AKP Hükümeti Zorunlu Eğitimi 12 Yıla Çıkarmamakta, Aksine Fiilen 4 Yıla İndirmektedir!
AKP, iktidarda olduğu 9 yıl içinde eğitim sistemini okul öncesinden yükseköğretime kadar kendi siyasal-ideolojik çizgisine uygun olarak biçimlendirmeye çalışmıştır. Yıllardır sürekli değiştirilen eğitim politikaları nedeniyle eğitim sisteminin yap-boz tahtasına çevrilmesi yetmiyormuş gibi, şimdi de bizzat iktidar partisinin önerisiyle zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 12 yıla çıkarılacağı iddia edilmektedir.
Hükümetin hedefi, Türkiye’de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması değil, Başbakanın bir süredir dile getirdiği “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” ifadesine uygun bir eğitim sistemi oluşturmaktır. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasının bu amacı gerçekleştirmek için bir “kılıf” olarak kullanılması, iktidar partisinin pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da samimi olmadığını göstermektedir.
Zorunlu eğitimin kendi içinde bölümlere ayrılarak kademelendirilmesinin asıl amacı, 8 yıllık kesintisiz eğitim nedeniyle kapanan İmam hatip okullarının 6. 7. ve 8. sınıfa denk gelen bölümlerinin yeniden canlandırılmasına yönelik olduğunu açıktır. Bu şekilde ilköğretim ikinci kademesinin “açık öğretim” şeklinde düzenlenmesi sağlanarak, mevcut eğitim yapısının fiilen esnetilmesi amaçlanmaktadır.
Türkiye’de öğrencilerin okula devam süresi fiilen 6,5 yıldır. Kademeli zorunlu eğitim uygulaması hayata geçirilirse bu sürenin düzenlemede belirtilen 4 yıla inmesi kaçınılmazdır. 4+4+4 şeklinde formüle edilen zorunlu eğitimin kız çocuklarının okula devamını arttırmamakta, aksine kız çocuklarının ilk dört yıldan sonra öğrenimlerine “açık öğretim” şeklinde devam etmelerinin önü açmaktadır.
Zorunlu eğitimin kademelendirilmesine paralel olarak, aynı yasal değişiklikle çıraklık yaşının 14’ten 11’e düşürülmesi dikkat çekicidir. Çocukların ilk dört yıldan sonra okul ortamlarından uzaklaştırılarak, son yıllarda giderek büyüyen bir sorun olan çocuk işçiliğinin yaygınlaşması hedeflenmekte, çocuk emeği sömürüsünün önü bizzat hükümet tarafından açılmaktadır.
12 yıllık kademeli zorunlu eğitimi meşrulaştırmak için 5. sınıftan itibaren çocukları “mesleğe yöneltme” gibi bir gerekçenin ileri sürülmesi, yapılmak istenen asıl değişikliklerin üzerini örtme amacı taşımaktadır. Türkiye’deki mevcut eğitim sisteminin yapısı ve niteliği göz önüne alındığında 10 yaşına gelmiş bir çocuğu mesleki alanlarda tercih yapmaya zorlamanın hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. İlgi, yeteneklerin ve becerilerin yeni şekillenmeye ve bulgulanmaya başladığı, soyut ve somut algılamaların oturma aşamasında olduğu bu yaş grubu çocukları “mesleğe yöneltme” zorlaması içine itmek, çocuklarımıza yapılacak en büyük kötülük olacaktır. 4 yıllık temel eğitim üzerine inşa edilmesi önerilen bu süreç, çocuk psikolojisi bakımından da sakıncalıdır.
Tüm toplumu yakından ilgilendiren böylesine önemli bir konuya yönelik politikalar belirlenirken, bilimsel veriler ve somut ihtiyaçlar üzerinden belirlemeler yapılması gerekmektedir. Başbakan’ın “dindar nesil yetiştirme” özlemleri ve siyasi iktidarın ideolojik tercihlerinden hareketle eğitim sistemi ve öğrencilerin geleceği ile oynanmak istenmesi kabul edilemez.
Sayısal veriler kademeli eğitim isteyenleri yalanlıyor!
8 yıllık zorunlu eğitimin eleştirilecek pek çok yönü vardır. Özellikle ilk uygulanmaya başlandığı dönemden itibaren belirlenen hedeflerin çok uzağında kalınmıştır. Okullarda fiziksel donanım ve altyapı hazırlıkları tamamlanmadan uygulamaya geçilmesi ile birlikte çok sayıda sorun yaşanmıştır ve bu sorunlar hala çözüm beklemektedir.
Zorunlu eğitimin süresinin artmasının okullaşma oranları üzerinde belirgin bir etkisi olduğu açıktır. Türkiye’de ilköğretimde net okullaşma oranı 1997-1998 eğitim öğretim yılında yüzde 84,74’den yüzde 98,41’e; ortaöğretimde okullaşma oranı ise yüzde 37,87’den yüzde 69,33’e çıkmıştır.
Özellikle kız çocuklarının eğitime erişiminde zorunlu eğitim çok önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. 1997-1998 eğitim-öğretim yılında ilköğretim devam eden kız öğrencilerin oranı yüzde 78,97 iken, 2010-2011 yılında bu oran yüzde 98,22’ye; ortaöğretimde ise yüzde 34,16’dan yüzde 66,14’e çıkmıştır. Kız çocuklarının eğitime katılmasında hala sorunlar vardır. Ancak mevcut rakamlar zorunlu eğitimin kademelendirilmesini savunanların tezlerini tamamen çürütmektedir.
8 yıllık kesintisiz eğitimin mesleki eğitimi zayıflattığı iddiaları gerçek dışıdır. 1997-1998 eğitim öğretim yılında mesleki ve teknik ortaöğretimde 950 bin öğrenci öğrenim görürken, 2010-2011 öğretim yılında bu sayı yüzde 111 artarak 2 milyon 73 bine çıkmıştır.
Bütün bu veriler, AKP’nin eğitim sistemini kendi siyasal özlemleri ve ideolojik amaçları doğrultusunda şekillendirmek istediklerinin ispatı niteliğindedir.
Zorunlu eğitim 15 yıl olmalı, çocuklarımızın geleceği ile oynanmamalıdır!
Eğitim Sen, zorunlu eğitimin süresinin arttırılmasını ve gerekli altyapı hazırlıklarını yapılarak, 3-4 ve 5-6 yaş olmak üzere 2 yıl okul öncesi, 9 yıl ilköğretim ve 4 yıl ortaöğretim olmak üzere 15 yıla çıkarılmasını savunmaktadır. Değişik zamanlarda yapılan pek çok akademik ve bilimsel tartışmalarla doğruluğu onaylanmış bu önerimiz, getirilmek istenen düzenlemeye alternatif olabilecek en doğru ve bilimsel modeldir.
Sendikamız 8 yıllık zorunlu eğitimin tartışıldığı günlerde çeşitli öneriler sunmuş ancak bu önerilerimizin gerçekleşmesi mümkün olmamıştır. Bizim önerimiz, 2 yılı okulöncesi, 9 yılı temel eğitim, 4 yılı ortaöğretim olacak şekelde yapılacak 15 yıllık zorunlu eğitim düzenlemesinde 9. ve 10. sınıfların mesleki yöneltme sınıfları olarak öngörülmesi şeklindedir. Ortaöğretim sistemi, çok amaçlı ve program seçmeli olarak yeniden düzenlenmeli ve çocuklarımızın sadece kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda seçim yapmaları sağlanmalıdır.
Eğitime “kazı kazan” mantığı ile bakarak günü kurtararak kazançlı çıkacağını sananlar, koskoca bir geleceği kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğumuzu görmek istememektedir. Eğitim Sen, gün geçtikçe paralı hale getirilen eğitim hizmetlerinden herkesin eşit ve parası olarak yaralanmasını talep etmekte, eğitim sisteminin her yaştan öğrencilerimizin daha nitelikli, laik, bilimsel ve demokratik bir eğitim sürecinden geçmesini sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesini savunmaktadır.
Öğrencilerimiz, okul öncesi ve ilköğretim süresince ilgi ve yetenekleri doğrultusunda rehberlik ve yönlendirme eğitimi almalı ve hangi mesleğe yöneleceklerini siyasi iktidarın tasarrufları değil, bizzat kendileri belirlemelidir. Mesleğe yöneltme uygulamaları, AKP’nin hedeflediği gibi “dindar nesil yetiştirme” hedefiyle değil; eğitim sisteminin laik, bilimsel ve demokratik bir temele dayandırılarak gerçekleştirilmelidir.
Şube Yürütme Kurulu Adına
Kamuran KARACA
Şube Başkanı