Türkiye’de işçiler, 19. yüzyıl kölelik koşullarında çalıştırılmanın sonuçlarını en acı şekilde yaşamaya devam etmektedir. Karaman Ermenek’te faaliyet gösteren bir madende su borusunun patlaması nedeniyle 18 işçi mahsur kalmış, olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen madendeki işçilere hala ulaşılamamıştır.
Son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında meydana gelen ve çok sayıda işçinin hayatına mal olan maden kazaları peş peşe yaşanması kesinlikle tesadüf değildir. Madenlerdeki çalışma koşulları işçilerin can güvenliğini tehdit eder boyutlara ulaşmış olmasına rağmen, işçilerin göz göre göre ölüme gönderiliyor olması dikkat çekicidir.
Soma’da yaşanan ve resmi kayıtlara göre 301 işçinin hayatına mal olan maden faciasının ardından, Karaman’da yaşananlar, yasal yükümlülüklerini yerine getirmemekte direnen maden sahiplerinin, en temel işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda atılması gereken adımları atmadığını göstermektedir.
Türkiye’de özellikle son yıllarda yaşanan ve her yıl ortalama binden fazla işçinin hayatını kaybetmesine, on binlercesinin iş göremez derecede yaralanmasına yol açan karanlık tabloyu “iş kazası” kavramı ile açıklamak artık mümkün değildir.
Madenlerde kazaların yaşanmaması için alınması gereken önleyici tedbirlerin maliyet olarak görülmesi can kayıplarının yaşanmasının temel nedenidir. İşçilerin kanından beslenen mevcut sömürü düzeni, işçilerin çalışma koşullarını tam bir cehenneme çevirmekte, bu durum inşaatlarda, madenlerde yeni iş cinayetlerine zemin hazırlamaktadır.
Tüm bunlara rağmen yaşanan iş cinayetlerini “kader” , “fıtrat” diyerek geçiştirmeye çalışan, dava açılmasını engellemek için ölen işçilerin ailelerine kan parası verilmesini bile öven bir Çalışma Bakanından ve hükümetinden emekçiler aleyhine olan bu tabloyu değiştirmesi elbette ki beklenemez. Çünkü her yaşanan iş cinayeti AKP Hükümetinin işçi sağlığı ve güvenliği için tedbirler almayı, denetimleri artırmayı, katliamların sorumlularını en ağır şekilde cezalandırmayı değil, tam tersine unutturarak, kanıksatarak sömürü çarkının devamını sağlamayı ilke edindiğini tartışmasız bir biçimde ortaya koymuştur.
Dün OSTİM’de, bugün Karaman Ermenek’te yaşananlar, iktidarın ve maden sahiplerinin binlerce işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesinden gerekli dersleri çıkarmadığını göstermektedir.
Öte yandan işçilerin kanından beslenen taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma başta olmak üzere çalışma yaşamını gittikçe daha güvencesiz hale getiren sistem sürdükçe iş cinayetlerinin devam edeceği açıktır. Bu nedenle KESK olarak tüm emek örgütlerini çalışanları 19. Yüzyıl koşullarına iten koşullara karşı mücadeleyi yükseltmeye çağırıyor, madende mahsur kalan işçilerin en kısa sürede kurtarılması için her türlü olanağın seferber edilmesini ve olayda ihmali bulunanların hesap vermesini talep ediyoruz.