4+4+4 = İDEOLOJİK SALDIRI

Değerli Basın emekçileri

AKP’nin tüm Türkiye genelinde kendini eleştiren, uyguladığı neo liberal politikalara karşı çıkan gazeteci, öğrenci, akademisyen, toprağına suyuna sahip çıkan köylülere karşı uyguladığı baskılar tüm kamuoyunca bilinmektedir.

 

Bugün Adana’da KESK’e bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyelerine açılan dava’da bunun en somut göstergesidir. Arkadaşlarımızın suçu nedir? Ne yapmışlardır? Arkadaşlarımız bire bir sendikal mücadele kapsamında olan 4688 sayılı kamu görevlileri sendikaları yasasının Grevsiz Toplu Sözleşmesiz çıkarılmak istenmesine karşı konfederasyonumuzca alınan eylem kararını Adana’da gerçekleştirmişlerdir.

 

Bir sendikal örgütlenme düşünün ki kendisine dair çıkarılacak yasaya ilişkin görüşlerini ifade etmesi, AKP’nin ileri  demokrasisinde suç sayılmaktadır ve dava açılmaktadır. Adana valilik ve emniyetinin konuyla ilgili tutumu da dikkat çekicidir. Arkadaşlarımızın yanında ve bu davaların takipçisi olacağımızı herkes bilmelidir. Her birinin de beraat ile sonuçlanacağından şüphemiz yoktur. Çünkü ortada bir suç yoktur. Bugün KESK ve Sendikalarımızın MYK üyelerinin Adana’da olmasının nedeni budur.

 

 

4+4+4 = İDEOLOJİK SALDIRI

 

 

ZORUNLU EĞİTİM İDEOLOJİK HEDEFLER ÜZERİNDEN DEĞİL, PEDAGOJİK İHTİYAÇLAR GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK DÜZENLENMELİDİR!

 

4+4+4 düzenlemesi, Başbakan’ın “dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” açıklamalarına paralel olarak, AKP grup başkanvekillerinin imzasıyla “kanun teklifi” olarak Meclis’e sunulmuştur. Ancak tüm toplumu yakından ilgilendirmesine rağmen, düzenlemenin asıl muhatabı olan eğitim sendikaları, eğitim alanında faaliyet yürüten kurum ve dernekler, üniversiteler, bilim çevreleri dışlanmış, çocuklarımızın geleceğini yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuda tamamen ideolojik amaçlarla hareket edilmiştir.

 

Geçtiğimiz yıllar içinde uyguladıkları piyasacı politikalarla eğitimi yap-boz tahtasına çevirenler, bu teklifle gerçek niyetlerini gizleyerek, zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaracaklarını iddia etmektedirler. Zorunlu eğitimin süresinin arttırılması çocuklarımız açısından elbette çok önemlidir. Ancak böylesine önemli bir konuda düzenleme yapılırken siyasal amaçlar üzerinden değil, eğitim biliminin gerektirdiği ihtiyaçlar üzerinden hareket edilmesi gerektiği açıktır.

 

Kanun teklifi TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülürken, sendikaların, eğitim örgütlerinin ve bilim insanlarının tüm itirazları görmezden gelinmiş; muhalefetin sesi kısılmak istenmiş, basına da yansıyan şiddet görüntüleri arasında, kanun teklifi sadece iktidar partisi üyelerinin desteğiyle komisyondan geçebilmiştir. Önümüzdeki günlerde Meclis genel kuruluna gelmesi beklenen son değişikliklerle birlikte;

 

¨     Kanun teklifinde yer alan, “ilköğretim devlet okullarında parasızdır” ifadesi komisyon görüşmelerinde metinden çıkarılarak, ilköğretimin tamamen paralı hale getirilmesinin ilk adımları atılmak istenmektedir.

¨     4 yıl süreli birinci kademe “ilkokul”, ikinci 4 yıl süreli kademe ise “ortaokul” olarak tanımlanmıştır. Değişiklik yürürlüğe girdiği zaman,  5. sınıf öğrencilerini okutan bütün öğretmenler “norm fazlası” haline gelecek ve bakanlık tarafından başka görevlerde görevlendirilebilecektir.

¨     12 yıllık kademeli zorunlu eğitimi meşrulaştırmak için 5. sınıftan itibaren çocukları “mesleğe yönlendirme”gibi gerekçeler ileri sürülmektedir. Bütün dünya ülkelerinde mesleğe yönlendirmenin daha ileri yaşlarda yapıldığı gerçeği ortadayken, Türkiye’de 10 yaşına çekilmesi pedagoji bilimine aykırı olduğu kadar, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırıdır.

¨     Daha önce 4. sınıftan sonra getirilmek istenen “açık öğretim” sistemi, komisyonda yapılan değişikliklerle 8. sınıf sonrası için öngörülmüştür. Böylece kız çocukları eğitim süreci dışına itilmektedir. Ülkemizde çocuk gelinlerin ağırlıklı olarak 13, 14, 15 yaşında olduğu düşünüldüğünde mevcut düzenleme ile “çocuk gelinler” uygulamasına resmen onay verilmek istenmektedir.

¨     Temel eğitimin en önemli aşaması olan okul öncesi eğitim, yasa teklifinde yer almamaktadır.

¨     Yıllardır toplumsal bir talep olan zorunlu din dersinin kaldırılması ve anadilinde eğitim talepleri karşılanmamaktadır. Aksine, getirilmek istenen düzenleme ile zorunlu din derslerine ek olarak seçmeli din dersleri gündeme getirilmektedir.

¨     Arapça ve Kur’an dersleri ikinci kademede seçmeli hale getirilerek, bütün okullarda fiilen imam hatip modeline geçilmek istenmektedir.

¨     Okulların yeterli altyapı ve donanıma sahip olmadığı gerçeği göz ardı edilerek, ilkokul ve ortaokul eğitiminin“bağımsız binalarda” gerçekleştirileceği iddia edilmektedir.

¨     4+4+4 şeklindeki kademeli eğitim ile hedeflenen “açık öğretim” sistemi ile zorunlu eğitimin“esnekleştirilmesi” arasında bağ kurularak, eğitim sisteminin piyasa ile ilişkilendirilmesi ve sermayeye ucuz işgücü sağlar duruma getirilmesi amaçlanmaktadır.

¨     Bir taraftan uzun vadede seçme sınavlarının kaldırılacağı iddia edilirken, diğer taraftan kademeli eğitim uygulaması ile çocuklarımızın daha erken yaşlarda dershaneye gitmeleri teşvik edilmektedir.

Eğitim sisteminin ve çocuklarımızın ihtiyaçlarından çok, tamamen siyasal ve ideolojik amaçlarla hazırlanan kanun teklifi ile eğitimde çok başlılığın önü açılmakta, kelimenin tam anlamıyla çocuklarımızın geleceği ile oynanmak istenmektedir. Yasa teklifiyle murat edilen düzenlemenin, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasından çok, AKP’nin “kendine taraftar yetiştirmek” üzere, arka bahçesi olarak gördüğü İmam Hatip Okullarının önünü açmak olduğu ortadadır. AKP Hükümetinin ilk döneminde İmam Hatip Okullarında 71 bin öğrenci okurken, 2011 yılında bu sayı yüzde 450 artışla 250 binlere ulaşmış durumdadır. Esasında yasa teklifinde bütün okulların İmam Hatip Okulları’na dönüştürme niyeti yattığı görülmelidir.

 

Paralı hale getirilen eğitim hizmetlerinden tüm yurttaşlar eşit ve parasız olarak yararlanmalı, eğitim sistemi her yaştan öğrencinin özgür düşüncesini geliştireceği, nitelikli, laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim sürecinden geçmesini sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.

 

Ortaöğretim sisteminin, çok amaçlı ve program seçmeli olarak yeniden düzenlendiği, çocukların sadece kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda seçim yapmalarının sağlandığı bir temel eğitim modeli benimsenmelidir.

 

Bizler, emek ve demokrasi güçleri olarak,

 

Bütün bu nedenlerden dolayı, eğitimin ve geleceğimizin iktidar partisinin siyasal hedeflerine kurban edilmesine izin vermeyeceğiz. Herkesin eğitim hakkından eşit ve parasız olarak yaralanması için çocuklarımızın geleceğine sahip çıkacağız.

 

Bunun için;

Aynı tema ile 17 Mart 2012 Cumartesi günü bütün illerde kitlesel eylemler gerçekleştireceğiz.

 

Toplumun ve eğitim sisteminin gerçek ihtiyaçlarının tamamen dışında gündeme getirilen bu yasa teklifi, asıl muhatapları olanları dışlayan bir şekilde Meclis gündemine geldiğinde, Eğitim Sen’in yapacağı greve bütün gücümüzle destek olacağımızın bilinmesini istiyor, başta Ankara olmak üzere tüm illeri eylem alanına çevireceğimizi buradan ilan ediyoruz.

 

Emek ve demokrasi güçleri olarak, siyasal iktidarı bir kez daha uyarıyoruz.

 

Hangi amaçlarla gündeme getirildiği açıkça belli olan yasa teklifi derhal geri çekilmelidir. Bir düzenleme yapılacaksa, bilim insanlarının, sendikaların ve eğitim örgütlerinin katılımıyla, eğitim sisteminin gerçek ihtiyaçları doğrultusunda yapılmalıdır.

 

Tüm anneleri, babaları, velileri, sadece eğitim alanında değil toplumsal yaşamın her alanında yaşanan gelişmelerden kaygı duyan herkesi çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.

 

 

Ali BERBEROĞLU

KESK MYK Üyesi

 
Okunma 1647 defa Son Düzenlenme Cumartesi, 12 Temmuz 2014 19:56