Çocuk Hakları mı Dediniz… Biz Daha O Konuya Gel(e)medik!
Çocuklara dair ilk uluslararası sözleşme olan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi kabul edileli 25 yıl oldu. Çeyrek asırdır bağlayıcılığı olan bu sözleşmeyle; dünya ülkeleri çocuklar arasında hiçbir ayrım gözetmeden onların haklarını korumak için çalışacaklarını beyan etmişlerdir. Türkiye ise İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nden sonra en kapsamlı sözleşme olarak kabul edilen Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin üç maddesine çekince koyarak 1995 yılında yürürlüğe koymuştur. Mesele çocuklar ve çocuk hakları gibi temel bir demokratik adım bile olsa Türkiye Cumhuriyeti; politik ve toplumsal çıkmazlarından kurtulamamaktadır. Çocuklar arasında yasalar önünde bile eşitliği sağlamaktan aciz Türkiye Cumhuriyeti; istismar, tutuklamalar ve hak ihlalleri ile 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü karşılamaktadır.
Berkin, İbrahim, Uğur, Ceylan’dan Sonra Sıra Kimde?
Taraf devletlerden biri olan Türkiye; 18 yaşından küçük her bireyi çocuk olarak kabul edeceğine ve tüm çocukların temel yaşam hakkını korumak için çaba göstereceğine dair söz vermiştir. Hem istatistikler hem de istatistiklere sığdırılamayan değerlerimizden biliyoruz ki; bir çocuğun tek ayağını havaya kaldırıp ‘şakacıktan’ söz vermelerine benzemez devletin verdiği sözler. Asla bir çocuk kadar masum ve neşeli olamayacak olan devlet mekanizması aslında kendi ‘derinliklerini’ saklamak için sığ imzalar atmaktadır. Bu yüzden Çocuk Hakları Sözleşmesinde bahsi geçen her cümleye ne kadar çok ihtiyacımız varsa; devletin tutmadığı sözler yüzünden elimizden aldığı canlarımızı unutmamaya da o denli ihtiyacımız var.
Türkiye’de uluslararası sözleşmelere atılan janjanlı imzaların bizlere daha fazla şiddet ve ayrımcılık olarak dönmesi artık rutin hale gelmiştir. Hiçbir sözleşmenin gereklerini yerine getirmediği gibi iktidardakiler her gün daha fazla kurnazlık ve ikiyüzlülük ile demokrasi ve barış naraları atmaktadır. Bizlere ise doğrudan devlet şiddeti ile öldürülen çocuklarımızın isimlerini tekrarlamak; katillerin yüzüne her gün bir kez daha haykırmak düşmektedir. Sahte demokrasi nutukları altında işlenen devlet cinayetleri onlarca çocuğumuzu elimizden almıştır. Bu çark; hak temelli gerçek bir demokrasi mücadelesi verilmediği sürece bedenlerimizi öğütmeye devam edecektir. Geçen sene Berkin’dik, İbrahim’dik, ondan önce Uğur’duk, Ceylan’dık şimdi Kobane eylemleri sırasında katledilen çocuklar olduk. Devlet dersinde katledilen bütün çocuklarımızın oynayamadığı oyunlar, okuyamadığı kitaplar, gidemediği, gezip göremediği yerler ve yaşayamadığı hayatların hesabını sormak onlarla aynı okulu paylaşan biz eğitim ve bilim emekçilerinin asla vazgeçmeyeceği sorumluluğudur. Biz çocuklarımızı asla unutmayacağımızı ilan eder; herkesi bütün çocukların rahat ve özgür büyüyebilecekleri bir dünya için mücadele etmeye çağırırız.
Bizim Devlete Verecek Çocuğumuz Yok!
Destan yazan polislerin, kahraman askerlerin kullandıkları silahlardan kurtulabilen çocuklar için devletin mayınlı sınavları asla bitmemektedir. Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin kabul edilmeye layık görülen maddelerine rağmen çocuklar tutuklanmaya devam etmektedir. Çocuk tutukluluğu başvurulabilecek en son yöntemlerden biri iken; onlarca çocuk çok basit gerekçelerle cezaevlerine gönderilmekte; haftada bir saat kapalı görüş ve on dakika telefonla iletişim kurmalarına izin verilmektedir. Daha önce TMK mağduru çocuklarla ilgili yürütülen onlarca kampanya ve yaygın eylemler sonucunda AKP hükümeti birkaç değişiklik yaparak sorunu çözdüğünü konu komşuya ilan etmişti. Lakin Pozantı, Sincan, Şakran derken cezaevlerinde çocukların maruz kaldığı kötü muamele ve işkencelere asla son verilmediği bilinmektedir. Suça bulaşmış çocuklar için dünya üzerinde uygulanan onlarca farklı yöntem varken; Türkiye Cumhuriyeti kendisine biat etmeyen çocuğu içeriye tıkmakta çözümü bulmaktadır. Son olarak Kobane eylemlerinde en az 55 çocuğun tutuklandığı Gündem Çocuk Derneği tarafından hazırlanan raporla ortaya konulmuştur. Çocuklarımızı elimizden alan devlet sistemi, sokakları, okulları ve parkları boşaltmakta cezaevlerini doldurmaktadır.
Çocuktan Korkan Devlet Zihniyeti Çoktan Sonuna Yaklaşmıştır!
Bizler; Dünya Çocuk Hakları günü olan 20 Kasım’da sadece öldürülen ve tutuklanan çocuklarımızı hatırlamaya değil, herkesi çocuklara dair politikalarıyla sınıfta kalan devlet zihniyetini bir kez daha yerinden etmeye çağırıyoruz. Eğitim ve sağlık sisteminden kadın politikalarına kadar her alanda çocukların yararını değil kendi çıkarlarını düşünen bu sistem; çocuklarımızın sahip olduğu heyecan, merak ve yaratıcılıktan korkmaktadır. O yüzden; 4+4+4 eğitim modeli ile itaatkâr nesiller yetiştirilmeye çalışılmakta, çocuk evlilikleri ve işçiliğinin önü açılmaktadır. Aile içerisine hapsedilen kadınlar ve çocuklar devlet politikaları ile sosyal yaşama katılımdan uzaklaştırılmaktadır. Okul öncesi kurumları ve kreşleri kapatan, kadınları ev içine hapseden ekonomik ve sosyal adımlar çocukları da doğrudan etkilemekte artan şiddet ve istismarın önü açılmaktadır. Bütün bunları hiçbir çekince koymadan kabul ettiği maddelere rağmen yapan devlet; 1995 yılında uyguladığı ayrımcılığı resmiyete kavuşturmuştur. Çocuk Hakları Sözleşmesinin aşağıda sıralanan 17., 29. ve 30. maddeleri kabul edilmemiştir.
“Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler”
“Taraf Devletler çocuk eğitiminin aşağıdaki amaçlara yönelik olmasını kabul ederler: Çocuğun ana–babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi;”
“Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.
Bu maddeler kabul edilmeyerek; çocuklar arasında etnik köken, din ya da kültüre dayalı ayrımcılık yapılması meşrulaştırılmıştır. Bugün devletin en tepesinde oturan, tüm imkanları ellerinde tutan AKP iktidarına seslenmek istiyoruz;
* Çocuk Hakları Sözleşmesi temelinde demokratik, eşit ve özgürlükçü politikalar üretilsin!
* Çocuk Hakları Sözleşmesine konulan çekinceli maddeler kaldırılsın!
* Tüm çocukların anadilinde, laik, parasız, nitelikli ve kamusal eğitim alması için gereken adımlar atılsın!
* Çocuk cezaevleri kapatılsın!
Eğitim Sen Adana Şube Yürütme Kurulu Adına
Ahmet KARAGÖZ
Şube Başkanı