Mülakat Sınavı ve Sözleşmeli Öğretmenlikle Eğitimin Niteliğini Arttırmak Mümkün Değildir! Özel

Mülakat Sınavı ve Sözleşmeli Öğretmenlikle Eğitimin Niteliğini Arttırmak Mümkün Değildir!

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, öğretmen atamalarında mülakat sınavı ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının devam edeceğini açıklamıştır. Bakan Yılmaz’ın açıklamaları, eğitimde güvencesiz istihdam uygulamalarının kalıcı olduğu anlamına gelmektedir.

Geçtiğimiz yıllar içinde özellikle eğitim alanında güvencesiz, esnek ve performansa dayalı istihdam politikalarını adım adım hayata geçiren siyasi iktidar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tartışmalı mülakat sınavları ile birlikte yeniden düzenlediği öğretmen atama sistemi ile öğretmenleri ‘iktidara sadakat’ ilkesi ile çalıştırmak istediğini açıkça göstermiştir.

Geçtiğimiz yıllarda siyasal kadrolaşma amacıyla gündeme getirilen ve Danıştay tarafından “objektif olmama” gerekçesiyle iptal edilen “mülakat sınavı” uygulamasının öğretmen atamalarında belirleyici olması ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte hayata geçirilmesi, Türkiye’de en yaygın kamu hizmeti olan sözleşmeli/güvencesiz öğretmen istihdamının temel istihdam politikası olarak benimsendiğini göstermektedir.

Mülakat sınavı ile ilgili olarak daha önce Danıştay’ın vermiş olduğu karar çok açık olmasına rağmen, öğretmen atamalarında mülakat sınavının benimsenmesi, yaşanan sorunların daha da derinleşerek süreceğinin kanıtıdır. Danıştay, eğitim yöneticilerinin mülakatla belirlenmesi konusunda geçmişte aynı mantıkla yapılan düzenlemelerin büyük bölümünün yürütmesini durdurması ve “… en uygunun seçilmesi yönünde nesnel ölçüt öngörmeyen, … atamaya yetkili makamın öznel değerlendirme ve mutlak takdirine meydan verecek mahiyet taşıyan, … hukuka ve Danıştay’ın önceki kararlarına da aykırı” vb. ifadelerle, idarenin eğitim yöneticilerini liyakate göre değil, siyasi görüşlerine göre belirlemesini sağlayacak olan uygulamaları birer birer iptal etmesine rağmen, aynı mantığın öğretmen atamalarında benimsenmesi kabul edilemez.

Mevcut uygulamanın devam etmesi halinde farklı kimlik, inanç ve siyasi düşünceye sahip olan, ‘yerli’ ve ‘milli’ olmadıkları düşünülen, iktidara eleştirel ve muhalif yaklaşan,  öğretmenlerin ‘mülakat sınavı’ ve ‘güvenlik soruşturması’ üzerinden elenmesi, atanacak öğretmenlerin büyük ölçüde iktidarın istek ve beklentileri doğrultusunda istihdam edilmesi kaçınılmazdır.

Türkiye’de mülakat sınavına dayalı tüm uygulamaların ‘siyasal kadrolaşma’nın önünü açarak sayısız haksızlığa neden olduğu, aldıkları puanlara bakılmaksızın iktidarın dünya görüşüne yakın olmayanların taraflı ve kasıtlı değerlendirmeler üzerinden elendiği ya da ‘saf dışı’ bırakıldığı çok iyi bilinmektedir. Benzer bir tespiti daha önce yüksek yargı da yapmış, kamuda mülakatla yapılan atamaları birer birer iptal etmiştir.

Öğretmen atamalarında temel sorun, toplumun her kesimi tarafından ‘siyasi torpil’ ve ‘kayırmacılık’ olarak algılanan mülakat sınavı ile sınırlı değildir. Siyasi iktidarın bir süredir kamu istihdamında benimsemiş olduğu güvencesiz/sözleşmeli istihdam uygulamalarının yaygınlaşması, ‘Güvenlik soruşturması’ adı altında yapılan siyasi fişlemeler, özellikle farklı kimlik ve mezheplere yönelik olarak benimsenen ayrımcı tutumların sürdürülmesi halinde yapılacak atamaların öncekilerden farklı olması mümkün değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın 15 yılda ortaya koyduğu pratik, kurumun en güvenilmez bakanlık haline gelmesini sağlamış, eğitim sistemine yönelik olarak yapılmak istenen değişiklikler başta olmak üzere, yapılan her türlü sınav, değerlendirme ve atamaların ve sürekli eleştirilmesine ve tartışılmasına neden olmuştur.

Öğretmen istihdamında mülakat doğrudan ‘torpil’ ve ‘siyasi kayırma’ anlamına gelmektedir ve Bakan Yılmaz’ın iddia ettiği gibi bu yöntemle objektif değerlendirme yapmak kesinlikle mümkün değildir.  Mülakat sınavı ve sözleşmeli öğretmenlik uygulaması kaldırılmadıkça eğitimin zaten sorunlu olan niteliğini yükseltmek mümkün olmayacaktır. Çünkü öğretmenlerin iş güvencesi ile eğitim hizmetlerinin niteliği arasında doğrudan ilişki vardır.

Eğitim hizmetlerinin niteliği, sürekliliği ve düzenli olması gerektiği açıktır. Bu nedenle eğitimde objektiflikten uzak değerlendirmelerle yapılacak atamalardan ve sözleşmeli öğretmenlik uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, herkese kadrolu ve güvenceli istihdam sağlanmalıdır.

Okunma 1673 defa