Mart Katliamlarında Yaşamını Yitirenleri Anıyoruz!

Baharın gelişini müjdeleyen Mart ayı, yakın tarihimizde yaşanan insanlık dışı katliamlar nedeniyle toplumsal belleğimizde "acılar, katliamlar ayı" olarak bilinmektedir. Beyazıt, Halepçe, Gazi ve Sivas katliamlarının acıları, üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, yüreklerimizde ve hafızalarımızdaki tazeliğini korumaktadır.

16 Mart 1978`de İstanbul Üniversitesi öğrencisi yedi genç güvenlik güçlerinin gözleri önünde, katledilmiştir. Günler öncesinde katliam hazırlığı yapıldığı yönündeki istihbarata rağmen hiçbir önlem alınmamış, katliama açıkça göz yumulmuştur. 36 yıl önce gençlerini pusu kurarak katledenler, o tarihten sonra da cinayetlerini kimi zaman gizli cinayetlerle, kimi zaman da resmi görevlileri aracılığıyla öldürmeyi sürdürmektedir. Beyazıt katliamı faillerini yakalamak için peşlerinden giden polislere "dur" emri veren zihniyet ile Gezi direnişi sürecinde 20`li yaşlarda gençlerimizi, son olarak 15 yaşındaki Berkin Elvan`ı öldürme emrini veren zihniyet özünde aynıdır.

12 Mart 1995 tarihinde Alevilerin gittikleri kahvehanelerinin ve cemevinin hedef alındığı silahlı saldırılarda bir Alevi vatandaş hayatını kaybetmiştir. Saldırıları protesto etmek için toplanan halkın üzerine ateş açılması sonucunda yaşanan olaylarda 22 kişi katledilmiştir. Katliamın gerçek faillerinin, arkasında yer alan güçlerin değil; birkaç tetikçinin yargılandığı davada hukuk, devlet kurşunu karşısında bir kez daha suskunluğa gömülmüş, daha önceki katliamlarda olduğu gibi, katiller ve arkasındaki güçler açığa çıkarılmamıştır.

16 Mart 1988 tarihinde gerçekleşen Halepçe katliamı ise başlı başına bir insanlık dramıdır.  Kürtleri, Asurîleri ve Halepçe`de yaşayan diğer milletlerden halkları hedef alan katliamda, dönemin Saddam Hüseyin rejimi tüm dünyanın gözleri önünde, 5000‘den fazla çocuk, kadın ve erkeği kimyasal silahlarla acımasızca katletmiştir. Newroz kutlamalarına hazırlık yapıldığı sırada gerçekleştirilen insanlık dışı katliamın tek sorumlusu elbette ki dönemin diktatörü Saddam Hüseyin değildir. Bölgeye ilişkin hesapları olan batılı güçler ve İslam ülkelerinin yönetimleri de yaşanan bu vahşeti seyrederek en az dönemin Irak rejimi kadar büyük bir suç işlemişlerdir. Bugün benzer katliamlar Suriye`de, Türkiye`nin açıktan destek verdiği el Kaide çeteleri ve uzantıları tarafından işlenmektedir.

Beyazıt, Gazi ve Halepçe gibi katliamlar karşısında kör, sağır, dilsiz kalanlar bugün de tarihin karanlık sayfalarına yenilerini eklemeye, katliamcılara, tetikçilere kol kanat germeye, yaşananların hafızalardan silinmesi için ellerinden geleni yapmaya devam etmektedir. Türkiye`de Gezi direnişinden bu yana iktidarın halk düşmanı ve saldırgan tutumu ve Başbakan`ın nefret dolu söylemleri üzerinden yeni çatışmalar yaratılmaya çalışılmakta; faşist saldırılar ve linç kültürü yeniden hortlatılmak istenmektedir.

Ezilenlerin, emekçilerin dünyasında yaşamın ve insanlığın hedef alındığı katliamları ve ardındaki kirli ilişkileri aradan ne kadar zaman geçerse geçsin unutturmamak esastır. Tüm insanlığın barış içerisinde yaşayacağı bir dünya mücadelesi veren halkların ve emekçilerin örgütlü gücü yeni katliamlar yaşanmasını engelleyebilecek tek güçtür. Geçmişten günümüze failleri belli olan bütün katliamların ve cinayetlerin sorumluları ortaya çıkarılmalı, işledikleri suçlardan dolayı halka hesap vermelidir.

Şube Yürütme Kurulu

Okunma 1894 defa