Çocuklarımızın Geleceği Çemberinize, Yönetmeliklerinize Sığmaz Özel

Çocuklarımızın Geleceği Çemberinize, Yönetmeliklerinize Sığmaz

Değerli Basın Emekçileri

Aladağ duruşmasında yaşananlar ve ortaya çıkan sorular; ortaöğretime geçiş sistemi ve proje okulları ile ilgili yaşanan sorunlar her geçen gün artarak devam etmektedir. Yaşanan gelişmeler sorunların bırakın çözülmesini, artık içinden çıkılamaz bir hal aldığını ortaya koymaktadır.

 

Aladağ duruşmasında yaşananlar ve Çocuklarını kaybeden acılı ailelerin söyledikleri ve iddia ettikleri hususlar bizler açısından ve tüm kamuoyu açısından dikkatle incelenmeli ve yanıtlarının alınması, iddiaların soruşturulması titizlikle takip edilmelidir.

Görüntünün olası içeriği: 9 kişi, gülümseyen insanlar, oturan insanlar ve iç mekan

 

Aladağ davası bizlere bir kez daha göstermiştir ki kamusal ve laik eğitim talebi bir daha bu acıların yaşamaması için bugünün en önemli talebidir. Kamusal ve laik eğitim talebi çocuklarımızın eğitim hakkının güvence altına alınması talebidir. 29 Kasım 2016 tarihinde Adana'nın Aladağ ilçesinde yaşanan yurt yangınında 11'i çocuk olmak üzere 12 yurttaşımız yaşamını yitirmişti. Yaşanan bu üzücü olayın ardından açılan soruşturma sonucunda, söz konusu yurtta görevli personel, milli eğitim çalışanları ve o gün çıkan yangına müdahale eden itfaiye personellerinin bir bölümünün Kozan Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlandı ve yargılama devam ediyor.

 

24 Mayıs 2018 tarihinde yargılamanın altıncı duruşması gerçekleştirildi. Hem duruşma öncesinde hem de duruşma sırasında sorulan sorulara yanıt verirken, çocuklarını kaybeden ailelerin ortaya attığı ve ısrarla tekrarladığı iki iddia vardı. Bunlardan birincisi köy muhtarı ve Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ile ilgiliydi. İkinci iddia ise dönemin Adana İl Milli Eğitim Müdürü ile ilgiliydi.

 

Ailelerin birinci iddiası yurt yangınında yaşamını yitiren çocukların okula yazılırken Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinin ve köy muhtarının tüm seçenekleri ortadan kaldırarak, aileleri yangının çıktığı yurda yönlendirdiklerine dairdi. Bulunduğu bölgede öğrencilerin ve eğitimin gereksinimlerini karşılamak gerekli planlamaları yapmak ve bunları hayata geçirmek ile sorumlu olan ve kamusal bir hizmet yürütme yükümlülüğü bulunan bir kamu yöneticisinin, çocukları kamu yurtlarına değil de cemaatlerin ve tarikatların yurtlarına yönlendirdiğine dair iddia oldukça ciddi bir iddiadır. Eğer iddia edilenler doğruysa söz konusu kamu çalışanları hakkında hem adli hem idari soruşturmaların yapılarak gerekli cezalandırmanın yapılması gerekmektedir.

 

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, oturan insanlar

Ayrıca söz konusu eğitim yöneticilerinin bu tür cemaat ve tarikat yapılarıyla ilişkileri ve bu ilişkilerini kamu okulları yerine tarikat ve cemaat okulları lehine kullanmaları iddiası eğitim yaşantımızın geleceği açısından oldukça önemlidir. Kamuoyunun bu konuda sağlıklı bilgilenmesi ve iddiaların sağlıklı şekilde soruşturulması, bundan sonra Aladağ'da yaşanan vahim olayın benzerlerinin yaşanmasına en azından engel olacaktır.

 

İkinci iddia ise dönemin Adana İl Milli Eğitim Müdürü ve şuan müsteşar yardımcısı olarak görev yapmakta olan Turan AKPINAR’la ilgilidir, Aladağ'da yaşanan olaydan dolayı acılı aileler, Adana İl Milli Eğitim Müdürünü ziyaret ederek köylerinde kapalı olan okulun açılmasını talep ettiklerini iddia eden aileler  Turan AKPINAR'ın kendilerine “bundan sonra ak kâğıt üstünde karayazı olsanız da size inanmam. Çocuklarınız Kozan Yatılı bölge ilköğretim okuluna gitseydi dahi yanacaktı”, cümlelerini sarf ettiğini ifade etmektedirler. Bir ilde eğitimin birinci dereceden sorumlusu olan bir kamu yöneticisinin böylesine bir cümleyi kurduğu ve ailelere karşı tepkili davrandığı İddiaları açıklığa kavuşturulmalıdır. Böylesine bir cümlenin sarf edilmiş olması iddiası bile vahimdir. Eğer iddialar doğruysa İl Milli Eğitim Müdürü yaşanan tüm olayları kadere bağlamakta ve herhangi bir soruşturmayı bu bağlamda gereksiz gördüğünü ifade etmiş anlamına gelmektedir. Bu cümlelerin çocuklarını kaybetmiş ailelere sarf edilmiş olma olasılığı kabul edilebilir bir olasılık değildir. Bununla beraber İl Milli Eğitim Müdürünün görevi, yurttaşın eğitim gereksinimlerini tespit etmek ve bunları gidermektir.

Köylerine okul talebi için gelen ve ayrıca kısa bir süre önce çocuklarını kaybetmiş olan ailelere böylesine cümlelerin sarf edilmesi ve tepki gösterilmesi ayrıca sıkıntılıdır. Bu nedenle dönemin Adana İl Milli Eğitim Müdürü ile ilgili iddiaların da titizlikle soruşturularak, sonuçlarının kamuoyuyla paylaşılması önemlidir. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olarak hem Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri ile ilgili iddiaların hem de dönemin Adana İl Milli Eğitim Müdürü ile ilgili iddiaların soruşturulmasının takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.

 

Kamuoyuyla paylaşmak istediğimiz ikinci konu ise yaklaşık bir hafta sonra 2 Haziran 2018 tarihinde yapılacak olan ortaöğretime geçiş sınavı ve bu yıl uygulanacak olan yeni ortaöğretime geçiş sistemi ile ilgilidir. 5 Kasım 2017 tarihinde Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz, TEOG adı verilen ortaöğretime geçiş sisteminin artık kullanılmayacağını ve yeni bir sistemle yola devam edileceğini açıklamıştı.

O tarihten bu yana bizler ve tüm kamuoyu yaklaşık 1.200.000 8. sınıf öğrencisinin, 2018-2019 öğretim yılında hangi sistemle nasıl ortaöğretime yerleşeceğini anlamaya çalışıyoruz. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin yapmış olduğu her açıklama, soru işaretlerini ortadan kaldırmak yerine, var olan sorulara yenilerinin eklenmesinden başka bir şeye hizmet etmemektedir. Sınava bir hafta kalmış olmasına rağmen henüz tercih ve yerleştirme kılavuzunun yayınlanmamış olması kaygıları ve bilinmezliği artırmaktadır. Öncelikli olarak okulların nitelikli ve niteliksiz olarak ikiye ayrılması biz eğitimciler açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Milli Eğitim Bakanlığının temel görevi tüm okullarda nitelikli eğitim verilmesini sağlamaktır. Bazı okulların sınavla öğrenci alacak olması ve bazı okullarında adrese dayalı öğrenci alacak olması kamusal eğitim yaklaşımı açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Milli Eğitim Bakanlığı hala sınavla öğrenci alacak Anadolu liselerinin nasıl belirlendiğini açıklayabilmiş değildir.

 

Milli Eğitim Bakanlığı müsteşarı yapmış olduğu bir açıklamada pansiyonda olan Anadolu liselerinin sınavla öğrenci alacak Anadolu liseleri olarak belirlendiğini, bunun nedeninin de tüm Türkiye’den öğrencilerin bu okulları seçme hakkının bulunduğunu belirtmektedir. Adana ilinde sınavla öğrenci alacak 12 tane Anadolu Lisesi vardır ve bunlardan hiçbir tanesinin pansiyonu yoktur. Bu durumda Adana'daki Anadolu liseleri hangi ölçüye göre belirlenmiştir? Bunun açıklanması bizler açısından önemlidir.

 

İkinci sorumuz sınavda kullanılacak sorularla ilgilidir. Bu sene ilk defa kullanılacak olan sınav sorularının hedeflenen amaca hizmet edip etmeyeceğine dair ön çalışmalar yapılmamıştır. Pilot uygulaması yapılmadan kullanılacak olan sorularla, amaçlanan hedefe ulaşmanın mümkün olup olmadığı tartışmalıdır.  996.000 öğrencinin sınava gireceği düşünüldüğünde, Bu sorular ilk olarak sınava giren öğrenciler tarafından yanıtlanacaktır. Öğrencilerimiz üzerinde deneme yapılacak denekler değildir. Yapılacak olan sınav öğrencilerimizin geleceği de ilgilidir ve tekrarı olmayan bir sınavdır. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığının bu tutumu biz eğitimciler tarafından şiddetle eleştirilmektedir. Ortaöğretime geçiş sisteminin bizler açısından çok daha sıkıntılı olan ikinci bölüme sınavsız yerleşecek öğrencilerimizle ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin yapmış olduğu açıklamaların toplamı, nasıl bir sistemimin uygulanacağına dair kimi ipuçlarını vermektedir.

 

İpuçlarını toplayarak yaptığımız değerlendirme göstermektedir ki, öğrencilerin en temel haklarından biri olan, okuyacakları okulları seçme hakkı bu yeni sistemde kullanılabilir bir hak olmayacaktır. Öğrencilere, içerisinden beş okulu seçmek zorunda bulunacakları dokuz okulluk bir liste verilecektir. Bu dokuz okulun üç tanesi Anadolu Lisesi, üç tanesi meslek lisesi, üç tanesi de Anadolu imam hatip lisesi olacaktır. Öğrenciler bu dokuz okuldan beş tanesini seçtiklerinde ilk üç tercihlerine gitmek istedikleri okulları yazsalar dahi, dördüncü ve beşinci tercihlerine istemedikleri okullara yazmak zorunda kalacaklardır. Ayrıca dokuz okulun üçerli gruplar şeklinde gruplandırılması ve uygulanacak olan çember sistemi ikinci ve üçüncü seçenekleri fiilen ortadan kaldırmaktadır. Öğrencilerin büyük bir bölümünün verili durum içerisinde Anadolu liselerini tercih edeceği dikkate alındığında, birinci öğrencinin birinci çemberindeki Anadolu Lisesi, ikinci öğrencinin ikinci çemberindeki, üçüncü öğrencinin üçüncü çemberindeki Anadolu Lisesi olacaktır.

 

Bu sistemde Anadolu liselerinin tercih edilme çokluğundan kaynaklı kontenjanlarının birinci çemberlerinde bulunan öğrenciler tarafından doldurulacak olması, ikinci ve üçüncü tercihlerde ki Anadolu liselerine yerleşmeyi olanaksız hale getirmektedir. Bu nedenle de bu sistemin öğrencileri çok büyük oranda birinci çemberdeki okullara yerleştireceği açıktır. Bu durum öğrencilerin tercih etmedikleri okullara gitmek zorunda kalması ve öğrencilerin zorunlu olarak meslek liselerine ve imam hatip liselerine yönlendirilmesine neden olacaktır.

Bu nedenle buradan bir kere daha Milli Eğitim Bakanlığına seslenmek istiyoruz. Öğrencilerin dokuz okul içerisinden beş tercih yapma zorunluluğu doğru değildir, öğrenciler herhangi bir sınırlama olmaksızın tüm okullar içerisinden tercihte bulunma hakkına sahip olmalıdır. İkinci temel konu sınavla öğrenci alacak olan okulların milli eğitim bakanlığı tarafından sınırlandırılmasıdır. Bunun ortadan kaldırılması ve tüm okulların tüm öğrencilerin tercihlerini açık hale getirilmesi kısmi de olsa, soruna çözüm olacaktır.

 

Kamuoyu ile paylaşmak istediğimiz üçüncü konuda proje okulları olarak bilinen özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarının yönetmeliğinden kaynaklı, öğretmen arkadaşların yaşadıkları sorundur. Esasen öğretmen arkadaşların yaşadıkları sorun aynı zamanda okulun tamamının ve öğrencilerin yaşadığı sorundur.

1 Eylül 2016 tarihinde çıkarılan proje okulları Yönetmeliğine göre proje okullarında çalışma süresi dört yıldır. Çalışmaları başarılı bulunan öğretmen ve yöneticiler ikinci bir dört yıl için görevlendirebilir.  Ancak hiçbir koşulda sekiz yıldan fazla bu okullarda çalışmak, hem yöneticiler hem de öğretmenler açısından mümkün değildir.

2016 yılının Ekim ayında ilk proje okullarından istekleri dışında gönderilen öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar; öğrenci velileri ve öğretmenlerin mücadeleleri hala belleklerimizdedir. Ancak yeni ortaöğretime geçiş sistemi ve buna bağlı olarak proje okulu yapılan Anadolu liselerinin ve Anadolu imam hatip liselerinin sayılarından dolayı çok sayıda öğretmen arkadaşın önümüzdeki öğretim yılında şuan çalışmakta oldukları okullardan ayrılmak zorunda kalacak olması, sorunu çok daha ciddi boyutlara taşımaktadır.

Şuan proje okulu olan Anadolu Lisesi ve Anadolu imam hatip lisesi sayısı toplam 520 yirmidir. Bu sayıya daha önceden proje okulu yapılmış olan fen liseleri ve sosyal bilimler liseleri de eklendiğinde eklendiğin de sorunun boyutu daha açık olarak görülmektedir. Bu okullarda çalışan ve görev süreleri dolan öğretmenler 2018 2019 öğretim yılında okullarından ayrılma riski ile karşı karşıyadır. Bu kadar çok sayıda öğretmenin şuan çalışmakta olduğu okuldan ayrılacak olması, okul yaşantısı açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar üretmektedir. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığına daha önce yapmış olduğumuz çağrı yineliyoruz: Proje Okulları Yönetmeliğinin 11. maddesi iptal edilmelidir. Proje okullarında çalışan öğretmenler ve öğrenciler daha fazla mağdur edilmeden bu sorun giderilmelidir. Sorunun en temel çözümü proje okulu uygulamasını sona erdirmektir.25.05.2018

 

Özgür BOZDOĞAN

Eğitim Sen

Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri

Okunma 1266 defa