Milli Eğitim Bakanlığı’nın Görevi "Hafiyelik" Yapmak Değildir!

21 gündür ülke çapında yaşanan devlet terörüne tepki olarak 17 Haziran`da KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve Türk Diş Hekimleri Birliği`nin çağrısıyla yapılan bir günlük grevin ardından, bazı il milli eğitim müdürlüklerinin telefonla aranarak, greve katılan eğitim emekçilerinin kimlik bilgileri ve TC kimlik numaralarının belirlenmesinin istenildiği öğrenilmiştir.

Taksim gezi parkı direnişi sırasında yaşanan polis şiddetini, insanların üzerine kimyasal karışımlı tazyikli su sıkılmasını, 4 yurttaşımızın öldürülmesini protesto etmek ve demokratik tepkimizi göstermek için yapmış olduğumuz greve yönelik tehdit ve girişimleri şaşkınlıkla izliyoruz. Dün sabah İçişleri Bakanı`nın tehdit dolu açıklamalarının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı`nın resmen hafiyeliğe soyunarak, greve katılanların bilgilerini istemesi, iktidarın içine düştüğü çaresizliğin ve derin korkunun somut bir yansımasıdır.

Eğitimin kronikleşmiş sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine yaşanan sorunların daha da derinleşmesine neden olanların, işi gücü bırakıp istihbaratçılığa soyunması ve greve katılan eğitim emekçilerini fişleme mantığıyla hareket etmesi, ancak faşist rejimlerde karşılaşılabilecek bir olaydır. Sağlık Bakanlığı`nın polis saldırıları sırasında yaralananlara gönüllü sağlık hizmeti sunan sağlık emekçilerine yönelik fişleme ve soruşturmasının ardından, eğitim emekçilerine yönelik böylesi bir girişimin başlatılmış olması dikkat çekicidir.

Halkı kin, nefret ve düşmanlık duygularıyla bölerek birbirine karşı kışkırtan, polis gözetiminde sokaklarda satır ve bıçaklarla başbakan lehine slogan atarak halka saldıranlara en küçük bir müdahalede bulunmayan siyasi iktidarın, bakanlıklar üzerinden kamu emekçilerine yönelik resmen fişleme anlamına gelen girişimleri ve soruşturma açmak istemesi siyasi iktidarın gerçek yüzünün bir kez daha net bir şekilde görülmesini sağlamıştır.

Daha önce defalarca belirttik ama öyle anlaşılıyor ki, kendileri gibi düşünmeyen herkese düşman olanlara bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor. Grev hakkını kullandığı için hiçbir sendika üyesi hakkında kanuni işlem yapılamaz. Türkiye`nin altına imza attığı uluslararası anlaşmalar, AİHM ve yüksek yargının verdiği kararlar gereğince kamu emekçilerinin sendikalarının çağrısına uyarak greve çıkması haklı ve meşrudur.

Her ağızlarını açtıklarında "kanunsuz eylem", "izinsiz gösteri" ifadelerini kullananların en temel yasal haklardan bile haberdar olmaması, ülke yönetiminin kimlerin elinde olduğunu görmemiz açısından ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Kısa bir süre Milli Eğitim Bakanlığı`nın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile "bilgi paylaşımı" konusunda bir protokol imzalandığı bilinmektedir. MEB`e soruyoruz; "Greve katılan eğitim emekçilerinin kimlik bilgilerini neden istediniz?", "Bu bilgileri MİT ile paylaşacak mısınız?" Bu sorulara en kısa zamanda yanıt bekliyoruz.

Türkiye`de son yıllarda artan anti-demokratik uygulamalar sonucunda polis kurşunuyla ölenlerin sayısı 132`dir. Gezi Parkı direnişi sonrasında yaşanan şiddetli polis saldırıları, yaşanan ölümler ve ağır yaralanmalar, avukatlara, doktorlara ve gazetecilere yönelik şiddet ve fişleme girişimleri, örneklerini ancak olağanüstü yönetim biçimi olan faşist rejimlerde görebileceğimiz uygulamalardır.

AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir rejimde yaşamak istediklerine bir karar vermeli, halka karşı açık ya da gizli olarak yürüttüğü savaşa artık bir son vermelidir.

Okunma 2175 defa