Gençlerimizin Hayatlarını Kuşatma Altına Alan Sınav Sistemi

Gençlerimizin Hayatlarını Kuşatma Altına Alan Sınav Sistemine

Hiçbir Güven Duygusu Kalmamıştır. KPSS Kaldırılsın

Öğretmen Açıkları Kadrolu Güvenceli Atamalarla Kapatılsın 

Ataması yapılmayan ve işsiz öğretmen ordusunun hayatını felce uğratan, kopya skandalları ile birçok gencin umutlarını söndüren, güvenini ortadan kaldıran KPSS – Eğitim Bilimleri Alan Sınavı  31 Ekim Pazar günü gerçekleştirilecektir. İddiaların hala sonuçlandırılamamış olması bir yana onlara yaşatılanların siyasal sorumluluğunun hükümetin üzerine dahi almayarak sınava girecek öğrencileri aşırı düzeyde güvenlik önlemleriyle bir nevi cezalandırması kabul edilebilir bir durum değildir. Yaşanılanlar açıkça göstermiştir ki gençlerimizin hayatlarını kuşatma altına alan sınav sistemine hiçbir güven duygusu kalmamıştır. Kaldı ki sınavın ölçme ve değerlendirme kriterlerin bilimselliği ve adaleti de tartışmalıdır. Bu sebepledir ki bu sistemin ortadan kaldırılması sorumluluğu AKP’nin omuzlarında halen bulunmaktadır.

 

KPSS engelini aşamayan kişilerin atamasının yapılmamasının gerekçesi olarak kendilerini eğitim alanında geliştirmemeleri ya da bu alanda yeterli donanıma sahip olmadıkları şeklinde ifadelerin ne kadar anlamlı olduğu bu süreçte yeniden gündeme taşınmıştır. Sınavın iptal edilmesinin hemen arkasından Milli Eğitim Bakanı Çubukçu’nun öğretmen ihtiyacının ücretli öğretmenlerle kapatılacağını ifade etmesi KPSS’yi meşrulaştırma çabalarıyla çelişmektedir.  Çünkü “ücretli öğretmenlik” uygulamasında devlet okullarında kadrolu öğretmenlerle birlikte aynı işi yapan ücretli öğretmenler ders vermektedir. Eğitim hizmetin örgütlenmesi konusunda okul, öğrenciler ve verilen eğitim hizmeti gibi faktörlerin aynılığına rağmen kadrolu ve KPSS engelini aşamamış öğretmenlerin aynı işi yapmalarının sağlanması KPSS’nin sadece kamu görevlisi istihdamında bir sıralama sınavı olduğunu göstermektedir.

 

KPSS’nin üniversite mezunları açısından bu denli rağbet görmesinin temel nedeni, kamu hizmetinin sürekliliği ve diğer alanlara göre daha güvenceli olmasıdır. Başka bir ifadeyle KPSS’ye yönelik yoğun ilgi esas olarak güvencesiz istihdam biçimlerinden bir kaçışın ifadesidir. Özellikle öğretmenler açısından bu konu irdelendiğinde tablo daha net ortaya çıkmaktadır. Üniversiteden mezun olup da ataması yapılmayan bir öğretmenin karşısında iki seçenek bulunmaktadır. Birinci seçenek güvencesiz ve ağır çalışma koşulları altında dershane öğretmenliği yapmaktır. İkinci seçenek ise ders karşılığı ücret alarak, iş güvencesi tamamen okul müdürünün iki dudağı arasında bulunan ücretli öğretmen olarak çalışmaktır. Ancak gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta, Milli Eğitim Bakanlığı, 2010 KPSS’sinden bir gün önce 9 bin 584 sözleşmeli öğretmen alınacağını yönündeki açıklamasıdır. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı’nın istihdam stratejisinin “iş güvencesiz öğretmen” üzerinden şekillendiği gözlenebilmektedir. Buradaki amaç, eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlere, dershanelerdeki çalışma şartları ve ücretli öğretmenlik gibi güvencesizliğin en saf şekilde yaşandığı istihdam biçimleri karşısında sözleşmeli öğretmenliğin kamuda istihdam edilmiş olmak gibi görünürde güvenceli konumu karşısında “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” politikası güdülmesidir. 

 

Öğretmenlerin kadrolu istihdam biçimi yerine sözleşmeli istihdam edilmesi çalışma ilişkilerinin kuralsızlaşması, emekçiler arasında yaratılan rekabet, çalışma koşullarının farklılaşması, ücret ve sosyal hak eşitsizliği ve sosyal güvenlik hakkından aynı ölçüde yararlanamama gibi sorunları beraberinde taşımaktadır. Oysa ki eğitimin niteliği, öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır. Öğretmenlik mesleği düzenlilik ve süreklilik gerektirdiğinden, sözleşmeli öğretmenlerin mevcut çalışma koşulları ile öğrencilere faydalı olabilmesi mümkün değildir. Bu ve benzeri nedenlerle, bütün öğretmenler, kadrolu ve iş güvencesine sahip olarak istihdam edilmek zorundadır.

 

KPSS’ nin görünen tek sonucu mağdur sayısını artırmak ve eşitsizliği yeniden üretmektir. KPSS’nin gençlerimizi, genç öğretmenlerimizi, eğitimin niteliğini ve dolayısıyla çocuklarımızın geleceğini öğüten bir mekanizmaya dönüştüğü açıktır. Bu mağduriyeti ortadan kaldırmak için;

  

  • Öğretmen açığı ile işsiz öğretmen sayısı arasındaki denge de düşünülerek, işsiz öğretmenlerin tamamının kadrolu iş güvenceli olarak atamalarının yapılması,
  • Çalışma yaşamı içinde olması gereken herkese kadrolu iş güvenceli çalışma olanağının sağlanması,
  • Bu düzenlemeler kapsamlı ve uzun vadeye yayılmayan bir plan dahilinde hayata geçirilinceye kadar işsiz kalan her bireye insanca yaşama olanağı sağlayacak bir “yurttaşlık geliri ve sosyal güvence” sağlanması gerekmektedir. Saygılarımızla. 30.10.2010

 

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Güven BOĞA

Okunma 1983 defa