Eğitimin Sorunlarına Çözüm Üretilmedi!

2009-2010 Eğitim Öğretim Yılı Birinci Yarıyılında da Eğitimin Sorunlarına Çözüm Üretilmedi! 

Eğitim sisteminin, eğitim ve bilim emekçilerinin geçtiğimiz yıllarda karşı karşıya kaldığı sorunlar, 2009-2010 eğitim-öğretim yılının ilk yarısında da artarak devam etmiştir.

Geçtiğimiz dönemde, eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarını çözme noktasında hemen hemen hiçbir somut adım atılmadığı gibi, yeni sorunlar ve skandallar yaşandı.  

İşsizlik ve yoksulluğun sürekli artması, devletin kamu hizmetlerini büyük ölçüde gözden çıkarmış olması, geniş halk kesimlerini olduğu kadar eğitim sistemini ve bileşenlerini de doğrudan etkilemiştir.

Bu anlamda eğitim sisteminde yaşanan sıkıntılar elbette Türkiye’de yaşanan diğer sorunlardan bağımsız değildir.  Öncelikle eğitim sisteminin yaşadığı sıkıntılar dün ortaya çıkmamış, yıllardır sürdürülen bilinçli politikaların bir birikimi olarak bugünlere gelmiştir. Ancak AKP iktidarı, bu olumsuz birikimi daha da arttırmak için elinden geleni yapmaktadır.

Eğitimin ve eğitim emekçisinin bir türlü çözüme kavuşturulmayan sorunları, özellikle AKP iktidarı ile birlikte daha da artmıştır. Kamusal eğitimin zayıflatılması, eğitimin tamamen paralı hale getirilmek istenmesi, cinsiyet ve mezhep ayrımcılığına ilişkin uygulamalar, siyasi kadrolaşma uygulamaları, öğretmenlerin ek ders ücretlerindeki haksız kesintiler ve daha birçok sorun ve skandallar 2007 yılına damgasını vurmuştur.  

Geçtiğimiz dönem, derslik, okul, öğretmen, memur ve hizmetli açıklarına çözüm getirilmemiş, okulların araç gereç ihtiyaçları giderilmemiş, eğitim emekçilerinin ekonomik, demokratik, sosyal ve özlük haklarında iyileştirme yapılmamış, üniversite kapılarındaki yığılmayı önlemek için gerekli adımlar atılmamıştır. Kısacası her yıl yaşanan sorunlar geçtiğimiz yıl içinde daha da artarak devam etmiştir.  

Türkiye’de pek çok alanda olduğu gibi, eğitim sisteminde de yıllardır birikerek büyüyen ve artık yapısal hale gelmiş çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunları ana başlıklar ve rakamlarla ifade etmek gerekirse; 

  • 2009 rakamlarıyla ilköğretimde okullaşma oranı erkeklerde %96,99, kızlarda % 95,97 olarak gerçekleşmiştir. Zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu belirtilen ve Anayasal güvence altında olan ilköğretim, ailelerin gelir seviyesinin düşüklüğü, çocukların çalışmak zorunda bırakılması, devletin yeterli kaynağı ayırmaması ve gerekli yatırımları zamanında yapmaması gibi nedenlerle henüz tüm çağ nüfusuna yaygınlaştırılamamıştır.

  • Türkiye’de toplam öğrencilerin %75’i ilköğretimde bulunmaktadır. İlköğretim zorunlu olmasına karşın ilköğretim çağ nüfusunun yaklaşık %5’i eğitim hakkından yararlanamamaktadır. Yine ortaöğretim çağ nüfusunun %42’si ortaöğretime devam etmemekte ya da edememektedir.

  • Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2008 verilerine göre 6 yaş ve üstü Türkiye nüfusunu oluşturan 64 milyon 241 bin 226 kişinin 4 milyon 930 bin 12’si hala okuma yazma bilmemektedir. Bu sayı, okuma yazma öğrenecek yaştakilerin %7,68’ine denk gelmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin içinde kadınların oranı % 79,98’dir.

  • İlköğretimde öğrencilerin 24 kişilik sınıflarda normal (tekli) eğitim görebilmeleri için gerekli olan derslik sayısı 125 bin 853’dür.

  •  2002 yılından bu yana ilköğretimde okul sayısı azalmaktadır. İlköğretimde 2002 yılında 35.133 okul varken, 2009 yılında okul sayısı 33.769’a inmiştir. Aynı dönemde öğrenci sayısı 10.331.645’ten 10.709.920’ çıkmış olmasına rağmen okul sayısının azalmış olması dikkat çekicidir. Bu azalmanın nedeni özellikle köylerde giderek yaygınlaşan birleştirilmiş sınıf, Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) sistemi ve taşımalı eğitim uygulamasının artmış olmasıdır. 2002 yılından bu yana ilköğretimde okuyan öğrenci sayısı artmış olmasına rağmen, öğretmen, okul ve derslik sayısının bu artışa paralel olarak artmadığı görülmektedir.

  •  Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 2009 yılı rakamlarına göre 81 ilde toplam 4 bin 222 dershane faaliyet gösterirken, dershane sayısı bakımından üç büyük il ilk sıralarda yer almaktadır. İstanbul 657 dershaneyle ilk sırada yer alırken, Ankara’da 496, İzmir’de 187 dershane bulunmaktadır. En az dershane bulunan il 2 dershane ile Ardahan’dır. Ardahan’ı 3 dershane ile Kilis, Bayburt ve Tunceli izlemektedir.

  •  Türkiye’de kayıtlı 8 milyon 341 bin 937 engellinin yüzde 36,3’ü okuma-yazma bilmemektedir. İller ve bölgelerde ayrımcılığa dayalı uygulamalar vardır. Yatırımlar eşitsiz ve dengesizdir. Var olan okul ve kurumların belli illerde yoğunlaşması, diğer iller ve bölgelerde yaşayan engellileri ve ailelerini umutsuzluk ve çaresizliğe mahkûm etmiştir.

  • Okullarda araç-gereç, kütüphane, altyapı donatım yetersizlikleri hala giderilememiştir;

  •   Sınıf mevcutları büyük kentlerde ortalama 45-50 civarındadır;

  •  Ders kitaplarının içeriği bilimsel olmayan, ırkçı-gerici-cins ayrımcı öğelerle doludur;

  •  Sendikal örgütlenme önündeki yasal ve fiili engeller kaldırılmamış; ILO sözleşmelerine aykırı bir şekilde grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı yönünde herhangi bir adım atılmamıştır.

  •  Eğitime destek personeli açıkları (hizmetli-memur) eğitim sisteminin önemli bir sorunu olarak devam etmektedir.

  •  Adana ilçe Milli Eğitim Müdürlükleri, Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğünün isteği üzerine, resmi okul müdürlüklerine gönderdikleri yazı ile cezasını kamu hizmeti olarak çekecek hükümlülerin okullarda çalıştırılabilecekleri iş türlerinin listesinin hazırlanmasını istemiştir.Çocuk ve ergenlerin okulda istihdam edilen görevlilerle yakın ilişki kurmaları, rol modeli olarak görebilecek olmaları da ayrıca hükümlülerin okullarda istihdam edilmelerini sakıncalı hale getirmektedir. Tüm bu nedenlerden dolayı okulların, yeni ceza infaz sistemine göre hükümlülerin kamu yararına çalıştırılacakları kurumlar arasından çıkarılmasını talep ediyoruz.

Eğitim sisteminde yaşanan sorunların çözülmesi için, öncelikle eğitim felsefesinin değişimini öngörmek gerekir. Eğitim sistemine yeni bir bakış açısı kazandırmaksızın yapılan “yeniden yapılanma” çabaları anlamlı olmayacaktır. Yeniden tanımlanacak bir eğitim paradigmasında öncelikle eğitimin yeni görev ve amaçlarının ne olması gerektiği açıklanmalıdır.

Eğitim sisteminin içinde bulunduğu sorunların aşılması, Türkiye’de eğitimi hak ettiği noktaya taşımak, ancak gerçekleştirilecek köklü değişikliklerle olanaklı olabilir. Bu nedenle eğitim sisteminde yapısal değişiklikler gereklidir. Okul öncesi eğitimden başlayarak eğitim yatırımlarına, ders kitaplarının hazırlanmasından eğitim yöneticilerinin belirlenmesine; sınıf mevcutlarından eğitimin bilimsel, demokratik, laik yönünün geliştirilmesine; derslik, okul, öğretmen açıklarından eğitimin genel bütçe içindeki payına kadar, eğitimin hemen her alt konusunda köklü bir değişime gereksinim vardır. Bu değişiklikler yapılmadan atılacak her adım, eğitimin sorunlarını yarına havale etmekten öteye gitmeyecektir.

AKP iktidarı mevcut sorunları ve toplumsal eşitsizlikleri geride bıraktığımız dönemde daha da derinleştirerek karanlık bir gelecek tablosunun oluşmasına da neden olmuştur. Sorunlar artarak devam etmekte, çözüm için hiçbir yapıcı yaklaşım geliştirilmemekte ve aksine kamusal eğitimin yıkımı doğrultusunda çocuklarımızın geleceği karartılmaktadır. Geride bıraktığımız dönemin not edilmesi gereken özelliklerinden birisi de budur.

2009-2010 eğitim öğretim yılının ilk yarısının sonu itibariyle AKP, geçmiş dönemlerde olduğu gibi yine kırıklarla dolu bir eğitim karnesini hak etmektedir. 21.01.2010

Eğitim Sen Adana Şube Yönetim Kurulu adına

Güven BOĞA

Şube Başkanı

 

 
Okunma 2320 defa