12 Eylül Askeri Darbesi, Sivil Darbe Uygulamaları İle Sürdürülüyor! Askeri ya da Sivil, Tüm Darbelere Hayır!
12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 37 yıl geçti. 12 Eylül 1980 ve sonrasında yaşanan acılar, aradan 37 yıl geçmiş olmasına rağmen hala sürmektedir. 12 Eylül politikalarının yarattığı koşullardan beslenen AKP iktidarı, 15 Temmuz darbe girişimini kendisi için fırsata çevirerek, yasama, yürütme, ve yargı başta olmak üzere, devlet yönetimine ait bütün yetkilerin tek bir kişiye bağlandığı yeni bir rejim inşa etmektedir.
12 Eylül darbecilerinin ekonomik, siyasi, toplumsal tüm projeleri geçtiğimiz yıllar içinde adım adım kurumsallaştırılmış, hatta bu hedeflerin çok daha ileri boyutlara ulaşması sağlanmıştır. OHAL ve KHK’lar ile yeni bir yönetim rejimi inşa edenler, evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde hareket etmek yerine en temel hukuk kurallarını, temel insan hakları ve özgürlükleri askıya almış, OHAL’i her türlü haksızlığa ve hukuksuzluğa kalkan yapmayı tercih etmiştir.
15 Temmuz sonrasında hayata geçirilen ve yaşam hakkını yok sayan düzenlemeler, kamuda yaşanan hukuksuz ihraç ve sürgünler, milletvekilleri, belediye başkanları ve muhalif gazetecilere yönelik tutuklamalar, grev yasakları, sendikasızlaştırma politikaları, iş cinayetleri, kadın cinayetleri ve çocuklara yönelik istismar uygulamalarına yönelik tutumlar ve darbe dönemlerini aratmayan uygulamalar olarak dikkat çekmektedir.
Geçtiğimiz 15 yıl içinde iktidarını tehdit edecek bütün kurumları birer birer etkisiz hale getiren siyasi iktidar, okullar, üniversiteler, kamu kurumları, yargı, ordu, medya vb gibi bir iktidarın sahip olması gereken bütün alanları kendi çıkarları doğrultusunda yeniden biçimlendirerek darbecileri aratan bir pratik sergilemiştir.
12 Eylül’ün, ‘Türk-İslam sentezi’ anlayışının özellikle eğitim sistemi içinde, okullarda ve üniversitelerde kurumsallaşmasını büyük ölçüde tamamlarken, eğitim sistemi tarihte hiç olmadığı kadar tehlikeli bir kuşatma ile karşı karşıyadır.
Aradan geçen 37 yıl içinde eğitim yaşanan ticarileştirme ve eğitimi dinselleştirme uygulamaları tüm hızıyla sürmüş, bir taraftan laik ve bilimsel eğitime açıkça meydan okunurken, diğer taraftan temel bir insan hakkı olan anadilinde eğitim hakkına yönelik yasak ve engeller ısrarla devam ettirilmiştir. Bugünden geriye doğru baktığımızda, 12 Eylül rejiminin uygulamaları ile AKP eliyle ulaşılmak istenen hedeflerin bire bir örtüştüğü ve benzer karakterde olduğu anlaşılmaktadır.
Devletin halk üzerinde doğrudan bir baskı ve şiddet aygıtına dönüştüğü o günlerden bugüne hayatımızdaki birçok şey değişmiş, fakat siyasi hayatımızda başta yaşam hakkı olmak üzere, eşitlik, özgürlük, demokrasi, insan hakları vb. en temel ilkeler resmen ayaklar altına alınmıştır.
Örgütlü toplum hareketinin oluşumunu tamamen reddeden 12 Eylül anlayışı ve onun günümüzdeki temsilcileri, en temel demokratik hak ve eylemlerin, toplumun ve bireylerin örgütlü mücadelesinin önüne yeni engeller çıkarmayı sürdürmektedir. Hukuksuz ihraçlar ve sürgün sayılarının 12 Eylül döneminden katbekat fazla olması, Türkiye’nin fiilen darbe koşullarında yönetildiğinin kanıtıdır.
Geçmişinde kanlı askeri diktatörlükler bulunan çoğu ülke, askeri darbeleri ve darbecileri yargı önüne çıkararak, işledikleri suçlardan dolayı yargılayarak geçmişleri ile yüzleşmişlerdir. Türkiye 12 Eylül darbecilerini ve onların izinden gidenlerin yargılanmadığı, darbe döneminden kalan tüm yasak ve kurumları ortadan kaldırmadığı sürece, darbelerle ve darbeci zihniyet ile gerçek anlamda hesaplaşmak mümkün değildir.
Türkiye’nin en karanlık dönemini ifade eden 12 Eylül ve onun izinden gidenlerin karanlık zihniyet ile hesaplaşmak, askeri ya da sivil darbe ayrımı yapmadan bütün darbelere karşı çıkmaktan geçmektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesi, kendi halkına karşı düşmanca tutumlar sergileyen baskıcı-otoriter uygulamalara karşı eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi mücadelesinin güçlendirilmesi ile mümkündür.