MEB’in Performans Değerlendirme Dayatmasını Kabul Etmek Mümkün Değildir! Özel

MEB’in Performans Değerlendirme Dayatmasını Kabul Etmek Mümkün Değildir!

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bugüne kadar uyguladığı politikalarla okulları birer “ticari şirket” gibi yönetmek, eğitim emekçilerini daha fazla, daha yoğun çalıştırmak ve çalışmalarının her aşamasında denetlenmelerini sağlamak amacıyla bireysel performans ölçme ve değerlendirme uygulamalarını başlatmıştır.

MEB’in Performans Değerlendirme Dayatmasını Kabul Etmek Mümkün Değildir!

MEB tarafından Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin  54. maddesine göre “Öğretmen Performans Değerlendirme Modülü” açılmış ve büyük bölümü iktidarın siyasal kadroları olarak atanan okul müdürlerinin 30 Haziran’a kadar 50 kriterden oluşan “Performans Değerlendirme Formu”nu doldurmaları istenmiştir.

MEB, her ne kadar yapılacak değerlendirmelerin Bakanlıkça duyurulacak usul ve esaslar çerçevesinde, zamanında, nesnel ve tarafsız şekilde yürütülmesinden ilgili il milli eğitim müdürünün sorumlu olacağını belirtse de, geçmişte benzeri değerlendirmeler sonucunda iktidara yakın sendika üyelerine başarı belgeleri verildiği hatırlanacaktır.

Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde “piyasanın” kurallarını işletmeye çalışan, eğitimde nitelik değil, mal üretiminde geçerli olan “kalite” için çırpınan MEB’in ve siyasallaşmış kadrolarının ne kadar “bilimsel” ve “objektif” hareket edeceği tartışmalıdır. Öğretmenlerin mevcut durumdan daha fazla çalıştırılmasına yönelik olarak uygulanmak istenen performans değerlendirmesinin, eğitim emekçilerinin karşılıksız çalışma saatlerinin artması ile sonuçlanması kaçınılmaz olduğu gibi, eğitimin niteliğinin artmasına somut bir katkısının olması mümkün değildir.

MEB, tıpkı ticari şirketler gibi eğitimde bireysel performans değerlendirme uygulamalarını uygulamadan önce şu sorulara yanıt vermelidir;

  • MEB, bilimsel ölçme ve değerlendirme yöntemlerini kullanmak yerine, asıl amacı “birim zamanda yapılan iş miktarını arttırmak” ve “daha az kişiyle daha çok iş yapmak” anlamına gelen performans değerlendirme dayatmasını neden tercih etmiştir?
  • Öğretmenlerin bireysel performans değerlendirmesi hangi bilimsel ve objektif kriterler üzerinden yapılacak, siyaseten atanan okul müdürlerinin sübjektif davranmasının önüne nasıl geçilecektir?
  • Eğitim emekçilerinin üzerindeki baskı, sürgün ve soruşturmaların tarihte hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemde, okul müdürleri tarafından yapılacak değerlendirmelerin objektif ve güvenilir olması mümkün müdür?
  • Bireysel performans değerlendirmesinin öğretmenler üzerinde “Demokles’in Kılıcı” işlevi görmesi, öğretmenlerinin mesleklerini gerçek anlamda etik ilkeler üzerinden yürütebilmesini zorlaştırmayacak mıdır?

Eğitimde performans değerlendirme uygulamaları “az çalışanla çok çalışan belli olsun” propagandası üzerinden hayata geçirilmeye çalışılırken, bütün amacın öğretmenleri psikolojik olarak baskı altında tutmak ve onların mevcut iş yüklerini arttırmak olduğu açıktır. Eğitimde başarının arttırılması için uygulandığı iddia edilen performans değerlendirme uygulamalarının on binlerce ücretli öğretmenin güvencesiz olarak çalıştırıldığı, siyasi-ideolojik müdahalelerle sürekli değiştirilen eğitim sistemine en küçük bir katkı sunması mümkün değildir.

Performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, okullarda herkesin birbirinin “rakibi” olduğunu düşüncesinin gelişmesine ve iş barışının bozulmasına neden olacaktır. Bu uygulama ile ayrıca okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile eğitimdeki çeşitli kademelerde yer alan yönetim organları (okul yönetimi, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb.) ile ilişkilerde koşullandırılmış ve bağımlılık (yaranma, tabi olma, hoş görünme vb.) ilişkilerini daha da geliştirmesi kaçınılmazdır.

Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların değerlendirme ölçütü olarak kullanılacak olması, eğitimde yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olacaktır. MEB’in asıl hedefi, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, yeni bakan İsmet Yılmaz’ın da açıkladığı gibi, eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaktır.

Eğitim Sen, yukarıda belirtilen nedenlerle eğitimde performans değerlendirme uygulamalarına haklı gerekçelerle itiraz etmekte ve karşı çıkmaktadır. Sendikamız, sadece öğretmenlerin kendileri hakkında “Performans Değerlendirme Formu” doldurmasına değil, öğretmenler hakkında bir başka meslektaşı, müfettiş, okul müdürü veya eğitim yöneticisi tarafından form doldurulmasına da karşı çıkmış, yönetmeliğin performansa ilişkin hükümlerinin iptali istemiyle dava açmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı eğitim emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha fazla çalıştırmaya, adım adım güvencesiz çalışma ilişkilerine mahkum etmek yerine, öncelikle eğitimde yaşanan sorunlar karşısında neden kalıcı çözümler üretemediğini sorgulamalıdır.

MEB, eğer eğitim sistemi için faydalı bir şey yapmak istiyorsa, eğitim emekçilerini bireysel performans değerlendirme tehdidi ile hizaya getirmek ve disipline etmekten derhal vazgeçmeli, uyguladığı eğitim politikalarının neden birer birer çöktüğünün yanıtını aramalıdır.

Okunma 1590 defa