7 Haziran seçimleri sonrasında ortaya çıkan siyasi tablonun AKP’nin tek başına iktidarını sona erdirmesi sonucunda yeniden başlatılan çatışmalı süreç sonucunda artan şiddet ve kaos ortamı toplumsal yaşamın bütün alanlarını olduğu gibi eğitimi de etkilemektedir. Bir süredir bazı il ve ilçelerde fiili OHAL uygulamaları hayata geçirilmiş, 100’ün üzerinde yerleşim birimi “özel güvenlik bölgesi” ilan edilmiş, son olarak Cizre’de olduğu gibi çok sayıda sivilin öldürülmesi ve valiliklerin aldığı sokağa çıkma yasakları ülkeyi resmen darbe dönemlerine geri görülmüştür. Çatışmaların artarak sürmesi nedeniyle milyonlarca kişiyi ilgilendiren eğitim-öğretim hizmetlerinin öğrenciler, öğretmenler ve diğer eğitim emekçileri açısından sağlıklı bir şekilde yapılıp, yapılamayacağı belli değildir.
Okullarda öğrencilerin, öğretmenlerin ve diğer eğitim emekçilerinin can güvenliğinin sağlanmadığı, ülkenin bir bölümünde fiilen sıkıyönetim koşullarının yaşandığı bir ortamda, eğitim-öğretim hizmetinin ne kadar yapılabileceği ya da sürdürülebileceği tartışmalıdır. 15 Eylül’de yapılan öğretmen atamalarının yüzde 67’si bölge illerine yapılmış, yıllar sonra ataması yapılmış çok sayıda öğretmen arkadaşımız endişeli bir şekilde göreve başlamayı beklerken, çatışmaların sürmesi nedeniyle büyük bir tedirginlik içindedir.
Eğitim Sen olarak 2015-2016 eğitim öğretim yılı öncesinde giderek şiddetlenen ve tüm toplumu büyük bir endişeye sevk eden çatışmalı sürecin eğitim öğretim ve öğretmenler üzerindeki etkisini tespit etmek amacıyla Ağrı, Bingöl, Dersim, Diyarbakır, Hakkâri, Kars, Mardin, Urfa, Şırnak ve Van illerini kapsayan bir anket çalışması yapılmıştır.
Şehir merkezleri ve ilçeleri de kapsayan ve farklı il ve ilçelerden 1087 kişiye ulaşılan araştırma ile bir süredir yaşanan çatışmaların eğitime ve eğitim emekçilerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu yıl öğretmenlerin seminer çalışmalarını memleketlerinde ya da istedikleri illerde yapması, araştırmaya daha çok kişinin katılmasını engellemiştir.
Eylül ayının ilk iki haftasında belirtilen illerde yapılan araştırmaya katılanların yüzde 61’i erkek,yüzde 39’u kadındır.
Araştırmaya Katılanların Hizmet Yılı
Araştırmaya katılanların hizmet sürelerine bakıldığında;1-3 yıl hizmet süresi olanların oranıyüzde 26;4-7 yıl hizmet süresi olanlar yüzde 23;8-10 yıl hizmet süresi olanlar yüzde 21; 10 yıldan fazla hizmet süresi olanlar yüzde 30’dur. Özellikle yeni atanan ve 1-3 yıl arasında hizmet yılı olan öğretmenlerin büyük bölümünün seminer çalışmalarına memleketlerinde katılmış olması, daha fazla yeni atanan öğretmene ulaşmayı büyük ölçüde engellemiştir.
Türkiye’nin içine itildiği çatışma ortamında eğitim öğretimin sağlıklı yapılabilmesinin mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?
Türkiye’nin içine itildiği çatışma ortamında eğitim öğretimin sağlıklı yapılabileceğini düşünüyor musunuz sorusuna verilen yanıtlara bakıldığında araştırmaya katılan eğitim emekçilerinin sadece yüzde 11’i EVET yanıtı vermekte, katılımcıların yüzde 89’u HAYIR diyerek, bu koşullarda eğitim öğretimin sağlıklı bir şekilde yapılamayacağını belirtmektedir.
Araştırmanın en etkili sonuçlarından birisi, Türkiye’nin içine itildiği çatışma ortamında eğitim-öğretimin sağlıklı yapılmasının mümkün olmadığını düşünenlerin oranının yüzde 89 gibi çok yüksek bir oranda çıkmış olmasıdır. Katılımcılar silahların ve çatışmaların gölgesinde eğitim-öğretim yapılmasının mümkün olmadığını düşünmektedir.
Bu soruya verilen yanıtlara iller bazında bakıldığında, verilen yanıtların daha da farklılaşması dikkat çekicidir. Örneğin çatışmaların yoğun bir şekilde yaşandığı Hakkâri ve Şırnak’tan gelen veriler katılımcıların yüzde 97’sinin mevcut koşullarda eğitim öğretimin sağlıklı bir şekilde yapılmasının mümkün olmadığını düşündüğünü, eğitim-öğretim yapılabilir diyenlerin ise sadece yüzde 3 ile sınırlı kaldığı görülmektedir.
28 Eylül’e kadar çatışmaların sona ermemesi durumunda, özellikle Hakkâri ve Şırnak’ta hem şehir merkezi hem de ilçelerde okulların açılması ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin güvenli bir şekilde yürütülmesine olumsuz etkilerinin olacağını söylemek mümkündür.
Halen çalışmakta olduğunuz ilin dışında başka bir ilde çalışmak ister misiniz? Tayin istemeyi düşünüyor musunuz?
Çatışmaların başlamasından sonra yaşanan tedirginliğin eğitim cephesinde yarattığı etkiyi ölçmek için sorulan “Halen çalışmakta olduğunuz ilin dışında başka bir ilde çalışmak ister misiniz? Tayin istemeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 59’u HAYIR yanıtını verirken, tayin istemeyi düşünenlerin oranının yüzde 41 gibi yüksek bir oranda çıkması dikkat çekicidir.
Çatışmaların yoğun olduğu, can güvenliğinin sağlanamadığı bölge illerde tayin isteme oranı belirgin bir şekilde artmaktadır. Örnek vermek gerekirse Hakkari’de çalışan ve diğer illerden gelen eğitim emekçilerinin yüzde 80’i kendisini güvende hissetmediği için başka bir ilde çalışmak istemekte, bunun için özür grubu tayinleri dahil tüm olanakları kullanmaya çalışmaktadır.
Bu soruya yanıt olarak başka bir ilde çalışma istediğini beyan edenlerin büyük bölümünün yeni atanan ya da birkaç yıllık öğretmenlik yapanlar arasında daha yoğun olarak dile getirilmiştir. Bulunulan yerde çalışma süresi arttıkça, başka bir ile tayin isteme oranı istikrarlı bir şekilde azalmaktadır. Yanıtların bu şekilde dağılım göstermesinin en belirgin nedeni ilk atamaların ağırlıklı olarak bölge illerine yapılmasıdır. Özellikle batıdan gelen öğretmenlerin önemli bir bölümünün en kısa sürede memleketlerine ya da başka illere gitmek istediği bilinmektedir.
Bu soruya EVET yanıtını verenler, bu yanıtı vermelerinin temel nedeni olarak ağırlıklı olarak “güvenlik ve can güvenliği”, “çatışma ortamı nedeniyle”, “aile ve eş durumu”, “ülkenin içinde bulunduğu durumdan duyulan endişe”, “okul ortamının ve fiziki şartların zorluğu”, “daha iyi ve güvenli koşullarda çalışmak isteği” gibi yanıtlar vermişlerdir.
Ülkede yaşanan çatışma ortamı nedeniyle mesleği bırakmayı düşünüyor musunuz?
“Ülkede yaşanan çatışma ortamı nedeniyle mesleği bırakmayı düşünüyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 68’i HAYIR, yüzde 32’si EVET yanıtını vermiştir. Verilen yanıtlar, bölgedeki koşulların, görev yapan her 10 öğretmenden 3’ünün mesleği bırakmasını düşündürecek kadar kötü ve olumsuz olduğunu göstermektedir.
Yaşanan çatışma ortamı nedeniyle mesleği bırakmayı düşünen öğretmenlerin yüzde 32 gibi yüksek bir oranda çıkmış olması dikkat çekicidir. Mesleği bırakmayı düşünüyorum diyenlerin diğer sorularda olduğu gibi Hakkâri ve Şırnak’ta oransal olarak daha fazla olması önemli bir göstergedir. Öğretmenlere mesleği bıraktıracak kadar belirleyici olan faktör, diğer sorularda da görülen “can güvenliği” konusunda yaşanan büyük tedirginliktir. Çatışmalı süreç sadece öğretmenleri değil, öğrenci ve velileri de tedirgin etmekte, herkes bir an önce silahların susmasını, günlük yaşamın ve eğitim-öğretim koşullarının normalleşmesini istemektedir.
Sizce okullarda eğitim öğretimi engelleyen en temel ilk üç sorun nedir?
Araştırmamızda “sizce eğitim öğretimi engelleyen en önemli üç sorun nedir” diye sorduğumuzda, katılımcıların yüzde 38’sı can güvenliğinin olmaması, yüzde 24’ü okulların fiziki koşullarının uygun olmaması, yüzde 16’sı ise öğretmen açıklarını ilk üç neden olarak belirtmiştir. Okula ulaşım koşullarının yüzde 14 gibi bir oranda çıkmış olması dikkat çekicidir.
Bu soruda bu nedenler dışında belirtmek istediğiniz diğer nedenler nelerdir diye sorulan açık uçlu soruya verilen yanıtları grupladığımızda en çok şu ifadelere yer verilmiştir; “Çatışmalı ortamın öğretmenler ve öğrenciler üzerindeki olumsuz etkileri”, “anadilinde eğitimin olmaması”, “eğitimin bilimsel olmaması”,“siyasi kadrolaşma ve baskılar”, “sınıfların kalabalık olması”, “kaynak ve bütçe yetersizliği”, “MEB’in eğitim değil, siyaset yapması”, “idarecilerin taraflı yönetimi ve hukuksuz atamaları”, “eğitim sisteminin sürekli değişmesi”, “verilen eğitimin içeriğinin öğrencilere uygun olmaması”, “velilerin sosyo-ekonomik durumu”, “tekçi, milliyetçi, anti-demokratik eğitim sistemi”, “öğretmene değer verilmemesi ve mesleğin itibarsızlaştırılması”, “öğretmen sirkülasyonunun fazla olması”, “yöneticilerin siyaseten atanmış olması”, “bölgeler arası eşitsizlik”.
Sonuç
7 Haziran seçimleri sonrasında AKP’nin tek başına iktidarını kaybetmesinin ardından, yıllar sonra yeniden savaş politikalarına dönülmesi ve çatışmaların başlaması tüm ülkeyi büyük bir endişe ve karamsarlığın içine itmiştir. Okullarının açılmasının 28 Eylül’e ertelenmesinde gerekçe olarak her ne kadar “turizmde yaşanan gelişmeler” gösterilmeye çalışılsa da, asıl gerekçelerin artan çatışmalar nedeniyle okullarda eğitim-öğretimin yapılamayacak hale gelmesi olduğu çok açıktır.
Ülkenin bir bölümünün fiilen sıkıyönetim koşullarının yaşandığı, 100’ün üzerinde yerleşim yerinin “özel güvenlik bölgesi” ilan edildiği, sokağa çıkma yasaklarının alındığı, sokaklarda oynayan çocukların, 35 günlük bebeklerin katledildiği bir ortamda söylenecek söz bulmak mümkün değildir.
Eğitim Sen olarak halkın günlük yaşam koşullarının normale dönmesinin, sağlıklı bir eğitim ve öğretim ortamının ancak silahların sustuğu ve barış ortamının oluşturulduğunda gerçekleşeceğine inanıyoruz. En temel insan hakkı olan yaşam hakkı ve can güvenliğinin olmadığı bir ortamda eğitim hakkından bahsetmek mümkün değildir.
Sağlıklı bir eğitim ve öğretim yapabilmesi için silahlar derhal susmalı, öğrencilerin, öğretmenlerin ve halkın günlük yaşamını alt üst eden tüm şiddet eylemlerine derhal son verilmeli, AKP’nin 1 Kasım seçimlerinde istediği sonucu almak için fiilen uyguladığı sıkıyönetim uygulamalarına, antidemokratik ve baskıcı yöntemlere derhal son verilerek yaşamın normale dönmesi için bir an önce barış ortamına geçilmelidir.