Yolsuzluk, Yoksulluk, Zulüm Düzeninden Hesap Sormak İçin
11 OCAK’ TA ANKARA’ DA BULUŞALIM
On bir yılda iktidarda bulunan AKP-Cemaat koalisyonu çatırdadı; rüşvet, yolsuzluk, aşırma, yiyicilik düzeninin pislikleri etrafa yayıldı. Ortalık bozulunca birbirlerinin pis işlerini teker teker belgeleriyle ortaya koymaya başladılar.
Ağızlarını her açtıklarında “Allah, Peygamber, din, iman” sözleri dökülenlerin nasıl da dünya malına tamah ettikleri, nasıl da lüks ve şatafat düşkünü oldukları, nasıl da paraya taptıkları bir bir ortaya dökülüyor.
Yıllardır bu ülkenin emek ve demokrasi güçlerince karşı çıkılan yolsuzlukları, rüşveti ve kirlenmişliği artık gizleyemiyorlar. Her yerden pislik kokuları yükseliyor!
Her iki tarafın birbiriyle ilgili iddialarını birer itiraf olarak kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki her ikisi de masum değil. Yolsuzluğun, yoksulluğun, zulüm düzeninin sorumlusu olduklarını biliyoruz.
AKP çatısı altında örgütlenen egemen güçler, 11 yıldır daha fazla yoksulluğun, sömürünün, baskının ve gericiliğin rejimini inşa ettiler. Bu rejimde emek yok, barış yok, demokrasi yok, adalet yok, özgürlük hiç yok!
Emekçiler için en kötü koşullarda aşırı çalıştırma, güvencesizlik ve taşeronlaştırılma, gerek kamuda gerekse özel sektörde alabildiğine yaygınlaştırıldı. Türkiye Cumhuriyeti, Taşeron Cumhuriyeti’ ne dönüştü.
Çocuk işçiler arttı, iş cinayetleriyle işyeri mezarlığına dönüştü.
Türkiye işçi sınıfının en önemli kazanımları ellerinden alındı, şimdi bu kazanımlardan biri olan Kıdem Tazminatına göz dikiliyor.
Grev hakkı tanınmayan kamu emekçileri, yandaş “sendika” yla “toplu sözleşme” adı altında yapılan “toplu satış” la yoksulluk sınırlarının altında ücretlere mahkum edildi. Emekliler açlık sınırında ölüme terk edildi.
Tüm bunların yanında gözü kardan, ranttan, paradan başka bir şey görmeyen bu zihniyet, ormanlarımızı, dağlarımızı, nehirlerimizi, kentlerimizi yağmalıyor, yaşam alanlarımızı yok ediyor.
Ortadoğu halklarını kuşatan kanlı savaşta bölgesel bir güç olmaya heves eden AKP iktidarı, ülkemizi karanlık bir tarihin işbirlikçisine, emperyalizmin askeri üssüne dönüştürdü.
Türkiye’ nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik çözümü ve halkların bir arada barış içinde özgürce yaşama talebi yükselirken; AKP bu talepleri karşılamak yerine barış ve diyalog zeminini baltalıyor. Halkların özgürlük, barış ve demokrasi taleplerinin üzerine Lice’ de ve Yüksekova’ da olduğu gibi kurşun sıkıldı.
Katliam geleneğini devam ettiren ve ülke tarihinin en mezhepçi iktidarı olan AKP, hem içerde hem de dışarıda mezhepçilikte sınır tanımadı. Farklı din, kültür, kimlik ve inançlara yönelik nefret tohumlarını toplumsal hayatımızın içinde büyütmeye devam etti. AKP’ nin dinci gerici muhafazakar dünya görüşü Alevi yurttaşlarımız üzerindeki tehdidi büyüttü, Alevi yurttaşlara yönelik saldırılar arttı. Cemevleri “terör yuvası”, Gezi Direnişi “Alevi ayaklanması” ilan edildi.
Kadın-erkek eşitsizliğini reddeden AKP iktidarı döneminde kadınların kaç çocuk doğuracağından ne giyeceğine Başbakan kendi belirlemeye kalktı. Kadına aile dışında yaşam hakkı tanınmadı, kadın cinayetleri çığ gibi büyüdü. Esnek ve güvencesiz düzenden en fazla etkilenen kadın emeği üzerindeki sömürü kat be kat arttı.
Cemaat ve tarikatların denetimindeki AKP, devleti ve toplumu dini referanslarla yönetmeye kalktı, toplumsal yaşama müdahaleyi yaşam tarzlarını hedef alarak genişletti. Kendisi gibi olmayan herkesi “günahkar”, “kafir”, “marjinal”, “çapulcu” ilan etti. Bu gerici zihniyet “kızlı, erkekli” bir arada olmayı yasakladı, gündelik hayatı dini referanslarla düzenlemeye çalıştı.
AKP’ nin baskı politikalarından sendikalar, meslek örgütleri de payını aldı. KESK’ in sendikal faaliyetlerinden dolayı 47 yönetici ve üyesi hala tutuklu. TMMOB’ ye bağlı 11 odanın idari ve mali denetimi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ na devredildi, yetkileri elinden alınmaya çalışıyor. TTB’ nin Gezi Direnişi süresince yürüttüğü hekimlik faaliyetleri soruşturma konusu yapılıyor. Torba Yasa ile kiralık doktor dönemi başlatılıyor.
Son zamanlarda sertleşen saray kavgasından darbe alanlar, yargının siyasallaştığından yakınıyorlar. Bugüne kadar toplumun devrimci, sosyalist, ilerici, muhalif tüm kesimlerini keyfi olarak tutuklayanın kendilerinin siyasallaştırdığı yargı olduğunu unutuyorlar! Adaletten yoksun olan bu düzende, sendikal faaliyetlerden dolayı yönetici ve üyelerin tutuklandığını, hak aramanın bile suç sayıldığını unutuyorlar!
Bozuk Düzende Sağlam Çark Olmaz!
Artık Yeter!
Gün, hesap sorma günüdür!
Gün, eşit, özgür ve demokratik be Barış içinde bir geleneğe dair umudu daha da büyütme günüdür!
Gün, isyanı hep bir ağızdan haykırma günüdür!
Gün, mücadeleyi büyütme günüdür!
DİSK KESK TMMOB TTB
Kurumlar Adına
Muzaffer YÜKSEL
SES Adana Şube Başkanı