Öğretmen Okullarının 162. Kuruluş Yıldönümünde Öğretmenlere Angarya İşler Yaptırılıyor
Türkiye’de nitelikli öğretmen yetiştirme alanında çok önemli bir boşluğu dolduran, öğretmen hareketinin gelişiminde son derece önemli payı olan Öğretmen Okullarının kuruluşunun 162. yıldönümü her yıl 16 Mart’ta kutlanıyor. Öğretmen okullarını kapatan siyasi iradenin takipçisi olanlar, bu yıl da Öğretmen Okulları’nın önemine yönelik açıklamalar yapacak, kutlama mesajları yayınlayacak. Ancak bir taraftan “övgü dolu” açıklamalar yapılırken, Türkiye’de öğretmenlik mesleğini her geçen gün geriye götüren politika ve uygulamaların neden tercih edildiği sorusu yine yanıtsız kalacak.
Medreselere alternatif olarak kurulan Rüştiye mekteplerine Batılı anlamda öğretmen yetiştirmek için açılan Darülmuallimin’in, aradan 162 yıl geçmiş olmasına karşın, öğretmen okullarının Türkiye eğitim sistemindeki yeri hala boşluğu doldurulabilmiş değildir.
Özellikle son 30 yılda yürütülen neoliberal eğitim politikalarıyla, öğretmen yetiştirmeyi sıradanlaştırmış, öğretmenlik mesleğinin saygınlığı her geçen gün biraz daha azalmıştır. Darülmuallimin’i, Köy Enstitülerini, İlköğretmen Okullarını, Yükseköğretmen Okullarını, Eğitim Enstitülerini yaratan bu toplum, şimdi öğretmen yetiştirmede tam bir çaresizlik içindedir.
Eğitim Çalıştayları İş Akış Planları Eğitim Sürecini
Sadece Sınav ve Başarıya İndirgiyor!
Bilindiği gibi son dönemde Türkiye’de devlet ve bir bütün olarak kamu sistemi, şirketlerin planlama ve yönetim anlayışları doğrultusunda dönüştürülmekte ve piyasacı ilişkiler devletin işleyişine ve diline hükmeder hale gelmektedir. Bu durumun son örneği, MEB tarafından okullara gönderilen Stratejik Plan Hazırlama Kılavuzu’nda da yer almaktadır. Her il bu kılavuza göre eğitim çalıştayları gerçekleştirmekte ve bunun sonucunda iş akış kılavuzları hazırlanmaktadır.
İş akış planının büyük bölümünde “dershanelere gitmek” ve “sınav başarısı” gibi konu başlıklarının ön plana çıkmış olması dikkat çekicidir. “Eğitim Çalıştayları”nda kullanılan dil ve aksettirilen piyasacı mantık dikkat çekicidir. Üstelik bu çalıştaylarda öğretmenlere ders saati dışında “angarya” olarak ifade edebileceğimiz yükler de yüklenmektedir. İlgili kurum ya da bakanlığın sorumluluğunda olması gereken pek çok konu, okulların ve öğretmenlerin sırtına yıkılmakta, bu şekilde kurumsal sorumluluktan kaçılmaktadır.
İş akış kılavuzu, eğitim sürecinin sağlıklı işlemesinden çok hem öğrencileri dershaneler üzerinden sınavlara hazırlamayı amaçlamakta, hem de öğretmenlere TKY’nin kaçınılmaz bir sonucu olarak ders saatleri dışında yeni sorumluluklar yükleyerek angarya dayatmaktadır.
Çalıştayın öğretmenlere yüklediği görevlendirmeler karşılığında öğretmenler herhangi bir ücret alamamaktadır. Tüm öğretmenlere çağrımız görevlendirmeler karşısında okul idarelerine dilekçe vermeleri ve bu dilekçede ders ücreti talep etmeleri gerekmektedir. Ücret verilmemesi durumunda ise yargı yolunun açık olduğu ve yargıya başvurulacağını bildirmek istiyoruz.
Eğitim Sen olarak bu uygulamalara ve angarya çalıştırılmalara son verilmesini ve herkese kadrolu, iş güvenceli çalışma hakkının tanınmasını savunuyoruz.
Saygılarımızla. 15.03.2010
Eğitim Sen Adana Şube Yönetim Kurulu adına
Güven BOĞA
Şube Başkanı