EĞİTİMİN ONLARCA SORUNU VARKEN BİRLERİNİN TEK DERDİ EĞİTİMİN DİNSELLEŞTİRİLMESİ OLMAYA DEVAM EDİYOR.
1 Kasım seçimlerine kadar 13 yıllık AKP iktidarı döneminde eğitim alanında uygulanan politikalar, eğitimi içinden çıkılmaz hale getirirken, akılda kalan iki şey vardı. Eğitimin dinselleştirilmesi ve eğitimin ticarileştirilmesi.
13 yıllık AKP iktidarı döneminde 5 milli eğitim bakanı değişti, her gelen bakan farklı başlıklarda farklı uygulamalar yaparken, eğitimin dinselleştirilmesi ve ticarileştirilmesi çalışmalarında hep yanı yerde durdular. Bu süreç içerisinde okulların öğretmen ihtiyacı, derslik ihtiyacı, donanım ihtiyacı, spor salonu ihtiyacı, laboratuvar ihtiyacı ve okulların kaynak ihtiyacı, Buradan da eğitimin niteliğinin yükseltilmesi talebi, bizler tarafından sürekli dile getirilirken bu konular görmezden gelinip, anaokulundan üniversiteye kadar eğitimin dinselleştirilmesi ve özelleştirilmesi ile ilgili onlarca düzenlenme onlarca uygulamaya tanık olduk.
Devlet okullarına kaynak aktarılmazken eğitimde özelleştirmeyi teşvik için her öğrenci üzerinden özel okullara 3700 TL’ye varan teşvikler verildi. Bu yönelimle eğitimde fırsat eşitliği ortadan kaldırırken parası olmayanın eğitim hakkı da bir biçimde elinden alınmış olmaktaydı.
Son dönemde bu süreç Temel lise gibi düzenlemelerle yeni bir evreye taşındı. Neredeyse tüm liseler özel dershane ve özel okul gibi çalışmaya zorlandı.
Özellikle 19. Milli Eğitim Şurasından sonra eğitimin dinselleştirilme sürecine hız verildi. Anaokullarında değerler eğitimi, ilkokul 1. sınıflarından başlayarak zorunlu seçmeli din dersleri, ortaokul ve liseleri de tümden imam hatipleştirme süreçleri hızlandı.
1 Kasım seçimlerinden sonra yeni oluşan Hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığından beklentilerimiz; eğitimin dinselleştirilmesi ve ticarileştirilmesi uygulamaları değil, Eğitimin gerçek sorunlarının masaya yatırılması ve çözüm üretilmesi iken, son günlerde basına da yansıdığı gibi Milli Eğitim Bakanlığının geçmiş süreçte kalınan yerden eğitimi dinselleştirme uygulamalarına devam edileceği ortaya çıkmış oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında bir protokol yapıldığı, anaokullarında Diyanet İşleri Başkanlığınca görevlendirilecek kişiler tarafından din bilgileri öğretimi uygulamasının başlatılacağı açıklandı.
Diğer taraftan ilkokul, ortaokul ve liselerde benzer faaliyetler de hızla artmaya başladı. Bu kapsamda ilimiz Adana’da bir din dersi öğretmeni öğrencilerini mezarlığa götürüp “Ahirete iman, kıyamet ve yeniden dirilme” konulu dersi işledi. Adana'da Merkez Sarıçam İlçesi'ndeki Orhangazi İmam Hatip Ortaokulu öğretmeni Yaşar Çıraklı, 7-E sınıfını Buruk Mezarlığı'na götürdü.
Öğretmen Çıraklı, "Ahirete iman, kıyamet ve yeniden dirilme" konusunu işlemek için mezarlığa getirdiği öğrencilerine uygulamalı dini bilgiler eğitimi verdiğini ifade etti. Buradan da görüldüğü gibi siyasi iktidar tarafından dindar ve kindar nesil yetiştirme yaklaşımına yönelik onlarca uygulama yaşanırken bu son örnekte olduğu gibi mevcut müfredatın bile dışına çıkan yeni uygulamalara tanık olacağımız bir kere daha ortaya çıkmış oldu.
Bu uygulama ile bu öğretmen müfredatın dışına çıkarken, pedagojik yönden bu yaptığının çocuklar üzerinde bırakacağı onlarca etkiyi hiçe saymaktadır. Burada görüldüğü gibi eğitimdeki dindarlaşma yöneliminin “kraldan çok kralcı” uygulayıcılarının artacağı görüldü.
Öğretmenin din kültürü ve Ahlak bilgisi müfredatı yerine uydurma mezarlık müfredatı uygulamaları anlaşılır bir durum değildir. Bu öğretmenini yaptığı suçtur, Adana Milli Eğitim Müdürlüğünün bu konuda acilen soruşturma açması gerekmektedir.
Diğer taraftan bu uygulamada görüldüğü gibi öğrencileri psikolojik olarak küçük yaştan itibaren tek tipleştirme, AKP’nin ak öğretmenleri; AKP’nin siyasal ve ideolojik ihtiyaçlarını karşılayacak itaatkâr nesiller yetiştirmek için seferber olunduğunu görüyoruz.
Son yıllarda bilimsel laik eğitimle hesaplaşma içerisine giren, yerine dini eğitim modelini hayata geçirmeye çalışan siyasi iktidarın ve Milli Eğitim Bakanlığının bu alandaki uygulamalarının aklın, bilimin ve eğitim pedolojisinin ötesine geçtiğine tanık oluyoruz.
Siyaseten ortaya koyulan eğitim politikaları akıllarından ve gönüllerinde öyle geçse bile, mevcut yasaları da dikkate almak zorundadır. Bu yasalara da herkes uymak ve uygulamak zorundadır.
Ülkedeki eğitim tablosunu her yönüyle irdelediğimizde bizim yaklaşımlarımızın ne kadar doğru ve gerçekçi, hükümetin zorlamalarınsa eğitimi mevcut durumdan bile daha da geriye götürdüğü apaçık görülmektedir.
Eğitim Sen olarak eğitim sisteminin her yaştan öğrencilerimizin daha nitelikli, laik, demokratik, bilimsel eğitim sürecinden yararlanacağı düzenlemelerin yapılmasını, eğitim sorunlarına kalıcı çözümlerin üretileceği düzenlemelerin yapılmasına işlemeye, anlatmaya devam edeceğiz. Milli Eğitim Bakanlığını da bu konuda göreve çağırmaya devam edeceğiz.10.12.2015
Kamuran KARACA
Eğitim Sen Genel Başkanı