Eğitim Emekçileri ve Öğretmenler; Sahte Vaatler İstemiyor

İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN KOŞULLARININ DÜZELTİLMESİNİ İSTİYOR. 

Bir 24 Kasım öğretmenler gününde daha taleplerimizin dikkate alınması için sesimizi yükseltiyoruz. Türkiye’nin sadece öğretmenleri değil, eğitim ve bilim emekçileri sadece yılda bir gün hatırlanmayı değil, yaşadıkları ekonomik, sosyal ve özlük sorunlarına gerçekçi ve kalıcı çözümler üretilmesini bekliyor. İşte bu amaçla tüm eğitimciler 25 Kasım 2009’da alanlarda olacak. Bugüne kadar hiçbir öğretmenler gününde, öğretmenlerin gerçek sorunları tartışılmamış, yüz binlerce eğitim emekçisinin sosyal ve ekonomik sorunları çözmek yönünde herhangi bir adım atılmamış olması düşündürücüdür.

Yıllardır sadece yılın belli dönemlerinde “öğretmenliğin kutsallığından”, “onurlu bir meslek olduğundan” söz edilmesi artık anlamını yitirmiştir.  24 Kasım’ın, Atatürk’ün “Millet Mektepleri Başöğretmenliğini” kabul ettiği gün olması açısından tarihsel bir gerçekliği ve önemi bulunmaktadır. Ancak, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nün 12 Eylül döneminin bir ürünü, 12 Eylül zihniyetinin nasıl bir öğretmen istediğinin simgeleştiği bir gün olduğu da unutulmamalıdır.

12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan baskıcı süreçte, bütün demokratik kitle örgütleriyle birlikte, 200 bin üyesi bulunan TÖB-DER’in kapatılması, tüm malvarlığına devlet tarafından el konulması, 64 yöneticisi ve binlerce üyesinin tutuklanmasıyla eğitim emekçileri hareketi de karanlık bir döneme girmiştir. Sendikalar yıllarca baskı altında tutulmuş, çok sayıda TÖB-DER üye ve yöneticisi 12 Eylül yasaları ile sürgün edilmiş, görevlerinden olmuşlardır.

Bu dönemde 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununa dayanılarak resmi rakamlara göre 3.854 öğretmen,120 öğretim üyesinin görevine son verilmiş, 7.200 devlet memuru hakkında yasal işlem yapılmıştır. Öğretmenler, yaptıkları işin doğası gereği kendilerini çok yönlü olarak yetiştirmek durumundadır. Ancak Türkiye’de eğitim ve bilim emekçilerinin özellikle ekonomik bakımdan yeterli desteği bulamadıkları bilinmektedir.

Türkiye’de yıllardır öğretmenler ve akademisyenler yoksulluk, memur, hizmetli ve idari personel ise açlık sınırının altında maaş almaktadır. Türkiye’nin dört bir yanında, yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen fedakarca çalışan öğretmenlerimiz ve diğer eğitim emekçileri, yıllardır insanca yaşam mücadelesi vermektedir.  Bugün Türkiye’de öğretmenlere yoksulluk sınırının yarısından daha az ücret ödenmesinin ve diğer eğitim emekçilerinin açlık sınırında yaşamaya mahkum edilmesinin sorumluları, eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarına çözüm üretmek yerine, sürekli yeni sorunlar üretenlerdir. Yüz binlerce eğitim emekçisini açlığın ve yoksulluğun kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren bu sisteme karşı, bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan doyuran bir alternatif yaratılmadığı sürece, yaşanan sorunların artarak sürmesi kaçınılmazdır.  

 Öğretmenlerimize, hizmetli ve memurlara insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir.  Bizlerin “insanca bir yaşam” talebine karşın hükümet, Türkiye’nin gelecek kuşaklarını yetiştiren eğitim ve bilim emekçilerini yoksulluğa, sefalete ve açlığa mahkum etmeye devam etmektedir. Tüm toplumsal kesimler gibi, yüz binlerce eğitim ve bilim emekçisi de, art arda gelen zamlar sonrasında ekonomik olarak ciddi bir darboğaza girmiştir. Hükümetin 2010 yılı için belirlediği “memur zammı” şimdiden buhar olup uçmuştur. Bugün açık olarak görülmektedir ki, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin haklarını savunmak, aynı zamanda nitelikli, kamusal eğitim hakkını savunmak anlamına gelmektedir. Bugün, bizim için sadece öğretmenlerin değil, kötü ve sağlıksız koşullarda çalışan, hakları gasp edilen, sürgünlere ve soruşturmalara maruz kalan, güvencesiz istihdam edildiği için eğitime erişemeyen milyonlarca çocuk ve gencimizin ve onların ailelerinin de taleplerini seslendirme ve haklarımıza bir kez daha sahip çıkma günüdür.

Bugün bizim için sadece “kutlanan” değil, nitelikli öğretmen olmadan nitelikli eğitim hakkının olmayacağını haykırma günüdür. 

 Eğitim ve bilim emekçileri, taleplerini daha gür haykırmak ve yaşadığı sorunlara boyun eğmeyeceğini göstermek için; 25 Kasım 2009 Çarşamba Günü Adana’da, Saat:11.00’de, Eğitim Sen (Büyükşehir Belediyesi Karşısı) Önünde Toplanarak, Atatürk caddesi ve Gazipaşa Bulvarı üzerinden Uğur Mumcu Alanına Doğru Greve Giden Kamu Emekçileriyle buluşmak ve destek olmak için bir yürüyüş gerçekleştirecektir. 

Tüm halkımızı Kamu Emekçileriyle buluşmaya, 25 Kasım’da gerçekleştirilecek Greve destek olmaya, yürüyüşlerimize katılmaya çağırıyoruz. Saygılarımızla. 23.11.2009

 Eğitim Sen Adana Şube Yönetim Kurulu adına

Güven BOĞA

Şube Başkanı

Okunma 2848 defa