Üniversitelere Getirilen Norm Kadro Uygulamasıyla Yeni Bir Tasfiye Amaçlanıyor! Özel

Bugün resmi gazetede yayınlanan, 12 Eylül 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile üniversitelere ağır bir darbe indirildi.

Söz konusu kararnamenin 12 Eylül’e denk gelmesinin sembolik anlamı bir yana, norm kadro uygulamasının içerdiği tasfiye mantığı 12 Eylül ruhunun diriliğini göstermektedir.

Kararname ile öğretim elemanı kadrolarına YÖK tarafından 60 gün içerisinde çıkarılacak norm kadro yönetmeliğince atama yapılacağı ve yönetmelik yayınlanana kadar yükseköğretim kurumlarının atama yetkisini kullanabileceği düzenlenmiştir.

Üniversitelere Getirilen Norm Kadro Uygulamasıyla Yeni Bir Tasfiye Amaçlanıyor!

Bu düzenlemenin anlamı, yönetmelik hazırlanana kadar üniversitelerin atamalarını, dolayısıyla kadrolaşama çabalarını hızlandırması ve hazırlanan yönetmelik sonrasında da çok sayıda öğretim elemanının norm kadro fazlası ilan edilmesidir.

Bilindiği üzere norm kadro uygulaması, piyasacı bir mantığı, yani maliyet ve verimlilik arasındaki ilişkiyi temel almaktadır. MEB uygulamalarından çok iyi bildiğimiz norm kadro düzenlemesi, maliyetleri düşürüp, verimliliği artırmayı hedefleyen ve emekçilerin özlük haklarında tahribatlar yaratan bir içeriğe sahiptir.

Dolayısıyla AKP’nin üniversiteler üzerinde yürüttüğü tasfiye politikasıyla birlikte bu düzenleme ele alındığında, norm kadro fazlası olacak öğretim elemanlarının sözleşmelerinin yenilenmemesi, doçent ve profesör kadrolarındaki bilim insanlarının rotasyon ya da geçici görevlendirme adı altında sürgün edilebilmesinin önünün açılacağı açıktır. Üstelik akademik teşvik sistemi ve akademik yükselme kriterleri ile birlikte öğretim elemanlarının puan avcısına dönüştürüldüğü bir sistemde, norm kadro uygulamasının sadece iş güvencesini değil, siyasi iktidarın makbul gördüğü bilginin üretilmesini ve haliyle makbul üniversitenin inşasını hedeflediği de açıktır.

Özetle, üniversiteler norm kadro uygulamasının siyasi iktidar tarafından makbul görülmeyen akademisyenlerin tasfiyesini, bununla birlikte de yeni rejimin yeni üniversitelerini makbul kadrolarla inşa etmeyi amaçlayacağı bilinmelidir. Üstelik aynı kararname ile cumhurbaşkanı tarafından atanacak rektörlerde “en az üç yıl profesörlük yapmış olma” şartındaki “üç yıl” kriteri de kaldırılmıştır. “Üç yıl” kriterine dahi tahammül edilememesi, siyasi iktidarın arzularının önüne geçecek küçücük sınırlamayı dahi kabul etmediğini gözler önüne sermektedir.

Eğitim Sen olarak, öğretim elemanlarının haklarına darbe indirecek norm kadro uygulamasını, üniversitelerin saray vesayetine bağlanmasını, bilim özgürlüğünün ve üniversitelerin kurumsal özerkliğinin yok sayılmasını kabul etmiyor, örgütlü gücümüzle gerekli adımları atacağımızın bilinmesini istiyoruz.

Okunma 1303 defa