Hükümeti Eğitim Vaatlerinde Gerçekçi Olmaya Çağırıyor, Somut Adımlar Bekliyoruz!
Başbakan Binali Yıldırım, 2017-2019 ekonomik hedeflerini açıkladığı basın toplantısında, önümüzdeki üç yıl içinde eğitimde yapılması planlanan değişikliklerle ilgili bilgiler vermiştir. Başbakan, 2019 yılına kadar ikili eğitimin kaldırılarak tam gün eğitime geçileceğini, okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirileceğini ve 5. Sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil eğitimi verileceğini açıklamıştır.
Tam Gün Eğitim İçin MEB Bütçesi ve Yatırımları Arttırılmalı
Bugüne kadar eğitim alanında çoktan atılması gereken böylesine önemli adımların, önümüzdeki üç yıl içinde atılacağının iddia edilmesi, bütün eksikliklerine rağmen önemlidir. Ancak hükümetin geçtiğimiz 14 yıl içinde eğitim alanında attığı adımlar, yapılan değişiklikler ve eğitim sisteminin mevcut durumu, Başbakan’ın açıkladığı hedeflerin önemli olmakla birlikte, üç yıl içinde gerçekleşmesinin çok zor olduğunu göstermektedir.
MEB’in son açıkladığı 2015-2016 örgün eğitim istatistiklerine göre örgün eğitimde 14 milyon 540 bin öğrenci eğitim görmektedir. Başka bir ifade ile geçtiğimiz eğitim öğretim döneminde 14 milyon 540 bin öğrenci 553 bin 66 derslikte eğitim görmüştür. Öğrenci sayısının derslik sayısına böldüğümüzde derslik başına ortalama 26 öğrencinin düştüğü görülmektedir. Eğer geçtiğimiz eğitim öğretim yılında bütün okullarda tekli eğitim yapılıyor olsaydı, derslik başına ortalama 26 öğrenci düştüğünü söylemek mümkündü. Ancak ikili eğitim uygulaması nedeniyle özellikle ekonomik olarak az gelişmiş bölgelerde, illerde, hatta mahallelerde derslik başına düşen öğrenci sayısını büyük farklılık göstermektedir.
Türkiye’de okulöncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde okuyan öğrencilerin tam gün eğitim yapabilmesi için bugün itibariyle ortalama 21 öğrenci esas alındığında en az 140 bin dersliğe ihtiyaç vardır. MEB’in iddiası ise her sınıfta ortalama 30 kişinin olduğu 80 bin dersliğin ve üç yıl içinde yapılacak 3 bin okulun yeterli olacağı yönündedir. Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde bulunan ortaokul ve liselerde ikili eğitim uygulaması yaygın olarak yapılmakta, özellikle bazı okullarda sınıf mevcutları yığılma nedeniyle yasal olarak belirlenen sınırların çok üzerine çıkabilmektedir. MEB’in verdiği rakamlarla okullarda tam gün eğitime geçilebilmesi mümkün değildir.
Hükümetin tam gün eğitim başta olmak üzere eğitime yönelik vaatlerinin ne kadar gerçekçi olduğu MEB bütçesinin ne kadar arttırılacağı ile doğrudan bağlantılıdır. Sadece MEB’in açıkladığı okul ve derslik sayısının yapılması için MEB bütçesinin en az iki kat arttırılması gerekmektedir. Bugüne kadar yapılan bütçe artışları dikkate alındığında, söylenen sözlerin sadece vaat olarak kalması kaçınılmazdır!
Okulöncesi Eğitime Gerekli Önem Verilmiyor
MEB, geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir yönetmelik değişikliği ile 2014-2015 eğitim öğretim yılından itibaren tüm okulöncesi eğitim kurumlarında ikili eğitime geçilmesi kararı almış, bu tartışmalı kararla okul öncesi eğitim çağındaki çocuklar ve velileri ciddi anlamda mağdur edilmiştir. Üstelik MEB, 2009 yılından bu yana okul öncesi eğitimi zorunlu yapacağını iddia etmekte fakat bu konuda gerekli adımları atmaktan geri durmaktadır. Bakanlığın iki yıl önce okul öncesinde tam gün eğitimi yönetmelik değişliği ile kaldırarak ikili eğitime geçmesi, bu konuda ne kadar samimi olunduğunu görmek açısından önemlidir.
Çocuklarının tam gün okulöncesi eğitim almasını isteyen çok sayıda öğrenci velisi ekonomik koşullarını zorlayarak özel okullara yönelmiş, bazıları çocuklarını MEB’in fiilen yönlendirmeleri ile Diyanet’in, dini vakıf ve cemaatlerin açtığı okulöncesi eğitim kurumlarına göndermiştir. Başbakan’ın okulöncesi eğitimin zorunlu olacağı yönündeki açıklamaları ile MEB’in uygulamaları birbiri ile taban tabana zıt olması dikkat çekicidir.
Okulöncesi eğitimde mevcut okullaşma oranları, derslik ve öğretmen sayısı dikkate alındığında, okulöncesi çağdaki çocukların tam gün zorunlu eğitim alması mümkün değildir. Bu konuda çok ciddi altyapı yatırımları yapılması gerekmekte, okul bahçelerine konteyner yapılarak okulöncesi eğitim sorununu çözme hayallerinden vazgeçilmelidir.
Mevcut Koşullarda Zorunlu Yabancı Dil Eğitimi Mümkün Mü?
Başbakan, 5. Sınıfta sadece Türkçe ve yabancı dil derslerinin verileceğini, dolayısıyla 5. sınıfın ortaokul hazırlık sınıfı haline getirileceğini açıklamıştır. Böylece 5. sınıf dersleri 4. ve 6. sınıflara dağıtılacaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu tür köklü değişiklikleri bugünden yarına hayata geçirmek mümkün değildir.
Türkiye, pek çok konuda olduğu gibi yabancı dil eğitimi konusunda da OECD ülkeleri içinde son sıralarda yer almaktadır. 5. sınıfta yabancı dil eğitimi tartışılırken, 2016 itibariyle sadece İngilizce öğretmenliği alanında 14 binin üzerinde öğretmen ihtiyacı bulunmakta, MEB ise her yıl ortalama 1.500 İngilizce öğretmeni ataması yapmaktadır. Yabancı dil eğitiminde mevcut sorunları bile çözmekten uzak olan MEB’in tüm 5. Sınıflarda zorunlu yabancı dil eğitimini hayata geçirebilmesi çok zor görünmektedir.
Yabancı dil eğitimi konusunda İngilizcenin dışında diğer yabancı dillerin de devreye girecek olması, sadece bu alanda on binlerce öğretmen atanmasını gerektirecektir. Bakanlığın öğretmen atama politikasındaki belirsizlik, sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat yöntemine yönelik eleştiriler dikkate alındığında, Başbakan’ın sözlerinin tıpkı öncelikler gibi vaat olmaktan ileri gitmesi mümkün görünmemektedir.
Eğitim Sen olarak Başbakan’ı ve MEB’i eğitime ilişkin politika ve hedeflerinde gerçekçi olmaya çağırıyor, tüm toplumu ve geleceğimizi ilgilendiren böylesine önemli bir konuda vaatlerin ilerisine geçilerek somut adımlar atmaya davet ediyoruz.