SESSİZ KALDIKÇA SAVAŞ BÜYÜYOR, SESİMİZE SES GÜCÜMÜZE GÜÇ KAT
Kadın ve trans katliamlarının bir cins kırımına dönüştüğü, kadına yönelik şiddetin ve transfobinin gittikçe boyutlandığı bir dönemden geçiyoruz. Bugün aynı zamanda 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü. Evlerinde, sokaklarda, parklarda şiddet gören, öldürülen, intihara sürüklenen eşcinsel ve travestilere yönelik bu saldırılar nefret cinayetleri kapsamına alınmalıdır.
Erkek egemen yargının adeta ödül gibi cezalar verdiği bu süreçte akıllara zarar “saygın tutum ve aşırı tutku derecesinde sevgi indirimi” gibi tarihe geçen uygulamalarla karşı karşıyayız. Aynı yargı Nevin, Çilem gibi tecavüzcüyü öldüren, öz savunma yapan kadınlara ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteyecek kadar aymaz. Bu tutum kadınlara dönük şiddeti pekiştiren, katillere güç veren bir devlet geleneği haline geldi.
Suruç aileleri 123 gündür adalet arıyor. Davaya dair en ufak bir gelişme yok. Ankara’nın ise 40. Günü. Tam tersi katliamlardan sonra Suruç ve Ankara yaralıların evlerinin şafak operasyonlarıyla basıldı. Suruç ve Ankara katliamlarını kınayan kamu emekçilerinin görevden men edilmesi, Ankara katliamında yaralılara yardım edenlere ise soruşturmaların açılması gösteriyor ki katliamları unutturmak ve üstünü kapatmak istiyorlar. Ancak bizler bir kez daha belirtiyoruz ki katilleri tanıyoruz, unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Öte yandan Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamı soruşturmalarında somut adımların atılmaması, dosyalarda gizlilik kararlarının olması, Ankara ve Suruç katliamında kaybettiklerimizin ve yaralılarının eşyalarının avukatlarına verilmeyerek “kendileri alsın” denilmesi, aslında devletin ve sarayın ezilenlere dönük savaşının da büyüdüğünün göstergesidir. Soruşturmada hiçbir gelişme olmamasının yanında dün ne yazık ki Ankara saldırısında yaralananlardan bir arkadaşımızı daha kaybettik ve ölü sayısı 101'e çıktı.
Silvan'da, Cizre'de, Nusaybin'de devlet şiddetinin, polis ve asker ablukası ile halka hayatı dar ettiği, kadınların, evlerinin önünde öldürüldüğü, çocukların ölü bedenlerinin buzdolaplarında saklanmak zorunda kalındığı korkunç bir şiddet ortamında yaşamaya mahkûm ediliyoruz. Saray ve AKP, anti demokratik seçimle iradesini kıramadığı Kürt halkını şimdi bombalarla, şehir savaşında katletmek, imha etmek istiyor. Yine birçok ilde KCK operasyonları adı altında gözaltına alınan kadınlara cinsel saldırılar artıyor. Dilek Doğan’ın polislere “galoş giyin” demesi üzerine evinde vurularak öldürülmesi devletin direk olarak örgütlü ve bilinçli bir şekilde bu saldırılara ortak olduğunun göstergesidir. Hükümetin adına “kamu güvenliği” dediği bu operasyonların batıdaki kadınlar tarafından bir öfke seline uğraması da çeşitli yöntemlerle engelleniyor.
Bugün Ekin Wan, Nevin ve Çilem şahsında tüm direnen kadınlara sahip çıkmak, nefret cinayetlerinde katledilen transların, öz savunma hakkını kullanan kadınların sesi olmak ve başta Diyarbakır, Suruç ve Ankara olmak üzere tüm katliamlara karşı ses çıkarmak, kaybettiklerimizi anmak için buradayız.
Buradan tüm kadınlara ve LGBTİ’lere sesleniyoruz. Sessiz kaldıkça savaş, kadın katliamları ve nefret cinayetleri çığ gibi büyüyor. Barışın sesini daha güçlü haykırabilmek için nerede olursan ol ses çıkar, katliamlara sessiz kalma 25 Kasım’da yapacağımız yürüyüşe güç ver.
ADANA KADIN PLATFORMU