2009–2010 Eğitim Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu

2009–2010 Eğitim Öğretim Yılı Sonunda Eğitimin Durumu

 

Eğitim sisteminin yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunlar, 2009–2010 eğitim-öğretim yılında da bütün ağırlığıyla devam etmiştir. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı içinde, eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarını çözme noktasında yeterince adım atılmadığı gibi, var olan sorunların artarak devam etmiş olması düşündürücüdür.

Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar elbette bugün ortaya çıkmamış, yıllardır sürdürülen serbest piyasacı, diğer kamu hizmetleri gibi eğitimi ticarileştirmeyi ve özelleştirmeyi hedefleyen bilinçli politikaların bir birikimi olarak bugünlere gelinmiştir. AKP iktidarı, bu olumsuz birikimi daha da arttırmak için elinden geleni yapmaktadır.

2009–2010 eğitim öğretim yılına ait istatistiklere bakıldığında Türkiye’de okullaşma oranı okulöncesinde %32, ilköğretimde %98, ortaöğretimde %65’tir.

2009–2010 eğitim-öğretim yılı boyunca gerek eğitimin ve yükseköğretimin, gerekse eğitim ve bilim emekçilerinin sorunlarını çözme noktasında hemen hemen hiçbir somut adım atılmamıştır. Eğitimde yaşanan ve acilen çözüm bekleyen sorunları ana hatlarıyla sıralamak gerekirse;

  

·         Türkiye’de okul ve derslik sayısı öğrenci sayısına paralel olarak ve ihtiyaca yanıt veren düzeyde değildir. Okulların üçte ikisinde ikili eğitim yapılmakta, birleştirilmiş eğitim ve taşımalı eğitim uygulamaları sürmektedir. 

 ·         Kalabalık sınıflarda eğitim hem öğretmenler hem de öğrenciler açısından önemli bir sorun olmayı sürdürmektedir. Okulların fiziki yapı ve donanım açısından yaşadığı eksiklikler sağlıklı bir eğitim hizmetinin verilmesini güçleştiren önemli bir unsurdur.  

·         İlköğretimde okullaşma oranı %98’ler düzeyindedir. Ortaöğretimde ise okullaşma oranının %60’lar civarında kalması düşündürücüdür. Okula gitmeyenlerin önemli bir bölümünü kız çocukları oluşturmaktadır. 

 ·         Türkiye’de 8 milyonun üzerinde engelli vardır. Türkiye nüfusunun yaklaşık % 12’sini oluşturan engellilerin eğitim hakkından yeterince faydalanabildiklerini söylemek mümkün değildir. Sayıları 1 milyonu bulan 4-18 yaş arasındaki engelli çocukların ancak 30.000 kadarı eğitim hakkından yararlanabilmektedir.

·         Öğretmen açıkları giderilmemiş, sayıları 350 bini bulan işsiz öğretmenlerin atamaları yapılmadığı gibi, mevcut öğretmen açıkları, sayılarının yüz bini aştığını tahmin ettiğimiz ücretli ve vekil öğretmenler aracılığıyla kapatılmaya çalışılmaktadır. 

 

·         Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Yüksek Yargı kararlarına rağmen zorunlu din dersi uygulaması ile ilgili herhangi bir somut adım atılmamıştır. 

 

·         Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu 1885, hükmen tutuklu 390 ve hükümlü 246 olmak üzere toplam 2 bin 521 çocuk bulunmaktadır. Kamuoyunda “taş atan çocuklar” olarak bilinen TMK mağduru çocukların durumu ile ilgili gerekli somut adımlar atılmamıştır.

·         Eğitim ve bilim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında kayda değer bir iyileştirme yapılmamıştır.

·         Eğitimde eşitsizlik ve adaletsizliğin en önemli göstergelerinden birisi de bölgeler ve iller arası gelir dağılımındaki eşitsizlik devam etmektedir. Ekonomik imkânların kısıtlılığı, çocuğun okula devamını engelleyen en önemli faktördür.

·         Genel liselerin Anadolu liselerine dönüştürülmesi sürecinin eğitim sürecine etkileri öğrenciler ve genel liselerde görev yapan öğretmenler açısından çok sayıda mağduriyet yaratacaktır. Eğitimin herhangi bir alanında düzenleme yapılırken eğitim sendikalarının görüşlerine başvurulmaması, yaşanacak mağduriyetleri daha da arttırmaktadır.

·         Öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılmasına yol açan 5204 sayılı Yasa (başöğretmen, uzman öğretmen vb.) öğretmenler arasında çatışmalara, ayrımcılığa, adaletsizliğe, huzursuzluğa yol açmaktadır. Bu düzenleme en kısa sürede iptal edilmeli, bu durumdan kaynaklı yaşanan ekonomik kayıplar giderilmelidir.

·         Yakın geçmişte ders ve ek ders saatlerini düzenleyen mevzuatta ciddi değişikler yapılmıştır. 657 ve 439 Sayılı Yasalarda yapılan değişikliklerle ders ve ek ders saatlerine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı neredeyse tamamen değiştirilmiştir. Bu değişiklerin önemli bir bölümü eğitim emekçilerinin aleyhine olmuştur.

·         İLKSAN ile ilgili olarak, daha önce sendikamız tarafından yapılan referandumda katılımcıların %90’ı İLKSAN’ın tasfiye edilerek üyelerin hak edişlerinin bir defada ödenmesini istediklerini belirtmiş olmasına rağmen bu konuda herhangi bir adım atılmamıştır.

·         Üniversitelerin özerk, bilimsel, demokratik işleyişini ortadan kaldıran YÖK, bugün üniversiteleri piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi kendisine öncelikli görev edinmiştir.

·         Eğitim ve bilim emekçilerinin, hizmetli ve memurların, üniversite çalışanları, ÖSYM, YÖK ve YURT KUR çalışanlarının yıllardır yaşadığı ekonomik, özlük ve sosyal sorunlarına hala çözüm üretilememiştir.

·         Giderek derinleşen kriz süreciyle birlikte işsizlik ve yoksulluğun sürekli artması, devletin kamu hizmetlerini büyük ölçüde gözden çıkarmış olması, bugüne kadar geniş halk kesimlerini olduğu kadar eğitim sistemini ve eğitimin bileşenlerini de olumsuz etkilemiştir.

·         Sendikamız üyesi eğitim emekçileri ciddi hak ihlalleri ile karşı karşıyadır. Yetkili kurullarımızda aldığımız kararlar doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz etkinlik sonrasında üye ve yöneticilerimiz hakkında disiplin soruşturmaları başlatılmakta, ceza davaları açılmaktadır.  

Sonuç

Her geçen gün içten içe çürüyen sistemde eğitim emekçilerinin çabaları ile okullarda yürütülmeye çalışılan eğitim ve öğretim pek çok sorunla yüz yüzedir. İlköğretimden başlayarak tam anlamıyla bir yarış içine sokulan çocuklarımız ve gençlerimiz arasındaki eğitim rekabeti, dershanelerle daha da artmış, oluşan dershane sistemi okullarda verilen eğitimin niteliğini tamamen yitirmesine, en temel işlevlerini bile yerine getiremez duruma gelmesine neden olmuştur.  

 

Ülkemizde yıllardan beri gerçekleştirilen paralı eğitim uygulamaları ile gerek aynı il ya da bölge içerisinde, gerek bölgeler arasında ve hatta aynı çevredeki ekonomik konumları farklı ailelerin çocukları arasında eğitim hakkının kullanılabilmesi ve bu haktan yaralanabilmesi bakımından uçurum derecesinde büyük farklılıklar bulunmaktadır. Dershane sistemi uygulaması ile eğitim olanakları gelişmiş olan daha varsıl ailelerin çocukları milyarlarca lira ödeyerek diğer öğrenci ve okullar karşısında önemli avantajlar sağlarken, yoksul ve orta gelirli ailelerin çocuklarının eğitim olanakları gelişmemiş, genel devlet liseleri ile meslek liseleri vb. okullarda okuyan öğrenciler daha başından sistemin dışına itilmiştir.

 

Eğitim bir toplumun, ülkenin geleceğini belirleyen çok temel ve genel bir alanı kapsamaktadır. Bu bağlamda eğitim; kaynak sorunundan katılıma, nitelik sorunundan kamusallığı, özgürlük sorunundan topluma eşitlikçi her anlayışla sunulmasına kadar özenle ele alınıp düzenlenmesi gerekmektedir. Yapısal sorunları olan eğitim sistemini günü birlik politikalarla geçiştirmek ülkenin geleceğine vurulmuş en büyük darbe olacaktır. Eğitim sistemimiz; özellikle yoksul ailelerin yaşadığı bölgeler açısından daha büyük ihmallerin, derin eşitsizlik ve yoksullukların yaşandığı bir durumdadır. 18.06.2010

 

Eğitim Sen Adana Şube Yönetim Kurulu adına

 Güven BOĞA

Şube Başkanı

 

Okunma 2048 defa