23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 96. yılı kutlanıyor. Türkiye, yıllardır dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünedursun, ülkemizde çocukların yaşadığı sorunlar, karşı karşıya kaldığı tehlikeler her geçen gün artmaktadır.
Yıllardır iktidar desteği ile dini eğitim veren kurum ve kuruluşların yasal olmadığı halde açtıkları yurtlar ve evlerde çocuklara yönelik olarak yaşanan cinsel istismar vakaları, çocuklarımıza yönelik olarak bu çirkin saldırının gerçekleşmesine neden olanlara verilen ‘siyasal destek’ çocuklarımızın, öğrencilerimizin nasıl büyük bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu göstermektedir.
Çocuk istismarı gibi son derece hassas ve kamuoyunda infial yaratan bir konuda sorumluları aklamaya ve korumaya yönelik olarak gösterilen siyasi tavır, Türkiye’de çocuklara yönelik cinsel istismar suçlarının son yıllarda neden arttığını açıklamaktadır.
MEB-Diyanet işbirliği, dini vakıf ve derneklerle yapılan ortak protokoller, laik-bilimsel eğitim anlayışına açıkça meydan okumakta, eğitimi dinselleştirme uygulamaları çocuklar üzerinden hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Oysa çocuğun olduğu her alanda okulda, evde, sokakta çocuklarla ilgili her konuda öncelik çocuğun üstün yararıdır. Çocukların üstün yararına olmayan ve çocuklara yönelik olarak işlenen suçların hiçbir mazereti ya da gerekçesi olamaz.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların istismardan korunmasında öncelikli görevi devletlere vermektedir. 1990 yılından bu yana iç hukuk kuralı haline gelen sözleşmenin 3. Madde “Taraf Devletler, çocukların bakımı veya korunmasından sorumlu kurumların, hizmet ve faaliyetlerin özellikle güvenlik, sağlık, personel sayısı ve uygunluğu ve yönetimin yeterliliği açısından, yetkili makamlarca konulan ölçülere uymalarını taahhüt ederler” düzenlemesi özellikle kurumlarda yaşanan çocuk istismarının birinci dereceden sorumlularının AKP iktidarı ve MEB olduğunu göstermektedir.
Bugünkü Türkiye tablosunun çocuklarımıza vaat ettiği geleceğin ne kadar tehlikeli ve karanlık olduğunu son dönemde çocuklarımıza yönelik olarak işlenen suçlara bakarak görmek mümkündür. Siyasi iktidar, çocuklarımızı eğitim biliminin evrensel ilkeleri üzerinden değil, dini kural ve referanslara göre yetiştirildiği; düşünen, eleştiren, sorgulayan değil; düşünmeden, sorgulamadan yaşayan bir nesil ve gelecek vaat etmektedir. Bugünün Türkiye’sinin yaşadığı sorunları çözme yönünde adım atılmadan çocuklarımıza aydınlık ve güvenli bir gelecekte yaşayabilmesi mümkün değildir.
Türkiye’de çocuk işgücü sürekli artmakta, eğitim çağındaki çocuklarımız okumak yerine tarlada, sanayi sitelerinde son derece sağlıksız, ilkel koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanmaktadır. Çocuk işçiliğinin her geçen yıl artması, ‘çocuk gelinler’ sorununun hala çözülememiş olması, aylardır süren çatışmalar nedeniyle 500 bini aşkın çocuğun yaşam ve eğitim hakkının ciddi anlamda tehdit altında olmasının hiçbir insani açıklaması yoktur. Çocuklarımızın bugünü ve geleceği için en büyük tehdit, yaşamlarının henüz başlarında bu kadar çok acı ve sorun yaşamalarına neden olan siyasi iktidarın kendisidir.
Türkiye’de çocukların yaşadıkları sorunlara kalıcı çözümler üretmeden, onlara sağlıklı bir gelecek hazırlamak için gerekli adımlar atılmadan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın gerçek bir ‘çocuk bayramı’ olarak kutlanması mümkün görünmemektedir. Tüm çocukların eğitim ve sağlık hakkından eşit koşullarda yararlandığı, çocukluğunu çocukken yaşadığı; barış, kardeşlik ve dayanışma duygularıyla güvenli bir ortamda yetişip, gelecek kaygısı duymayacağı bir ortam yaratıldığı zaman 23 Nisan gerçek anlamına uygun olarak kutlanabilecektir.
Eğitim Sen olarak, çocukların karşı karşıya olduğu tüm tehditler ve yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, çocuklarımızın ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz…
Ahmet KARAGÖZ
Adana Şube Başkanı