25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde Mirabel kardeşleri katleden zihniyetin bir benzeri bugün kadınların yaşamının her alanını denetleme çabasında.
Bu ülkede her gün beş kadın öldürülüyor, yüzlerce kadın şiddete maruz kalıyor. Savaştan dolayı topraklarını terk etmek zorunda kalan binlerce kadın, gittikleri yerlerde sistematik şiddetin birincil hedefi olmaya devam ediyor. Kadına yönelik şiddet ve kadının bedeni, kimliği ve emeği üzerindeki baskı her geçen gün artıyor.
2014 yılının başından bu yana ülkemizde 240 kadın erkek şiddeti ile öldürüldü. Çok sayıda kadın işyerlerinde, evlerinde, sokaklarda erkek şiddetinin farklı biçimlerine maruz kaldı. Çocuk istismarı son derece korkunç boyutlara ulaştı ve nefret cinayetleri yaygınlaştı.
Kadına yönelik şiddete ilişkin rakamlar ve her gün beş kadının hayatını kaybediyor olması ülkede kadına yönelik sistematik bir şiddete, çok önemli, ihmale gelmez bir sorunun varlığına işaret ediyor. Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için derhal harekete geçilmesi gerektiğini ifade ediyor.
Ancak siyasi iktidar, bu cinayetleri ve şiddeti önlemeye yönelik bir çaba içinde olmamayı sürdürüyor. Şiddeti sıradanlaştırmaya çalışıyor. “Namus,” diyor; “ahlak,” “edep” diyor, kadın çocuk doğursun, daha fazla çocuk doğursun, kocasının ya da babasının himayesinde yaşasın diyor. Kadın erkek eşitliğinin nasıl sağlanacağına, kadın üzerindeki baskıların nasıl azaltılacağına, nitelikli kadın istihdamını nasıl artıracağına ve nefret cinayetleri ve kadına yönelik her türlü şiddeti nasıl ortadan kaldıracağına değil de kürtajı nasıl önleyeceğine ve boşanma oranlarını nasıl azaltacağına, aileyi nasıl koruyacağına kafa yoruyor. Kendisi gibi düşünmeyen, yaşamayan herkese saldırıyor, diğerlerini de kendi gibi olmayanlara karşı aynı tutum içinde olmaya teşvik ediyor.
Öte yandan hazırlanan 2015 bütçesi ile kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda karşılaştıkları cinsiyet ayrımcılığı pekiştirilmektedir. Bu bütçe kapitalizmin beden ve yeni işgücü rejimi oluşturma politikalarının izlerini taşımaktadır. Bu bütçe kadınları yok sayan savaş ve sermayenin bütçesidir.
Ortada bu kadar çok sorun var; ama bu iktidarın bir kadın bakanlığı yok.
2011’de “Biz muhafazakâr demokrat bir partiyiz. Bizim için aile önemli” diyerek Kadından ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nın isminden kadın kelimesi silindi ve bu bakanlık var olanın da gerisine düşen bir biçime Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dönüştürüldü.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, kadınlardan bihaber. İslam, kendisine yöneltilen kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri hakkındaki soruları Adalet ve İçişleri Bakanlığı’na yönlendirdi.
Kadına yönelik şiddet istatistikleri ve koruma altındaki kadınların durumuna dair soruları yanıtla(ma)yan Ayşenur İslam, istenilen bilgilerin Adalet ve İçişleri Bakanlıkları’nda olduğunu ifade etti. Bu da gösteriyor ki Bakan kadına yönelik şiddetten bihaber. Bizler biliyoruz ki kadınlar en çok eşleri, eski eşleri, babaları, ağabeyleri ve yakın akrabaları tarafından öldürülüyor. İktidar tarafından her gün yeniden üretilen bu kutsal aile miti biz kadınların hayatını tehdit etmeye devam ediyor.
Türkiye’nin en önemli sorunları arasında yer alan “çocuk gelinler” sorunu;
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na göre “geçmişte kaldı”. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, konu hakkında 2014 Şubat’ında verilen soru önergesine 2012 yılı verileriyle yanıt verdi. Üstelik bu veriler çocuk gelinler sorununu ortaya koymak için yapılmış bir araştırmadan değil, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün Evlenme ve Boşanma İstatistiklerinden elde edilmiş veriler. Yani “yasal” evliliklerin içerildiği araştırmanın verileridir.
Ocak ayında 13’ünde anne olup 14 yaşında ölü bulunan Siirtli Kader Erten olayı ardından yapılan tartışmalarda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, çocuk yaşta evlilikler konusunda “Bu nikâhların çoğu masumane kıyılıyor” demişti.
Çocuk Gelinler Hakkında Resmi Veri Yok Deniliyor;
Çocuk gelinlerin gerçek sayısının ortaya çıkarılması için yapılan kapsamlı bir resmi çalışma yok.
Ama Emniyet Müdürlüğü polisin verilerine göre Türkiye’de;
* Her üç evlilikten biri çocuk evliliği,
* Evlendirilen kız çocukların üçte birden fazlası kuma,
* Her yıl üç yüz bin evlilik yapılıyor, bunun yüz bini çocuk evliliği,
* Evlilik yaşı kız çocuklarda 12’ye kadar düşüyor,
* Çocuk evliliklerinde Türkiye dünyada ilk onun içinde olduğunu görüyoruz.
Biz, kadını aileden bağımsız ele alabilen, adında Kadın olan, kadın için ve kadın erkek eşitliğini güçlendirmek konusunda politika üretmekle görevli olan bir Bakanlığımız olsun istiyoruz. Toplumda kadınlıkların var olduğu düşüncesini dışarıda bırakmayan, kadınlardan gelen taleplerin politikasını oluşturup bunların devlet politikasına dönüşmesini sağlayacak resmi mekanizmaların oluşturulmasını talep ediyoruz.
Ama kadının ismine dahi tahammülsüzlüğe işaret eden ve muhafazakâr demokratlığın bir gereği olarak düzenlendiği ifade edilen bu bakanlık sadece kadınları yok saymakla kalmıyor, aynı zamanda Bakanlığın adında kalan “sosyal politika” meselesini de sorunlu hale geliyor. Aile politikalarıyla sosyal politikaların aynı bakanlık çatısı altına toplanması sadece kadının değil, aynı zamanda çocukların, yaşlıların, engellilerin ve yoksulların da ailenin sorumluluk alanına atıldığının bir göstergesi.
Biz KESK’li kadınlar olarak; şiddetsiz bir toplum, eşitlik ve adalet taleplerimize sahip çıkarak; şiddetin her türlüsüne; savaşa, tacizlere, tecavüzlere, istismarlara ve katliamlara sessiz kalmayarak; yaşamın her alanını dönüştürme çabamızla, bugün bir kez daha birilerinin bize bahşetmesini beklemeden, haklarımızı almak için buradayız.
Bir kadın bakanlığı istiyoruz.
Bizi gören, bizim taleplerimizi esas alan politikalar yapılsın ve hayata geçirilsin istiyoruz.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan bir bütçe oluşturulmasını talep ediyoruz.
Erkek adalet değil, gerçek adalet istiyoruz.
KESK'li kadınlar olarak bizi eğitim, sağlık, hukuk ve istihdam politikaları ile geleneksel kutsal aile mitleriyle kuşatma çabasında olanların emeğimiz ve bedenimiz üzerinde kurmaya çalıştığı denetimine karşı çıkmaya; örgütlenmeye, değiştirmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz. 19.11.2014
YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ!
YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Şükran YEŞİL
Eğitim Sen Adana Şube Kadın Sekreteri