12 EYLÜL “OTORİTER REJİMLE” SÜRÜYOR HESAPLAŞMA DEVAM EDECEK! Özel

Bundan 34 yıl önce Türkiye halklarının, emekçilerinin ve gençlerinin yaşamlarına bir karabasan gibi çöken 12 Eylül’ün karanlığı, dünden bugüne faşizan anlayışıyla birlikte sürmektedir.

 

ABD’nin ‘bizim çocuklar başardı’, dönemin TİSK başkanı Halit Narin’in ‘gülme sırası bizde’ sözleriyle özetlenen 12 Eylül faşist darbesi, emperyalizmin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleşmiş, finans oligarşilerinin ve uluslararası tekellerin ihtiyaçlarına yönelik kurulan muhafazakar-sağ dünya düzeninin Türkiye’ye giriş kapısı olmuştur. O güne kadar emekçilerin yoğun mücadeleler ile kazandıkları haklarının üzerinden geçen bir silindir vazifesi görmüş, Türkiye halklarının biriktirdiği tüm değerleri ezen tank paletlerinin sesi olmuştur. Emekçi halkın kendi kaderine sahip çıkma iradesi büyük bir zorbalıkla kırılırken, 650 bin kişiyi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 517 kişi idam cezasına çarptırılmış,50 kişi acımasızca asılmış, yüz binlerce insan akıl almaz işkencelere, gözaltılara, cezaevlerinde ölüme terk edilmiştir.

 

12 Eylül'de emperyalizmin ve sermayenin çıkarları doğrultusunda gerçekleştirilen faşist darbenin yarattığı siyasal-toplumsal iklim, bugün AKP eliyle sürdürülmektedir. Tam 34 yıldır darbenin yarattığı hukuk ve kurumlarla yönetilen ülkemiz bugün AKP iktidarı ile daha otoriter bir rejime sürüklenmektedir.

Doğrudan ABD’nin onayı ve desteğiyle gerçekleşen 12 Eylül’ün aklı, aynı strateji ile Türkiye’yi Ortadoğu’da emperyalist işgal politikalarının taşeronu yapmış, AKP hükümeti izlediği dış politikada bu stratejiden bağımsız bir hat izlememiştir. Bugün Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta, Rojava’da, Şengal’de, tüm Ortadoğu’da insanlık kitlesel biçimlerde katledilirken, halkların bugünleri, gelecekleri ve bir arada yaşama umutları yok edilmektedir. AKP iktidarı ise Türkiye’de ve Ortadoğu’da izlediği ırkçı/ayrımcı/tekçi/mezhepçi bir siyaset ekseniyle ülkemizi bu katliamların ortağı haline getirmiştir.

Diğer bir yandan 12 Eylül’ün Türk-İslam sentezi anlayışını bugün Kürt sorununda halkların barış talebine rağmen barış karşıtı tutumunda ısrar ederek sürdüren AKP hükümeti,  son dönemde sürdürülen çözüm, barış ve müzakere sürecine rağmen sorunun çözümüne diyalog ve sağduyu ile değil, 34 yıldır sürdürülen “terör ve güvenlik” ekseninde yaklaşmada inat etmektedir.

12 Eylül faşist cuntasının tüm hukuk-kurum ve yasaları bugün iktidarda, demoklesin kılıcı gibi emekçi halkların üzerinde sallanmaya devam etmektedir.  Tek adam diktasına doğru sürüklenen otoriter rejim, toplumsal yaşamın her hücresini kendi politikaları doğrultusunda dönüştürmeye devam etmektedir. 12 Eylül’ün ürünleri olan ÖYM ve TMK’lar tarihsel görevlerinin yanı sıra bugün de- isimleri değiştirilmiş olsa bile-yine birçok insanın özgürlüğünü elinden almakta, iktidarın baskı aracı olarak kullanılmaktadır.

12 Eylül’ün darağaçlarında, cezaevlerinde, dağlarda ve sokaklarda gerçekleştirdiği katliam ve baskı ağı, bugün tüm ülkede özgürlük ve demokrasi alanlarını kuşatmaya devam etmekte, Gezi Direnişi’nde görülen vahşeti eşliğinde, iktidar sopasıyla ülkeyi polis ve gaz cehennemine dönüştürmektedir.

İşçilerin ve emekçilerin kendi kaderlerini belirleme haklarını ellerinden alan, iradelerini yok sayan 12 Eylül tarafından kapıları açılmış olan 24 Ocak kararlarının hükmü bugün de işçilerin ve emekçilerin yaşamlarını tek başına belirlemektedir. İşçilerin yaşamlarını bile değersiz gören 19.yy’ın kölelik koşulları bu hükümlerden aldığı mirasla bugün yaşamımıza taşınmaktadır. Azgın sömürü ve kar hırsıyla tarihin en büyük işçi katliamlarına imza atan AKP hükümeti, bu katliamlara neden olan güvencesiz ve taşeron çalışmayı yasalarla kalıcı hale getirirken, sadece kamu emekçilerini değil, en temel hak olan kamu hizmetlerinden yararlanan tüm halkın yaşamına doğrudan etki eden kamu alanını da taşeron cehennemine dönüştürmektedir.

Bugün, halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı, özgürlüklerinin kısıtlandığı, gençlerin gelecek umutlarının yok edildiği, ülkemizin siyasi, ekonomik ve askeri bakımından emperyalizme daha da bağımlı olduğu, gericiliğin toplumsal alanı kuşattığı bir ülkede yaşıyorsak, bu 12 Eylül ile birlikte kurulan yeni sömürü düzeninin bir sonucudur.

Bu darbeci ve çeteci sömürücü düzenle hesaplaşmak; ülkemizin eşit-özgür-demokratik bir ülke olması için, bir arada yaşamı savunmak için mücadele etmektir. 

 

KESK olarak, 12 Eylül’ün 34 yıldır sürdürülen karanlığında AKP ile şiddetlenen tüm saldırılara karşı eşit, özgür, demokratik, tam bağımsız, barış içinde bir Türkiye mücadelemizi sermaye egemenliğini ve faşizmi lanetlemeye, geriletmeye dönük toplumsal muhalefetin tüm unsurlarıyla büyütmeye devam edeceğiz. 

Okunma 2936 defa Son Düzenlenme Cuma, 12 Eylül 2014 13:17