımız, bu karanlık tablonun daha da derinleşeceğidir. Eğitim sisteminin içine itildiği karanlıktan çıkmasının tek yolu, eğitimde ve toplumsal yaşamda demokratik bir siyasi iklimin sağlanması ve eğitimin kamusal, parasız, bilimsel, laik, nitelikli ve anadilinde örgütlenmesinin sağlanmasından geçmektedir.
Eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve katlanarak artan sorunlar, MEB’in yayımladığı örgün eğitim istatistiklerine çeşitli yönleriyle yansımış bulunmaktadır. Açıklanan resmi veriler, eğitimin içler acısı durumunu gözler önüne sermekte, MEB’in eğitimin yapısal sorunlarına yönelik somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmek gibi bir amacının olmadığı görülmektedir.
Eğitimde siyasal kadrolaşma uygulamalarının yukarıdan aşağıya doğru organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, okullarda yaşanan şiddetin artması, eğitim emekçilerine yönelik çeşitli saldırı ve tehditlerin (ihraç, açığa alma, sürgün vb.) sürmesi gibi uygulamalar, tıpkı ülke genelinde olduğu gibi, okullarımızın ve üniversitelerin fiilen kışla ya da cezaevi haline getirilmesine neden olmuştur.
Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine, sınıf mevcutlarından eğitimin laik, bilimsel ilkeler doğrultusunda verilmesine kadar her alanda eğitimin demokratik ve kamusal yönünün geliştirilmesine özen gösterilmelidir. Derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alanında köklü bir değişime gereksinim vardır.
Bizler eğitim ve bilim emekçileri olarak, ne öğrencilerimizin ne velilerimizin ne de eğitim emekçilerinin bu karanlık tabloya mahkum olmadığının bilinmesini istiyoruz. Bu eğitim öğretim yılında da emeğimiz, haklarımız ve öğrencilerimiz için tüm örgütlü gücümüzle sorunlarımızı ve taleplerimizi gür sesle dile getireceğimizin bilinmesini istiyoruz. Kamusal, parasız, demokratik, nitelikli, bilimsel ve anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması için somut adımlar atılmalı, eğitimde ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme adımlarına derhal son verilmelidir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, dini inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrenci ve velilerle birlikte kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelemizi arttırarak sürdüreceğimiz bilinmelidir. 17.09.2018
Seçil SÖNMEZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı