13 Aralık 2015 Pazar günü Şırnak’ın Cizre ve Silopi İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından öğretmenlere gönderilen telefon mesajı ile “Kentleri boşaltın, operasyon yapılacak!” mesajı verildi. Gerekçe olarak; “hizmet için eğitim semineri” gibi inandırıcılıktan uzak bir bahane sunulup, kamuoyu açıkça yanıltılmaya çalışıldı. MEB’in eğitim öğretim döneminin ortasında aldığı “hizmet için eğitim” kararının hemen arkasından her iki ilçede de sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, okulların kapısına süresiz olarak kilit vuruldu.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez, devlet iki ilçede tüm öğretmenlerini toplu olarak eğitimden çekti. Öğretmenlerin bir bölümü ilçelerden can güvenliği endişesiyle alelacele ayrılırken, arkalarında bavullarını taşımaya yardım eden ve gözyaşları içinde “Öğretmenim gitmeyin!” diye seslenen öğrencilerini bıraktılar. Sokağa çıkma yasağı nedeniyle evlerinde aileleri ile birlikte mahsur kalan öğrencilerimize ve orada kalan öğretmenlerimize böylesine büyük kaygılar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Öğretmenlerin, öğrencileriyle en çok bir arada olması gereken hassas bir dönemde, MEB’in böylesine inandırıcılıktan uzak bir karar almış olması düşündürücüdür. MEB, öğrencilerin öğretmenlerine en çok ihtiyaçları olduğu bir dönemde, öğretmenleri öğrencilerinden ve okullarından ayırıp, okulların boşalmasına ve öğrencilerin telafisi mümkün olmayacak kadar büyük bir psikolojik yıkım yaşamasına neden olmuş, on binlerce öğrencinin en temel hakkı olan eğitim hakkını zorla ellerinden almıştır.
Okulların kapısına kilit vurduran, öğretmenleri öğrencilerinden ayıran savaş ve şiddet ortamında sadece bugünü değil, geleceği de kaybetme riskiyle karşı karşıyayız. Öğretmenleri öğrencilerinden ayırarak, öğrencilerin eğitim hakkını ellerinden almak pahasına atılan adımların ülkenin geleceği olan çocuklarımıza yapılacak en büyük kötülük olacağını unutmayalım.
Sokağa çıkma yasağının ilan edildiği son bir haftada yaşanan gelişmeler, öğretmenliğin sadece “okulda ders vermek” olmadığı, özellikle öğrenciler açısından çok daha fazlası olduğunu göstermiştir. Öğretmenler, geçmişten bugüne hep yaşamı ve yaşatmayı savunmuşlardır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, ölümden ve şiddetten beslenenlerin karşısında barışı savunmak bizlerin öncelikli görevidir.
Yıllardır acılar çeken, gözyaşlarının sel olup aktığı bu topraklarda, bir gün barış dolu günler göreceksek bunu ancak ölümün karşısında, inatla yaşamı ve yaşatmayı savunarak, amasız fakatsız bir şekilde “İnadına barış” diyerek başarabiliriz.
Sokağa çıkma yasakları en çok eğitimcileri, öğrencileri ve velileri etkilerken, savaşın olduğu bir ortamda eğitimcilerin, öğrencilerin hiçbir şey yaşanmıyormuş gibi günlük yaşamını sürdürmesi, okula gidip gelmesi düşünülemez. Sokağa çıkma yasakları derhal kaldırılmalı, öğrencilerin ve öğretmenlerin güvenli bir ortamda eğitimlerine devam etmeleri sağlanmalıdır. Öğrencilerin, öğretmenlerin ve halkın günlük yaşamını alt üst eden tüm şiddet eylemlerine bir an önce son verilmelidir.
Ülkenin geleceğini şekillendirmek gibi önemli bir görevi yerine getiren, bin bir zorlukla mücadele ederek gelecek nesilleri yetiştirmeye çalışan eğitim emekçileri savaşın değil barışın, barış içinde birarada yaşamın savunucusudurlar. Hiçbir düşünce, hiçbir iktidar insanların yaşam hakkından, öğrencilerin eğitim hakkından daha önemli değildir.
Eğitim ve bilim emekçileri olarak çağrımız insanım diyen, şiddet ortamından rahatsızlık duyan herkesedir: Yaşamı ve yaşatmayı hep birlikte savunalım!