KESK’Lİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR.

KESK’Lİ TUTSAKLAR ONURUMUZDUR.

GÖZALTILAR, TUTUKLAMALAR VE BASKILAR BİZİ YILDIRAMAZ

 

Değerli Dostlar,

Bir taraftan‘ileri demokrasi’ nutukları atılırken diğer taraftan ülkemizin hızla tek adam diktasına doğru sürüklenmek istendiği çok hassas bir dönmeden geçiyoruz.

Sırtını 12 Eylül faşist askeri darbe anayasasına yaslayan AKP iktidarı, her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenine muhalefet eden herkesi ‘potansiyel terör suçlusu’ olarak görüyor. Hak ve özgürlükleri için mücadele edenler, kuşatılan yargı, emniyet ve medya aracılığı ile bertaraf edilmesi gereken hedefler olarak gösteriliyor. Toplumu derin bir sessizliğe mahkûm etmek için, başta muhalif-demokrat kesimler olmak üzere insanca bir yaşam ve demokratik bir ülke isteyen herkes bu ucube demokrasinin baskılarından payına düşeni alıyor.


Bu çerçevede konfederasyonumuza ve bağlı sendikalarımıza yönelik baskıların sürekli olarak arttığı, Türkiye’nin dört bir yanında üye ve yöneticilerimize yönelen keyfi gözaltı ve tutuklamalarla kuşatılmaya çalışıldığımız tüm kamuoyunca bilinmektedir.  Yönetici ve üyelerimiz nezdinde sendikal mücadelemizi hedef alan “KESK’i bertaraf etme operasyonlarına” özellikle son bir senedir hız verilmiştir. 13 Ocak, 13 Şubat, 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirilen operasyonların son halkasını 19 Şubat 2013 tarihinde yaşamış bulunuyoruz.

Aralarında Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimiz Akman Şimşek ve Denetleme Kurulu Üyemiz Erdoğan Canpolat’ın da olduğu toplam 60 arkadaşımız bu operasyon sonucunda tutuklanmıştır. Bununla da kalınmamış 19 Şubat operasyonun devamı niteliğinde sürek avını aratmayan bir sürecin işletilmesi sonucunda Bölgemize bağlı sendikalarımızın yönetici ve üyesi 6 arkadaşımız daha tutuklanmıştır. Böylece tutuklu yönetici ve üyelerimizin sayısı 121’e çıkmıştır.


Değerli Dostlar,

KESK’i bertaraf etmek isteyenlerin 25 Haziran 2012 tarihinde gerçekleştirdiği operasyon kapsamında açılan davanın ilk duruşması gerçekleştirilecek. 2 si Bölgemizden 22’si yaklaşık 10 aydır tutuklu, aralarında Genel Başkanımız Lami Özgen’in de bulunduğu 50 si tutuksuz olmak üzere toplam 72 yönetici ve üyemiz kendilerine isnat edilen suçlamalar hakkında savunmalarını yapacaklar.

Aradan geçen koskoca 10 aydan sonra bugün Ankara ve Adana’da ilk duruşmalarına çıkacak olan yönetici ve üyelerimiz ‘ileri demokrasinin!’ Özel Yetkili Mahkemelerinde yani Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanacaklar.

Çünkü

Sendikal hak ve özgürlüklerin tek tek budandığı,

Yılda ortalama bin insanımızın iş cinayetlerine kurban verildiği,

Sendika binalarının helikopterler eşliğinde basılmasının sıradanlaştırıldığı,

Kamu emekçilerinin kapı kulu olarak görüldüğü,

Tüm emekçilere hayatın zindan edilmek istendiği,

Türkiye’de emek ve demokrasi mücadelesinin yapı taşı, fiili meşru mücadelenin açık adresi KESK’in üyesi olmak ağır bir suç olarak görülmektedir.

Peki, nedir bu “yasa dışı faaliyetler”?

Tüm halkın parasız, nitelikli, ulaşılabilir kamu hizmeti alma hakkını savunmak için konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kararlarına uygun olarak eylem ve etkinliklere katılmak.

Bu çerçevede; 8 Ekim 2011 tarihinde gerçekleştirdiğimiz, “İnsanca Yaşam İçin Eşit-Özgür Demokratik Türkiye" başlıklı izinli mitingimize,

13 Şubat 2012 günü gözaltına alınarak tutuklanan kadın yönetici ve üyelerimizi desteklemek amacıyla gerçekleştirilen etkinliklere,

4688 sayılı yasada yapılan tadilata karşı aldığımız tutum, kamuoyu tarafından 4+4+4 olarak bilinen eğitim yasasına yönelik yaptığımız eylemlere,

21 Aralık ve 23 Mayıs tarihlerinde yüz binlerce kamu emekçisinin katıldığı Grevlere katılmak.

Sendikal hak ve özgürlüklerimiz ihlal edilerek, neredeyse her sendika genel merkezine ve şubesine yerleştirilen gizli kamera ve ses kayıtları ise ‘suç delili’ olarak gösterilmektedir.


Değerli Dostlar

Oysa Genel Başkanın, Genel Sekreter ve MYK üyeleriyle yaptığı telefon görüşmelerinin bile hangi örgütsel ilişkiye dayandığını sorgulanmaya çalışanlar işi Kürt siyasal hareketi içerisinde konuşulan çeşitli kelimeleri ve kavramları kullanmayı yasa dışı örgüt üyeliği için yeterli kabul etmeye kadar vardırmıştır.

Çünkü onlara göre, evlerinin, işyerlerinin adresi açık olan KESK’lilerin şafak baskınları ile gözaltına alınması, tutuklanması doğaldır.

 

Sendika ve konfederasyon binalarımızın didik didik aranması, her kitapçıda rahatça bulunabilecek kitaplarımızı sistemlerini alaşağı edecek “deliller” olarak gösteren arama tutanakları doğaldır.

Kemoterapi tedavisi için hastaneye giden üyemizin kaçma şüphesiyle gözaltına alınması, annesi babası gözaltına alınan üç aylık bir bebeğin saatlerce nezarette bekletilmesi gayet doğaldır.

Eşi de gözaltına alındığı için çocuğunu bir yakınına teslim etmek isteyen Eğitim ve Örgütlenme Sekreterimizin “çocuğunu imza karşılığı teslim edeceksin. Yoksa Çocuk Esirgeme Kurumuna teslim ederiz” diyerek tehdit edilmesi sıradan, rutin bir uygulamadır.

Gizlilik gerekçesiyle sizinle hatta avukatınızla paylaşılmayan dosyanızın bütün ayrıntıları ile basına servis edilmesi normaldir.  Daha hakkınızda dava açılmadan, yargılanmadan suçlu ilan edilmeniz Türkiye’nin yargı sistemi açısından sıradan olaylardır.


 

Değerli Dostlar,

“suçsuzluğu kanıtlanana kadar herkes suçludur” zihniyetinin hakim olduğu bir yargı sisteminde ve o yargı sisteminin üzerinde gölgeleri bulunanlara göre tüm vaka-ı adliyedendir. 

Ancak bize göre emekçiler üzerindeki sömürüyü adaletsizliği, hukuksuzluğu ile pekiştirenlerin adına “ileri demokrasi” dedikleri bu düzen doğal değildir.

İşte böyle bir düzende, KESK’in, kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlüklerini daha da budamayı hedefleyen yasalara, fiili uygulamalara karşı sesini her yükselttiğinde operasyonlarla karşılaşması ise asla  “tesadüf” değildir.

Her zaman söylüyoruz bir kez daha yineliyoruz. Yönetici ve üyelerimizin gözaltına alındığı, tutuklandığı operasyonların artmasının kaynağında kamu alanının tasfiye etmek isteyenlere karşı yıllardır sürdürdüğümüz mücadele vardır. Gerisi lafı güzaftır.

Dün 4688 sayılı yasada yaptıkları tadilata karşı verdiğimiz mücadelemizi hazmedemeyenler bugün sınırlı iş güvencemizin hedef alınmasına sessiz kalmayacağımızı biliyorlar.

Dün yönetici ve üyelerimizi sendikal faaliyetlerinden dolayı,  istifaya zorlayan, sürgün eden, görevden çıkaranlar bugün bunların mücadelemizi engellemeye yetmediğini görüyorlar. Bunun için ardı ardına gerçekleştirdikleri baskınlarla, kuşatma operasyonları ile KESK’i toptan bertaraf etmeye çalışıyorlar.

Din, dil, ırk, siyasal düşünce, etnik köken, mezhep, engelli, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve felsefi düşünce ayrımı gözetmeden kapılarını sonuna kadar tüm kamu emekçilerine açan, farklılıkları zenginliği olarak gören KESK’i bölmeyeceklerini biliyorlar. Bunun için iktidarlarının gübresiyle hormonlayarak semirttikleri, kamu emekçilerinin halklarının bir bir gasp edilmesine payandalık edenlerin yönetiminde olduğu yandaşları daha da büyütmenin yolunu KESK’i etkisiz hale getirmekte arıyorlar.

 

Bunun için KESK’in her geçen gün daha da otoriteleşen faşizan düzenlerine teslim olmasını bekleyenler büyük bir yanılgı içerisindedir. Çünkü bu dava emekten, demokrasiden, barıştan yana olanların davasıdır. Ve bu değerler için mücadele edenler birkaç duruşma kaybetse bile son celsede yenildiklerini, teslim alındıklarını tarih yazmamıştır.

Buradan görmeyen gözlere, duymayan kulaklara, yazmayan kalemlere inat bir daha ifade ediyoruz. Bizler, bu topraklarda gerçek bir demokrasi için mücadele etmenin zor, bedelinin de ağır olduğunu biliyoruz. Ancak "hak verilmez mücadeleyle alınır" şiarını ilke edinen, baskılara mücadeleyi daha da yükselterek cevap veren, "acıyı bal eyledik" diyen bir geleneğin bugünkü mirasçıları KESK’liler olarak baskılar karşısında asla yılmayacağız. Haklı mücadelemizi baskı altına almaya çalışan, her türlü hukuk dışı ve fiili uygulamalar karşısında geçmişte olduğu gibi bugün de sesiz kalmayacağız.

 

Geçmişte memurun sendikası mı olur? diyenlerin kapılarımıza vurdukları mühürleri nasıl söküp attıysak, bugün baskılara karşı birbirimize daha fazla kenetlenerek zulmün ve zorbalığın efendileri önünde asla boyun eğmeyecek, emekçilere reva görülen bu karanlık tabloyu hak ettiği yere, tarihin çöplüğüne atacağız.

 

Bilin ki, KESK’in onurlu mücadelesi tüm baskılara rağmen sürüyor.

Bilin ki, KESK, Faşizme karşı demokrasi,

Emperyalizme karşı bağımsızlık,

Savaşa karşı barış,

Baskılara karşı özgürlük

Irkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliğini savunmaya devam ediyor. Devam edecek.

 

YAŞASIN EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN SENDİKAL MÜCADELEMİZ!

YAŞASIN KESK!

 

 

 

 

Muzaffer YÜKSEL

SES Adana Şb. Başkanı

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

 

 

Okunma 2143 defa