İŞ CİNAYETLERİNİN, EMEKÇİLERE YÖNELİK POLİS ŞİDDETİNDE SORUMLUSU GERİCİ VE SÖMÜRÜ DÜZENİNİN TEMSİLCİSİ AKP HÜKÜMETİDİR.

03 Şubat Ankara'da emekçilere yapılan müdahale yine Ankara'da yaşanan işçi ölümleriyle ilgili Sendikalar, Demokratik Kitle ve Siyasi Partilerin destek sunduğu yürüyüş Beşocak meydanından başlayıp İnönü parkında KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Mehmet ANTMEN tarafından okunan basın açıklamasıyla tamamlanmıştır.

İŞ CİNAYETLERİNİN, EMEKÇİLERE YÖNELİK POLİS ŞİDDETİNDE SORUMLUSU
GERİCİ VE SÖMÜRÜ DÜZENİNİN TEMSİLCİSİ AKP HÜKÜMETİDİR.

Önceki gün Ankara’da yaşanan iki ayrı olay Türkiye gündemine damgasını vurdu.
Birincisi, emek ve meslek örgütlerinin demokratik haklarını kullanarak “Torba Yasa”yı protesto etmek istemelerinin polis gücüyle ve zor kullanılarak dağıtılmasıydı. 
İkinci olay ise, esasında iş güvenliğinden yoksun, kuralsızlığın had safhada olduğu ülkemizde, Torba Yasa’nın daha yasalaşmadan nelere yol açabileceğinin bir göstergesiydi. Ankara Ostim Sanayi Sitesi’nde bulunan iki işyerinde meydana gelen iki ayrı patlamada 17 işçi hayatını kaybetti, onlarcası yaralandı.


İş kazalarında Avrupa birincisi ve dünya ikincisi; sendikal hak ve özgürlükler konusunda da ILO’nun kara listesinde olan bir ülkeden başka hangi sonucu bekliyorsunuz ki?
Türkiye’de maden ocaklarında, tersanelerde, güvencesiz, sağlıksız, korumasız, ruhsatsız ve denetimsiz işyerlerinde, cinayete dönüşen iş kazalarında kaybettiğimiz binlerce işçinin ölüm nedeninin ardındaki gerçek bilinmektedir. Bu işyerleri, “canlı ölülerin” çalıştırıldığı birer mezarlık gibidir. Tuzla’daki, Davutpaşa’daki, maden ocaklarındaki iş cinayetlerini henüz unutmadık. Ama “nedense” bunlara karşı önlem almak, denetimleri artırmak yerine, Torba Yasa gibi güvencesizliği ve denetimsizliği artıran kararlar alınmaktadır.

Dünkü iş cinayetlerinin esas nedeni, Torba Yasa’da da ifadesini bulan, iş müfettişlerinin bilimsel olarak yapacağı denetimleri engelleyerek, vasıfsız memura devretme mantığıdır. Bu bir kaza değildir ve Torba Yasa iş cinayetlerine yeşil ışık yakmaktadır. Önemi herkez tarafından bilinen işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasının bugüne değin çıkarılmaması da bu cinayetlerin temel nedenidir.Ve bu cinayetlere sessiz kalmayan, itiraz eden emek ve meslek örgütleri hükümet tarafından cezalandırılmaktadır.
OSTİM’de, insanlık dışı koşullarda, güvencesiz ve insanlık dışı koşullarda çalışmak zorunda kaldıkları için yaşamlarını yitiren 17 işçiyi kaybetmenin acısını hiçbir cümleyle anlatamayız.

Yakınlarına başsağlığı diliyor, iş cinayetlerinin artık son bulmasını istiyoruz.
Değerli basın;
OSTİM’de, ilk bakışta işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin yeterli olmamasından kaynaklandığı izlenimi veren bu vahim kazalar yaşanırken, Kızılay’da da AKP iktidarının hak arayan emekçilere tahammülsüzlüğünü gösteren bir vahşet yaşandı.
İşçi ve emekçilerin sadece ve sadece demokratik hakları ve insanca yaşam hakkı için gösterdikleri demokratik tepkileri su, gaz, plastik mermi ve sis bombalarıyla bastırıldı.
Bu vahşet AKP iktidarının işçi ve emekçilerin demokratik tepkilerine karşı tahammülsüzlüğünün ifadesidir.
Bu vahşet AKP iktidarının özlemini duyduğu ve adım adım gerçekleştirdiği “polis devleti”nin ifadesidir.
Bu gidiş ülkemizin karanlığa doğru gidişidir. Kazanılmış demokratik hakların yok edilme isteğidir. İşçi ve emekçi halk düşmanlığıdır. İktidarın, sadece ve sadece kendi temsil ettiği sermaye sınıfının taleplerini hayata geçirme politikasının kanıtıdır.
TBMM’de görüşülmekte olan “Torba Yasa” içinde gerek parlamento içinde gerekse toplumsal hayatta bir mutabakatla karşılanan cezaların indirilmesi, öğrenci gençliğe af, emeklilerin bazı taleplerinin karşılanması gibi düzenlemelerin yanında milyonlarca işçi ve emekçinin haklarının gasp edilmesi, gençlerin ve çocukların geleceğinin karartılması, daha da karanlık süreçlere götürücü düzenlemeler içermektedir.


Bu yasada güvensiz çalışma vardır. Bu yasada kamu çalışanlarına sürgün vardır.

Bu yasada gençlere istihdam adına mali kıskaca almak vardır. Bölgesel asgari ücret vardır. İşsizlik fonunun yağmalanması vardır.

Ne yapmalıydık?

Hiç ses çıkarmamalı mıydık? Üyelerimizin hak ve çıkarlarını korumamalı mıydık? Demokratik haklarımızı savunmamalı mıydık?
Ne yapmalıydık?

Teslim mi olmalıydık?

Yani AKP iktidarının bugüne kadar yaptığı gibi toplumsal örgütlerden kaçırdığı, parlamento içindeki partilerden dahi kaçırdığı “imamın doğru bildiği yolda” yürümesi karşısında susmalı mıydık? Yani bizden iktidar karşısında el pençe divan durup saygı duruşuna geçmemiz bekleniyordu?
Hayır! Bin kere hayır!

Bizlerin örgütsel geleneğinde “gelene ağam, gidene paşam” demek yoktur. Teslim olmak yoktur.
Doğru bildiğimiz yolda yürümek, mücadele etmek vardır.

Tüm dünya bu demokratik tepkimizin nasıl bir şiddetle engellendiği gördü.
Bunun tek bir suçlusu vardır: AKP iktidarı ve onun başı Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Yaşananlar bizzat onun talimatıyla gerçekleştirilmiştir.

Demokrasiye tahammülsüzlüğün Tunus’taki, Mısır’daki sonuçlarını bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Kurulan saltanatların polisiye baskılarla korunamayacağı açıktır.
Milyonları temsil eden emek ve meslek örgütleri temsilcileri olarak buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki; yaratılmak istenen polis devletine karşı direnmek en demokratik hakkımızdır.


TÜRK İŞ / DİSK / KESK / TMMOB / TTB
ADANA ALEVİ KÜLTÜR DERNEKLERİ / PSAKD / HALKEVLERİ / CEPHE HAREKETİ
 CHP / BDP / EMEP / EDP / ÖDP

Okunma 1971 defa