Eğitim Sen Adana Şube Çevre Çalışma Birimi "Ne Akkuyu'da, ne Sinop'ta NÜKLEER İstemiyoruz " konulu basın açıklaması ve suç duyurusunda bulunduk.
NÜKLEER SANTRAL KONUSUNDA İSRAR ETMEK;
HALKA, ÜLKEYE VE DOĞAYA KARŞI SUÇ İŞLEMEKTİR!
Nükleer belası ile insanlığın ilk karşılaşması, ikinci dünya savaşı sonunda “atom bombası” şeklinde Japonya'da oldu. Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine -hiç gerekmediği halde- atılan iki bomba sonucunda bir anda yüz binlerce insan yok oldu, yüz binlerce insan sakat kaldı, çekilen acılar günümüze kadar uzandı.
Şimdi de tehlike “nükleer santral” biçiminde kapımızı çalıyor. Oysa, kırk yıl önce ilk defa nükleer santral kurmaya başlayan ileri kapitalist ülkelerde bile enerji sorununa nükleer santrallerin çözüm olamayacağı anlaşıldı. ABD'de son otuz yıldır bir tek yeni nükleer santral kurulmadığı bilinmektedir.
Nükleer santrallerin en önemli ve çözüm bulunamamış konusu tehlikeli nükleer atıkların nasıl bertaraf edilebileceği veya zararsız hale getirilip, çok uzun yıllar nasıl koruma altına alınabileceğidir. AKP Hükümeti'nin ihalesiz bir şekilde, devletler arası anlaşma ile Rus devlet şirketine yaptırmak istediği Akkuyu Nükleer Güç Santrali “ÇED Hazırlık Dosyası”nda bunun çok pahalı bir işlem olduğu kabul edilmekte ve “uzun vadede yüksek düzeye varan atık depolama hususunun çözümü gerekmektedir” denilmektedir. Bu nasıl bir sözdür? Bizler bu sorunun nasıl çözüleceğini duymak istiyoruz, onlarsa “bu sorunun çözümü gerekmektedir” demektedirler. Aslında onlar da haklı, ne diyebilirlerki, “bu çözümsüz bir durumdur, dünyada kimsenin bulamadığı çözümü bizlerden beklemeyin, sihirbaz değiliz” diyecek halleri yok. “ÇED Hazırlık Dosyası” bu çözümsüz konuda son noktayı şöyle koymaktadır: “Proje şirketi, NGS'nin sökümü ve atık yönetiminden sorumludur. Bu çerçevede şirket yürürlükteki Türk kanun ve düzenlemeleri ile öngörülen ilgili fonlara gerekli ödemeleri yapacaktır.” Bu ifade ne anlama gelmektedir? Hangi fonlar? Gerekli ödemelerden kasıt nedir? Şöyle yorumlanabilir mi: “Atıklarıülkenizde depolayacağız, gerekli parayı da ödeyeceğiz.” Görüldüğü gibi, halka açıklama değil, aksine halktan olabilecekleri mümkün olduğunca saklama gayreti söz konusudur.
“Kullanılacak soğutma suyu her bir ünite için 220.000 m3/saattir.” Böyle diyor “ÇED Hazırlık Dosyası.” 4 ünite olduğuna göre, saatte toplam 880.000 m3 su kullanılacak ve sonra da denize deşarj edilecek demektir. Bu durumun olası sonuçlarının izleneceğini ve sınır değerlerin aşılmayacağı garantisini de veriyorlar. Bu kadar büyük miktarda suyu önce şoklayarak, yani içindeki bütün canlıları klorla öldürerek kullanacaksın, sonra denize ısınmış olarak salacaksın ve de denizde hayat olağan seyrinde devam edecek öyle mi? Kim inanır buna?
Projede önerilen nükleer teknolojinin “AES 2006 VVER hafif su reaktörü” olduğu söylenmekte, referans olarak ta Rusya'da yapım aşamasındaki NVAEC Ünite-2 gösterilmektedir. Akkuyu'da kurulması düşünülen nükleer santralin dünyanın her hangi bir yerinde çalışan bir örneği bulunmamaktadır. Ülkemiz açısından bu son derece traji – komik bir durum değil midir? Aynı Rus devlet şirketinin zamanında Çernobil santralini de yapmış olduğunu biliyoruz. Nükleer teknolojinin hiç bir çeşidinin güvenli olmadığı Japonya'da acı bir şekilde ortaya çıkmışken, Akkuyu'nun Rusların deney tahtası olmasına karar vermek; taammüden (bilerek, planlayarak) cinayete teşebbüs suçunu işlemekten farksızdır.
Bizlere göz göre göre ve her fırsatta yalan söylüyorlar. Dünya ülkelerinin çevresel sorunlar karşısında nükleer santrallere yöneldiğini söylüyorlar. Bu ülkelerin adını vermiyorlar, çünkü söyledikleri doğru değil. Aksine, özellikle yaşanan Çernobil ve Fukuşima nükleer santral felaketlerinden sonra Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, bütün ülkelerin nükleer santrallerden kaçışı söz konusudur. “Çağdaş medeniyetler seviyesi hedefine hizmet etmek ve bu hedefi yakalayabilmek için Türkiye nükleer teknolojiye ve nükleer santrale sahip olmalıdır” diyorlar. Var olan birkaç nükleer santralini de en yakın zamanda sökme kararı alan İsviçre, 2022 yılında bütün nükleer santrallerini durdurma kararı alan Almanya ve diğer bir çok Avrupa ülkesi “çağdaş medeniyetler seviyesi”nin neresindeler acaba? 54 nükleer santralinden şu anda sadece birini çalıştıran Japonya “çağdaş” ve “medeni”sıfatını hak etmiyor mu?
Akkuyu‘da kurulmak istenen nükleer santral, Ecemiş Fay Hattı‘na 25-30 kilometre uzaklıkta yer almaktadır. Deprem kuşağında olan bu bölgeye nükleer santral kurulamayacağına ilişkin bugüne kadar yapılan uyarılar dinlenmemiştir. Ancak Japonya‘da yaşanan 8.9 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanmakta olan nükleer felaket, Akkuyu‘da kurulmak istenen nükleer santral inadından vazgeçilmesi konusunda bir uyarıdır. Japonya‘da yaşanan bu felaket, nükleer santral savunucularının güvenlik kriterlerine ilişkin bugüne kadar dile getirdikleri savların gerçek bir doğal felaket karşısında geçersiz kaldığını gözler önüne sermektedir. Sağlam bir inşaat ve güvenlik kriterlerine uyulması durumunda nükleer santralların güvenli olduğu iddialarının gerçekleri yansıtmadığı ne yazık ki bu acı olayla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Görüldüğü gibi güvenlik kültürünün gelişmişliği ve çalışma disiplini sorgulaması bile böylesine büyük bir felaket karşısında anlamını yitirmektedir.
Akkuyu için bundan 35 yıl önce alınmış olan yer lisansının da güncellenmesi söz konusu değildir. 35 yıl içindeki değişimleri hesaba katmayan bir yer lisansının kabulü mümkün değildir.
Bir çok bilim insanı tarafından Ecemiş Fayı‘nın sismik karakteri konusunda yapılan araştırmalarda; Ecemiş Fayı‘nın 300 km uzunluğunda olduğu, Akkuyu‘nun 20-25 km yakınından geçerek denizde devam ettiği, aktif bir fay özelliğine sahip olduğu, 6-7 büyüklüğünde bir deprem için tehlikeli bir enerji birikimi oluşturacak suskun tarihsel bir sürece sahip olduğu belirtilmektedir.
AKP iktidarı nükleer santral konusunda karanlık ve kirli hesaplar içerisindedir.
Nükleer santral; “modern” değil, “çöp teknoloji”dir; ucuz değil, pahalıdır; güvenli değil, son derece tehlikelidir; temiz değil, ölümcül derecede kirleticidir!
Bu işin acısını bizler, bu topraklarda yaşayanlar, karadaki ve denizdeki bütün canlılar, bütün olarak doğamızçekecektir. Kapitalistlerin enerji iştahı uğruna, sonunda faturayı bizler ödeyeceğiz. Fukuşima felaketi sırasında 180 km. uzaklıktaki 18 milyonluk Tokyo şehrinin boşaltılmasının Bakanlar Kurulu'nda gündeme geldiğini, panik yaratmamak için bu durumun halka açıklanmadığını unutmuyoruz. Bu yüzden susmuyor, sustukça sıranın bize gelmesini beklemiyoruz.
Halktan gerçekleri gizleyenler, açıkça yalan söyleyenler, halkın ve ülkenin geleceğini günlük çıkarlar uğruna tehlikeye atanlar hakkında “suç duyurusu”nda bulunuyoruz.
Ne Akkuyu'da, ne Sinop'ta, ülkemizin hiç bir yerinde nükleer santral istemiyoruz! Ülkemizde nükleer santral bulunmaması bir şanstır ve bu şansın korunmasını istiyoruz.
Ne nükleer, ne kömür, ne de HES'ler! Rüzgar ve güneş gibi ülkemizin zengin olduğu doğal enerji kaynaklarına yatırım yapılmalıdır.
Saygılarımızla. 13 Nisan 2012
EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE
ÇEVRE ÇALIŞMA BİRİMİ Adına
Münir KORKMAZ