Yaşam Tarzımıza Yönelik Müdahalelere, Üyelerimiz Üzerindeki Baskı, Soruşturma ve Sürgünlere Karşı Sessiz Kalmayacağız!

Türkiye’de başta eğitim hakkı olmak üzere, en temel insan hakları ve özgürlükler yok sayılmakta, en temel demokratik talepler bile tehditlerle, baskı ve şiddetle bastırılmaya çalışılmaktadır. Son olarak Başbakan’ın öğrenci evleri üzerinden başlattığı ve geçmişte de çokça örneğini gördüğümüz yaşam tazına yönelik doğrudan müdahaleler, siyasi iktidarın baskıcı ve otoriter uygulamalarına yenilerini eklemeye çalıştığını göstermektedir.

AKP hükümeti bugüne kadar attığı her adımda, sadece kendisi gibi düşünenler için demokrasi ve özgürlük talep etmiştir. Başbakan’ın halkın yaşam tarzına yönelik aşırı müdahaleci söylemleri, siyasi iktidarın kendine demokrat ve sahte özgürlükçü yüzünün herkes tarafından net bir şekilde görülmesini sağlamıştır.

AKP kadını ve kadın bedenini kendi siyasal pozisyonunu güçlendireceği bir alan olarak görmekte, muhafazakâr ve sözde “demokrat” bir parti olma vasfıyla koruduğunu iddia ettiği kadınların ve genç kızların eşitçe ve özgürce yaşayabildikleri alanları her geçen gün daha da daraltmaktadır. Kadın cinayetlerinin, yetiştirme yurtlarında “devletin korumasında” bulunan genç kızların taciz edilip fuhuşa sürüklenmesi haberlerinin peşine düşmeyen Başbakan, aynı evde “kızlı-erkekli” kalan öğrencileri ülke gündemi haline getirmiştir. Asıl hedefi kız ve erkek karma öğretimi bitirmek olduğu görülmüştür. AKP valilerden tutun da apartman yöneticilerine kadar kendi memuru haline getirdiği tüm kesimleri, istediği kişiyle ikamet etme hakkı olan kadınları denetlemek için seferber etmektedir.  Tepeden düşme gündemlerle, işçi ölümlerini, kıdem tazminatı hakkının ortadan kaldırılmasını, Suriye konusunda hükümet olarak ülkeyi düşürdüğü içler acısı hali görünmez kılmaya çalışırken, hükümetin kadınlardan, gençlerden ve emekçilerden korkusu iyice ayyuka çıkmaktadır. Haziran travmasını atlatamayan hükümet otoriterliğe, radikal muhafazakârlığa daha da sıkı sarılmaktadır.

Siyasi iktidar, toplumun farklı kesimlerinin, işçilerin ve kamu emekçilerinin giderek artan ve acil çözüm bekleyen sorunlarını geri plana iterken, bu tür tartışmalar üzerinden toplumu kutuplaştırmaya ve en azından bir bölümünü yedeklemeye çalışmaktadır. Hükümetin asıl hedefi, yıllardır baskıcı ve otoriter yönetim anlayışı altında ezilen farklı toplum kesimlerinin ortak çıkarlar etrafında bir araya gelmesini engellemek, emek mücadelesini sindirmektir.

Türkiye’de yıllardır çeşitli alanlarda ciddi sorunların yaşandığı ve bu sorunların giderek derinleştiği bilinmektedir. En yaygın kamu hizmeti alanlarından birisi olan eğitimde yıllardır çözüm bekleyen ve giderek ağırlaşan sorunlar, öğrencilerimizi ve velilerimizi olduğu gibi, eğitim ve bilim emekçilerini de olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir.

Hiçbir hazırlık ve altyapı yatırımı yapılmadan hayata geçirilen 4+4+4 kademeli eğitim dayatması, bir taraftan eğitimi tamamen piyasalaştırıp, toplumun geleceğini ipotek altına alırken; diğer taraftan on binlerce öğretmeni ciddi anlamda mağdur etmiştir.

Eğitimde 4+4+4 dayatması bir “eğitim politikası” olmaktan çok, hükümetin siyasal-ideolojik hedeflerine uygun bir proje olarak hayata geçirilmiş, sadece eğitim alanı değil, tüm toplumsal yaşantımız siyasi iktidarın dünya görüşüne paralel bir içerikte biçimlendirilmek istenmiştir.

Türkiye’de eğitimde 4+4+4 dayatmasının üzerinden henüz bir yıl geçmesine rağmen, okul dönüşümleri sonucunda ortaya çıkan norm fazlası sorunu hala çözülememiştir. Öğretmenlerin mağduriyeti sadece bununla sınırlı kalmamış, özür grubu atamalarında, tayinlerde ve eğitim yöneticilerinin sözlü sınavlarla belirlenerek siyasi kadrolaşmanın artması yaşanan sorunları daha da derinleştirmiştir.

Kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı sorunlar karşısında sesini yükseltmesi, alanlara çıkarak sorunlarına çözüm araması, siyasi iktidarı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı fazlasıyla rahatsız etmektedir. Kendisine muhalif her sesi, her düşünceyi bastırmak isteyenler, Türkiye’nin çeşitli illerinde sendikamıza ve üyelerimize yönelik idari ve siyasi baskılarını, özellikle Gezi direnişi sonrasında belirgin bir şekilde yoğunlaştırmıştır.

KESK’in 4-5 Haziran tarihlerinde almış olduğu grev kararı uyarınca, Türkiye çapında greve kitlesel katılım gösteren KESK’e bağlı sendikaların üye ve yöneticilerine yönelik baskılar, soruşturma ve sürgünlerin artmış olması tesadüf değildir. KESK ve sendikalarımızın almış olduğu grev kararına uyduğu için çok sayıda üye ve yöneticimiz hakkında yasa dışı bir şekilde başlatılan tüm idari soruşturma ve incelemeler derhal durdurulmalıdır.

İlimizde de sendika yönetici ve üyelerimize açılan soruşturmalar devam etmektedir. Bir gün içinde bazen iki ayrı soruşturma grubu işyerlerimize gelerek öğrenci ve öğretmenleri gezi parkı eylemlerine yönlendirdiği gerekçesiyle toplu yazılı ve sözlü ifadeye zorlamaktadır. Adeta öğrenci, öğretmen ya da kurum çalışanları zorla arkadaşlarının ihbara yönlendirilmektedir.  Sendikalarımızın yönetici ve üyeleri üzerinde yıldırma ve sindirme politikası linç kampanyasına dönüştürülmüştür.

Bu kapsamda yürütülen soruşturmalar sonucunda KESK’li bir yöneticimiz Adana’dan Kars’a sürgün edilmiş ve dört arkadaşımıza uyarı cezası teklif edilmiş ve 140 arkadaşımızın soruşturması devam etmektedir.

Grev hakkını kullanan, genelde iktidarın belli bir yaşam tarzını dayatmasına, özelde ise eğitimde 4+4+4 dayatmalarına karşı halkı aydınlatma görevini yerine getiren eğitim emekçilerine karşı başlatılan fiili baskılar asla amacına ulaşmayacaktır. Bizleri soruşturma, sürgün ve tehditlerle sindirebileceğini savunanlar, kısa süre içinde nasıl büyük bir yanılgı içine düştüklerini göreceklerdir. İşyerlerinde yoğunlaşan baskılara, tehditlere ve giderek artan psikolojik yıldırma girişimlerine asla pabuç bırakmayacağımız bilinmelidir.

KESK olarak; kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan bütün kamu çalışanlarının yıllardır çözüm bekleyen sorunlarının kalıcı olarak çözülmesi, meslek onurlarımıza ve haklarımıza sahip çıkmak için tüm kamu çalışanları birlikte hareket etmeye ve ortak talepler etrafında birleşmeye çağırıyoruz.

Siyasi iktidarın taleplerimizi yok sayan anlayışına karşı en güçlü ve etkili yanıtı vermek için, çağırıyoruz.09.11.2013

Kamuran KARACA

KESK Adana Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Okunma 2048 defa