19 Aralık GREV'deyiz

Değerli basın emekçileri;

AKP hükümetinin neoliberal, gerici-muhafazakar, baskıcı, otoriter uygulamalarının sıklaştığı bir dönemden geçmekteyiz.

Attığı her adımda emekçilerin haklarını ellerinden alan, özgürlüklerini kısıtlayan AKP hükümeti, küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda emeğe dönük saldırılarını arttırıyor.  Karşı karşıya olduğumuz yıkım politikaları, ülkemizin içinde bulunduğu karanlık tabloyu açıkça gözler önüne sermektedir.

Güvencesiz ve esnek bir çalışma yaşamı, kölelik düzeni ekseninde emekçilere dayatılmakta; işini kaybetme tehlikesini, sendikasızlaşmayı, koruyucu düzenlemelerden yoksun kalmayı, çalışanın kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için düşük geliri beraberinde getiren bu düzenlemeler, kamu alanında da yaygınlaştırılmaktadır.

AKP’nin ısrarla gündemde tuttuğu 657 sayılı Devlet Memurları Kanunundaki kapsamlı değişikliklerle  tüm kamu emekçileri taşeron, esnek, performansa dayalı, güvencesiz ve kuralsız bir çalışmanın ucuz işgücü haline dönüştürülmek istenmektedir.

Neoliberal politikalar sonucu emekçilere yönelik saldırılar artarken, güvencesiz, taşeron çalıştırma gibi uygulamaların en fazla etkilediği kesim olan kadınlara yönelik saldırılara, “Kadın istihdam paketi” ile yenileri eklenmektedir.

Tüm bu politikalar paralelinde 2014-2015 dönemini kapsayan toplu “satış” sözleşmesinde milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklinin haklarının bir kez daha gasp edildiğine tanık olduk. Kamu emekçilerinin hak ve özgürlüklerini toplu olarak gasp eden AKP-Memur Sen mutabakatı, yıllardır kadro bekleyen 4/C’lilerin ve ek ödeme adaletsizliğinin kurbanı öğretmenlerin ağzına bir kaşık bal çalarak  ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, iş güvencesi sorununun çözümü,  vergi dilimi adaletsizliğinin giderilmesi başta olmak üzere onlarca sorunu görmezden geldi. Sonuç olarak 2014 yılı için kamu emekçilerinin maaşlarında net 123 TL artış yapıldı, ne var ki o da zaten şimdiye kadar buharlaştı.

Değerli basın emekçileri;

AKP hükümetinin her attığı adım, bu tabloyu her geçen gün daha karanlık bir hale getirmektedir. Bu adımların izi bugün gündemimizde olan 2014 yılı Bütçe Kanun Taslağı’nda net bir şekilde görülmektedir.

Kaynakların nasıl ve kimlerden toplanacağından, bu kaynakların kimler için ne şekilde harcanacağına kadar varan kararları içeren bütçe, bu yıl da AKP hükümetinin sınıfsal ve siyasi tercihlerini bir kez daha ortaya koymaktadır. Emekçilerin birikimlerine el koyarak, ağır vergilerle toplanılan kaynaklar bugün bir kez daha savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın tesis edilmesine aktarılmaktadır.

Emekçilerin tüm haklarını lağveden bu soygun düzeninde emperyalizmin taşeronluğu, toplumun tüm ezilenlerini baskı altında tutacak mekanizmaların güçlendirilmesi, emekçilerin vergileriyle finanse edilmektedir. Net bir şekilde görülmektedir ki, ülkemizde emekçilerin ödemiş olduğu her kuruş vergi kendilerine “yol, su, elektrik, okul, hastane” olarak değil, “daha fazla savaş, toma, gaz, gözaltı, baskı ve ölüm” olarak dönmektedir.

İzlenen son gelişmelerden ve AKP hükümetinin içinde bulunduğu siyasi krizle de anlaşıldığı gibi, Ortadoğu’da emperyalist müdahalelerin taşeronluğunun maliyetlerinin artacağı kaçınılmazdır. Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü süreciyle birlikte savaş harcamaları küçüleceği yerde büyümektedir. Silah üretiminde uluslararası savaş baronlarına ülkemizde yenileri eklenirken, NATO’nun ikinci büyük askeri ordusuna polis ordusu da eklenmektedir.

Bunun yanında, halkın eğitim, sağlık başta olmak üzere en temel haklara erişimi her geçen gün biraz daha engellenmekte, bu haklar sermayeye peşkeş çekilmektedir. Bütçe ise bu dönüşümü finanse etmede bir araç olarak kullanıldığı ortadadır.

Kamu sağlık harcamaları 2010 yılından 2012 yılına dek yüzde 5 düşmüştür. Bu dönem aralığında halkın kendi bütçesinden sağlık hizmeti alabilmek için yaptığı harcamalar ise yüzde 17 artmıştır.

 

10 yıllık AKP iktidarı döneminde eğitimin ticarileştirilmesi uygulamaları ile eğitim sisteminin dinselleştirilmesi uygulamaları birbirine paralel olarak hayata geçirilmiştir. Bu süre içinde eğitime ayrılan paylar da bu dönüşüm sürecine paralel bir seyir izlemektedir.

AKP, neredeyse her yıl bütçede eğitime yeterli payı ayırdığını iddia etmektedir. Oysa AKP iktidara geldiğinde eğitim yatırımlarına ayrılan pay yüzde 17 iken, şu an yüzde 6 düzeyine düşmüştür.  Piyasalaşan eğitim hizmetinde, eğitimin her aşamasının paralı hale gelmesinin bir sonucu olarak her yıl yaklaşık 15 milyar TL’lik bir maliyet, halk kendi cebinden karşılanmak zorunda kalmaktadır.

Kamu sabit sermaye yatırımlarına bakıldığında aslan payının eğitim ve sağlığa değil 3. Köprü, 3. Havalimanı, Galataport ve Haliçport gibi rantiye projelerine aktarıldığı açıkça ortadadır.

2014 yılı bütçesinin, önceki bütçelerden farksız olarak emekçiler açısından siyasal iktidarın sınıfsal tercihini de ortaya koyduğu gibi toplumsal cinsiyetler açısından da eşitsizliğin uçurumlaşmasına neden olmaktadır.  Eşitsizliği giderici alanların tespit edilmesi ve bu alanlar üzerinden bütçeleme ile mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi anlayışı AKP’nin bu bütçesinde de yer almamaktadır. Kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşitsiz erişimi göz ardı edilmektedir.

Değerli basın emekçileri;

Siyasi alanda yaşanan gelişmelerle birlikte emek alanında da uygulanan yıkım politikaları tüm boyutlarıyla karşımızdadır.

Bizler, KESK olarak tüm bu saldırılara karşı koymak, hak kayıplarını önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolumuzun olmadığını biliyoruz. Kamu emekçileri hükümetin artan baskılarına rağmen örgütlülüğünü ve mücadelesini büyüterek, taleplerini ezilen tüm kesimlerin talepleriyle birleştirerek bu saldırılara karşı koyacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu kapsamda 2014-2015 dönemini kapsayan “toplu satış” sözleşmesinin yok saydığı haklarımızın ve irademizin takipçisi olarak, AKP iktidarının siyasi ve ideolojik hedefleri doğrultusunda hazırladığı 2014 yılı bütçesine karşı,“Satış Sözleşmesini Kabul Etmiyoruz, Bütçeden Hakkımızı İstiyoruz” ilkesiyle alanlarda olacağız.

Taleplerimiz gayet açık;

Kayıplarımızın telafisi için her kamu emekçisinin maaşına en az 300 lira zam yapılmasını,

Herkese iş ve ücret güvencesi sağlanmasını,

Ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını,

Maaşlarımızın vergi artışından etkilenmemesini,

Kadın emekçilere pozitif ayrımcılık uygulanmasını,

Baskı, tutuklama ve sürgüne son verilmesini, İSTİYORUZ!

Bizler, savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın bütçesine hayır diyor, Toplu Sözleşme döneminde ifade ettiğimiz temel taleplerimiz doğrultusunda bütçeden hakkımızı almak için mücadelemizi yükseltiyoruz.

Bu kapsamda taleplerimiz karşılanmazsa 19 Aralık 2013 Perşembe günü AKP hükümetini uyarmak içinGREV’de olacağız. Bütçeden hakkımızı alana dek mücadeleye devam edeceğiz.

Değerli basın emekçileri;

İçinden geçtiğimiz bu dönem, talepleri ve mücadelesi eşit, özgür, demokratik ve barış içinde Türkiye mücadelesinden bağımsız olmayan kamu emekçileri ve tüm demokrasi güçleri için daha güçlü bir mücadele ihtiyacını beraberinde getirmektedir.

Ülkemizin emperyalizmin Ortadoğu maşası haline getirilerek komşularıyla savaştırılmasına; kanlı tarihe ortaklık edecek bir ülkeye dönüştürülmesine asla izin vermeyeceğiz. Kürt Sorununun demokratik, barışçıl temelde ve diyalog yoluyla çözüm sürecinde toplumsal barışın tesis edilmesinde atılmayan adımların takipçisi olacağız.

Neoliberalizmin muhafazakarlıkla olan ittifakının gölgesinde AKP’nin tüm toplumun dinsel gericilikle kuşatılmasına,  her bireyi denetim altına alarak toplumun özgürlük ve demokrasi alanını daraltmasına asla geçit vermeyeceğiz.

Örgütlü örgütsüz tüm kamu emekçilerinin gasp edilen haklarına sahip çıkacağına, birlikte mücadeleyi yükselteceğine inanıyoruz.

 

Çetin ERDOLU

SES Genel Başkanı

Okunma 2207 defa Son Düzenlenme Perşembe, 10 Temmuz 2014 14:54