Adana Şakirpaşa Anadolu Lisesi'nde iddiaya göre, bir öğrenciyi döven başka bir öğrenci ile ağabeyi, kavgaya müdahale eden biyoloji öğretmeni 34 yaşındaki Mehmet Yılmaz'ı da yumrukladı.

Olay, saat 10.15'de Merkez Seyhan İlçesi Şakirpaşa Mahallesi'ndeki Şakirpaşa Anadolu Lisesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, evlerinin pencere camını kırdığı için okul dışında kavga ettiği 1'inci sınıf öğrencisi O.A.'yı okulda gören 4'üncü sınıf öğrencisi M.Ş., ağabeyi Feytullah Ş.'yi çağırdı. Okul bahçesinde bir araya gelen iki kardeş, O.A.'yı tehdit edip, dövdü. Olay sırasında okulda nöbetçi olan biyoloji öğretmeni Mehmet Yılmaz, öğrencileri ayırmak istedi. Bu sırada Feytullah Ş., "Hocam sen karışma, biz bu olayı aramızda çözeceğiz" dedi. Yılmaz kavgayı sonlandırmak için müdahale edince, M.Ş. ile ağabeyi, öğretmeni yumrukladı. Okul idaresi ve diğer öğretmenlerin araya girmesiyle öğrenci M.Ş. ile ağabeyi okundan uzaklaştırılıp polis çağrıldı. Polis, M.Ş. ve Feytullah Ş.'yi gözaltına alarak soruşturma başlattı.

 

ÖĞRETMENLERDEN PROTESTO

Bir grup öğretmen ile Eğitim Sen Adana Şubesi Hukuk Sekreteri Güven Boğa, okul önünde bir araya gelerek öğretmenlerin maruz kaldığı şiddeti protesto etti. Okulda şiddet olaylarının günden güne artış gösterdiğini belirten Boğa, şöyle konuştu:

"Milli Eğitim Bakanlığı'nın güvenli okullar oluşturulması amacıyla politikalar belirlemesi, standart ölçütler koyması, başta okul müdürleri ve öğretmenler olmak üzere bütün okul çalışanlarına şiddet ve önlenmesine yönelik çatışma çözme, arabuluculuk, olumlu disiplin yöntemleri gibi konularda eğitimler verilmesini sağlaması, etkili ebeveynlik eğitim programlarını yaygınlaştırması, çocukların sorunlarını iletebilecekleri ve çözüm üretilebilecek mekanizmaları hayata geçirmesi gerekmektedir. Kaliteli eğitimi hedefleyen çocuk dostu okul ölçütlerini geliştirerek bütün okullara yaygınlaştırması, öğrencilerin etkili iletişim, karar verme, problem çözme, çatışma yönetimi gibi temel hayat becerilerini geliştirmesi için gerçekleştirilen yeni eğitim programlarının etkin uygulanmasını sağlaması, okullarda sanat, spor gibi ders dışı faaliyetlerin geliştirilmesi için altyapıyı sağlaması çok önemlidir. Okulların insan haklarına ve onuruna saygı ilkesini benimseyerek hayata geçirmeleri, ev, okul ve toplum arasındaki iletişimi güçlendirmeleri, öğrenciler ve personel için katılımcı yollarla davranış kuralları belirlemeleri, bireyin, gelişim dönemlerini dikkate alan disiplin tedbirlerini almaları gerekmektedir." - Adana

Adana'da 4 eğitim sendikası, 2000 Evler Ortaokulunda kadın üyemize yapılan saldırıyı protesto etti.

Değerli Basın ve Kamuoyuna

2000 Evler Ortaokulu’nda öğretmenimiz Saadet BİNBUĞA 27/02/2014 tarihinde, Okul Müdür odasında öğrenci velisi tarafından saldırıya uğramış ve darp edilmiştir. Saadet Öğretmenize yapılan bu çirkin saldırıyı şiddetle kınıyoruz.

Eğitim emekçisine şiddetin temelinde başta bakanlığın söylemlerinden ve politikalarından güç alan itibarsızlaştırma ve güvencesizleştirme yatmaktadır.

Öğretmenin az çalışıp çok kazandığını ve öğrenci başarısızlığının başlıca sorumlusu olduğunun her fırsatta belirtildiği, öğrenciden de müşterileşmenin ve müşteri memnuniyetinin beklendiği bir eğitim sisteminin öğretmene yönelen şiddeti artırması kaçınılmazdır.

Eğitimin içeriği şiddetsiz ve karşılıklı saygıya dayanan bir toplum hedefinin çok uzağındadır. Şiddeti öven, mevcut eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları besleyen içeriğe sahip yayınlar bizzat Bakanlığın ve İl Milli Eğitim Müdürlükleri`nin desteğiyle öğrencilerimize ulaşabilmektedir. Okullarda barış ve demokrasi kültürünü geliştirecek etkinliklere yeterince yer verilmemektedir.

Böylesi olayların en aza indirgenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümetin öğretmenin zedelenen itibarını acilen yeniden teslim etmesi, eğitim emekçisine yaptığı işin önemine uygun yaşam ve çalışma koşulları sağlanması ve şiddetin ve şiddet dilinin eğitim alanından temizlenmesi için ciddi bir planlama ile çalışmalar yapması gerekmektedir. Bunlar yapılmayıp hâli hazırdaki politikalarda ısrar edildikçe eğitim emekçisine yönelen sözlü, psikolojik, fiziksel her türlü şiddetin başlıca sorumluluğu bu politikaları üretenlerde olacaktır.

Eğitim sendikaları olarak Saadet Öğretmenimize acil şifalar diliyor ve böylesi olayların artık yaşanmaması için tüm sorumluları inisiyatif almaya davet ediyoruz! 28.02.2014

 

Eğitim Sen – Türk Eğitim Sen – Eğitim İş – Eğitim Bir Sen

 

 

Kurumlar Adına

Kamuran KARACA

Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Kadın İstihdam Paketi Kadınlara Ne Getiriyor.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele etkinlikleri kapsamında Eğitim Sen Adana Şube Kadın Komisyonunun  düzenlediği panel 30 Kasım 2013 Cumartesi günü Türk İş toplantı salonunda gerçekleştirildi.

 

Panelin Video Görüntüleri

 

BASINA VE KAMUOYUNA,

 

Bugün 3 Aralık Uluslararası Engelliler Günü. Bugün, tüm dünyada engellilerin topluma kazandırılması ve insan haklarının tam ve eşit ölçüde sağlanması amacıyla çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.

Ülke nüfusumuzun ne kadarını engelli bireylerimizin oluşturduğunu çoğumuz bilmeyiz. Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine güre Türkiye’de 8,5 milyon engelli bulunmaktadır. Aileleri ile birlikte düşündüğümüzde bu sayı ülke nüfusunun yarısına yaklaşmaktadır. Ayrıca her insanın bir potansiyel engelli adayı olduğunu düşünürsek bu alanda yapılacak çalışmaları çok daha fazla önemsemek gerektiği anlaşılacaktır. Dolayısıyla engelli insanların yaşadığı sorunlar sadece kendilerinin değil, ailelerinin, çevrenin, toplumun kısacası tüm insanların ortak sorunudur.

Engelli bireylerimizin, ülke nüfusuna oranının bu kadar çok olmasına rağmen % 4’lük bir kısmı eğitim imkânlarından faydalanabilmektedir. Özel eğitime ihtiyaç duyan engelliler için de okul sayısı sınırlıdır. Oysa Avrupa'da engelli bireylerin tamamı eğitimin bütün olanaklarından faydalanmakta, hatta gerektiğinde eğitim imkânı engelli bireylerin ayağına kadar götürülmektedir. Gerekli eğitimi alamadıkları için engelli bireylerin sadece %1’i iş sahibi olabilmektedir. Bu yüzden engellilere acımak, onlara bakarak duygulanmak soruna çözüm getirmemektedir. Onlara balık verme yerine, balık tutması öğretilmelidir.

Sağlık, eğitim, istihdam, sosyal güvenlik ve toplumsal yaşama katılım gibi temel sorunlarda engelli vatandaşlarımız için büyük fırsat eşitsizlikleri söz konusudur. Çevre düzenlemelerinin engelli bireylere uygun şekilde yapılmaması, toplu taşıma araçlarını rahatlıkla kullanamamak, trafik karmaşası, yollarda hemen her gün bakım onarım çalışmalarının olması engelliler için çekilmez bir hal almaktadır.

Engelli bireylerimizi topluma kazandırmak ve hayatlarını kolaylaştırabilmek için kurumsal hizmetlerin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Bu nedenle engellilere hizmet götüren kurumların,  demokratik kitle örgütlerinin güçlendirilmesine önem verilmelidir. Bir yandan daha ileri düzenlemeler talep edilirken bir yandan da yasalarımızda yer alan pozitif düzenlemelere sahip çıkılmalı, bunlar toplumsal bilinç ve kamuoyu desteğiyle içselleştirilmelidir. Engellileri ve ailelerini bilinçlendirmeye yönelik bilgi paylaşımının ilgili kurumlarca sağlanması, etkin bir tıbbi bakım şartının devlet tarafından güvence altına alınması, engellilerin kendi kendine yeterlilik ve işlevsellik konusunda rehabilitasyon programlarının kurgulanması ve özellikle araç gereçlerinin de bu kapsamda ele alınacağı yardım servislerinin geliştirilmesi öncelikli konular olmalıdır.

Engelliler ile ilgili politikalar, sadece engellilerin insani haklarını ve sosyal güvencelerini sağlamakla sınırlı olmayıp aynı zamanda engelliliğe neden olan etmenlerin çözümünü de kapsamalıdır. Tıbbi açıdan; koruyucu önlemler konusunda ailelerin bilinçlendirilmesi, sağlık personelinin hizmet içi eğitimlerinin düzenlenmesi, yeni doğan çocuğun gelişiminin incelenmesi, genetik ve psikolojik danışmanlık verilmesi, genetik tanı merkezlerinde konuya hakim personelin istihdamı için düzenlemeler yapılması, evde bakım için gerekli personelin sağlanması, rehabilitasyon hizmetlerinin engelli bireylerin yaşam boyu gereksinimlerini karşılamaya yönelik olarak planlanması, tam teşekküllü hastanelerde rehabilitasyon hizmetlerinin tıbbi, mesleki ve psikososyal boyutu ile uygulanabilmesinin sağlanması amaçlanmalıdır.

Engellileri sadece belirli günlerde değil tüm yaşamları boyunca anlamalı, topluma kazandırmalı ve yaşamlarını daha iyi hale getirmek için çalışılmalıdır. 3 Aralık Dünya Engelliler Gününün, engellilerin insan haklarını ve temel özgürlüklerini kullanma ve topluma tam katılma ve dolayısıyla topluma ait oldukları hissine sahip olmalarını sağlama amacına katkıda bulunmasını diliyor ve KESK olarak dayanışma duygularımızı yineliyoruz.02.12.2013

 

KESK Adana Şubeler Platformu

Orhangazi Ortaokulunda bir öğretmenin darp edilmesine eğitim sendikaları sert tepki gösterdi

Eğitim sendikalarından ortak tepki

“Öğretmenler saldırılara karşı savunmasız”

“Bakanlık öğretmenleri sahipsiz bırakmaktan vazgeçmeli”

“Eğitimcilerin feryadına kulak verilmeli”


Adana’da eğitim sendikaları Seyhan Orhangazi Ortaokulu’nda bir öğretmenin darp edilmesine tepkilerini ortak basın açıklamasıyla gösterdi. Türk Eğitim Sen 1 No’lu Şube Başkanı Selahattin Dolğun, öğretmenlerin saldırılara karşı savunmasız olduğunu belirterek, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimcilere yönelik şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gereğini yapması gerektiğini söyledi. Dolğun, “Sevginin, saygının ve merhametin öğrenildiği yerler olan eğitim yuvalarımız, ne yazık ki şiddetin, çatışmanın ve öfkenin merkezi haline gelmeye başladı. Bu durum eğitim sistemimizin çok ciddi şekilde sorgulanması gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur” dedi.

EĞİTİM SENDİKALARINDAN ORTAK TEPKİ
Seyhan Orhangazi Ortaokulu’nda bir öğretmenin darp edilmesine Eğitim İş, Türk Eğitim Sen, Eğitim Sen ve Eğitim Bir Sen sendikalarının tepkisi sert oldu. Okul önündeki basın açıklamasında ortak metni Türk Eğitim Sen 1 No’lu Şube Başkanı Selahattin Dolğun okudu. Genelde eğitim çalışanlarını, özelde öğretmenleri değersizleştiren, hedef tahtasına oturtan uygulamalara dur demek, yaşanan kötü olayları kınamak ve protesto etmek için bir arada olduklarını dile getiren Dolğun, en kötü ortamlarda bile hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan öğretmenlere uygulanan şiddetin ve saldırıların eğitim çalışanlarını yaraladığını ve can güvenliği kaygılarını artırdığını söyledi.

“TOPLUMSAL ÇÖKÜNTÜNÜN BİR UNSURU”
Dolğun, “Üzülüyoruz, çünkü bu vatan çocuklarını eğiten, her bir öğrencisine ayrı ayrı sevgi gösteren, onların daha iyi bir eğitim almaları için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan, onları hayata hazırlayan bir eğitimcinin saldırıya uğramasını toplumsal çöküntünün bir unsuru olarak görüyoruz” dedi.

“ÖĞRETMENLER SALDIRILARA KARŞI SAVUNMASIZ”
Öğretmenlerin mesleki, özlük ve demokratik sorunlar altında ezildiğini, mesleğine küstürüldüğünü kaydeden Dolğun, bu olumsuzluklara ek olarak öğretmenlere yönelik saldırıların devam ettiğini belirterek şöyle konuştu:
“Maalesef bugün öğretmenlerimiz saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim-öğretim kurumlarında alınması gereken güvenlik tedbirleri yetkililer tarafından alınamamakta ve tüm sorumluluk öğretmenlere bırakılmaktadır. Sevginin, saygının ve merhametin öğrenildiği yerler olan eğitim yuvalarımız, ne yazık ki şiddetin, çatışmanın ve öfkenin merkezi haline gelmeye başladı. Bu durum eğitim sistemimizin çok ciddi şekilde sorgulanması gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur.”

“BAKANLIK ÖĞRETMENLERİ SAHİPSİZ BIRAKMAKTAN VAZGEÇMELİ”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olması gerektiğini ifade eden Dolğun, bakanlığın Hukuk Müşavirliği kanalıyla da yargıya intikal etmiş davalarda kendi personelinin yanında olduğunu göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
Dolğun, “Bakanlık nerede duracağı belli olmayan bu şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gereğini yapmalıdır. Sorun sadece güvenlik politikaları yönünden ele alınmamalı, şiddetin nedenlerini ortadan kaldıracak tedbirlere ağırlık verilmelidir. Sorunun oluşmasında internet, TV reytingleri ve sokak kültürünün etkili olduğu bilinciyle hareket edilmeli, çözüm oluşturulurken de bu etkenler dikkate alınmalıdır. Alo 147 hattı ile eğitimcilerin iftiralarla şikayet edilmesinin önünü açan bakanlık, şiddetin masumu değil mağduru olacağı gerçeğini artık anlamalı, öğretmenleri savunmasız ve sahipsiz bırakmaktan derhal vazgeçmeli” diye konuştu.

“EĞİTİMCİLERİN FERYADINA KULAK VERİLMELİ”
Okullarda öğretmenlerin can güvenliğinin kalmadığını savunan Selahattin Dolğun, her gün bir eğitimcinin şiddet kurbanı olduğunu, okulların tahrip edildiğini ve eğitime ara verildiğini belirterek, “Artık sanal gündemler bir kenar bırakılmalı, Türkiye gerçekleriyle yüzleşilmeli ve eğitimcilerin feryadına kulak verilmelidir. Kimsenin yaptığı cezasız kalmamalı, basınımız eğitimcilerin uğradığı şiddet haberi kadar saldırganların alacakları cezalara da yer vermelidir. Saldırganların hak ettiği cezayı almaları için var gücümüzle çalışacağız” şeklinde konuştu.

DİLEK FENERLERİ UÇURULDU
Hazırlanan ortak metnin okunmasının ardından söz alan Eğitim İş Adana Şube Başkanı İsa Kayadan, Türk Eğitim Sen 2 No’lu Şube Başkanı Kamil Köse ve Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Kamuran Karaca, öğretmenlerin kamuoyunun önünde itibarsızlaştıran eğitim politikaları nedeniyle öğretmenlere yönelik şiddet olaylarının arttığını belirterek sorunun çözümü için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını istediler.
Konuşmaların ardından “Bir şeyi yapmak isterseniz, bir yolunu bulursunuz. İstemezseniz de bir bahane bulursunuz. Unutmayın: Şiddetin masumu değil, mağduru olacağı gerçeğini artık anlayınız” şeklinde bir mesajın bulunduğu dilek fenerleri uçuruldu.

Kaynak :Kamudan.com

Eğitim Sen Yüksek Öğretim Bürosu 21 - 22 Eylül 2013 Tarihinde Genel Merkezimizde Toplanarak Türkiye’de Yüksek Öğretimin ve Üniversitelerin Mevcut Durumlarını Değerlendirmiştir.

Eğitim Sen Yüksek Öğretim Bürosu 21-22 Eylül 2013 tarihinde Genel Merkezimizde toplanarak Türkiye`de yüksek öğretimin ve üniversitelerin mevcut durumlarını değerlendirmiştir. Yapılan toplantı sonucunda;

•Üniversitelerin özerk, bilimsel ve toplumcu yapısına zarar veren YÖK ve üniversitelerin neo-liberal dönüşümü

•Üniversitelerde özel güvenlik, koruma memuru ve polis kıskacında yürütülen baskılar

•Son dönemde öğretim görevlilerine, idari, teknik personele ve öğrencilere açılan soruşturmalar

•Üniversite personelinin iş güvencesi

•KYK`da yapılan yeni düzenlemelerle idari personel ve öğrencilerin yaşadıkları sorunlar

•Üniversitelerde demokrasi, barış ve hoşgörü kültürünün geliştirilmesi

konuları temel mücadele alanlarımız olarak belirlenmiş; 26-27 Ekim 2013 tarihlerinde Üniversite Temsilciler Kurulunun gündemimizdeki konuları tartışmak üzere toplanmasına karar verilmiştir.

21 gündür ülke çapında yaşanan devlet terörüne tepki olarak 17 Haziran`da KESK, DİSK, TMMOB, TTB ve Türk Diş Hekimleri Birliği`nin çağrısıyla yapılan bir günlük grevin ardından, bazı il milli eğitim müdürlüklerinin telefonla aranarak, greve katılan eğitim emekçilerinin kimlik bilgileri ve TC kimlik numaralarının belirlenmesinin istenildiği öğrenilmiştir.

Taksim gezi parkı direnişi sırasında yaşanan polis şiddetini, insanların üzerine kimyasal karışımlı tazyikli su sıkılmasını, 4 yurttaşımızın öldürülmesini protesto etmek ve demokratik tepkimizi göstermek için yapmış olduğumuz greve yönelik tehdit ve girişimleri şaşkınlıkla izliyoruz. Dün sabah İçişleri Bakanı`nın tehdit dolu açıklamalarının ardından, Milli Eğitim Bakanlığı`nın resmen hafiyeliğe soyunarak, greve katılanların bilgilerini istemesi, iktidarın içine düştüğü çaresizliğin ve derin korkunun somut bir yansımasıdır.

Eğitimin kronikleşmiş sorunlarına kalıcı çözümler üretmek yerine yaşanan sorunların daha da derinleşmesine neden olanların, işi gücü bırakıp istihbaratçılığa soyunması ve greve katılan eğitim emekçilerini fişleme mantığıyla hareket etmesi, ancak faşist rejimlerde karşılaşılabilecek bir olaydır. Sağlık Bakanlığı`nın polis saldırıları sırasında yaralananlara gönüllü sağlık hizmeti sunan sağlık emekçilerine yönelik fişleme ve soruşturmasının ardından, eğitim emekçilerine yönelik böylesi bir girişimin başlatılmış olması dikkat çekicidir.

Halkı kin, nefret ve düşmanlık duygularıyla bölerek birbirine karşı kışkırtan, polis gözetiminde sokaklarda satır ve bıçaklarla başbakan lehine slogan atarak halka saldıranlara en küçük bir müdahalede bulunmayan siyasi iktidarın, bakanlıklar üzerinden kamu emekçilerine yönelik resmen fişleme anlamına gelen girişimleri ve soruşturma açmak istemesi siyasi iktidarın gerçek yüzünün bir kez daha net bir şekilde görülmesini sağlamıştır.

Daha önce defalarca belirttik ama öyle anlaşılıyor ki, kendileri gibi düşünmeyen herkese düşman olanlara bir kez daha hatırlatmamız gerekiyor. Grev hakkını kullandığı için hiçbir sendika üyesi hakkında kanuni işlem yapılamaz. Türkiye`nin altına imza attığı uluslararası anlaşmalar, AİHM ve yüksek yargının verdiği kararlar gereğince kamu emekçilerinin sendikalarının çağrısına uyarak greve çıkması haklı ve meşrudur.

Her ağızlarını açtıklarında "kanunsuz eylem", "izinsiz gösteri" ifadelerini kullananların en temel yasal haklardan bile haberdar olmaması, ülke yönetiminin kimlerin elinde olduğunu görmemiz açısından ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur.

Kısa bir süre Milli Eğitim Bakanlığı`nın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile "bilgi paylaşımı" konusunda bir protokol imzalandığı bilinmektedir. MEB`e soruyoruz; "Greve katılan eğitim emekçilerinin kimlik bilgilerini neden istediniz?", "Bu bilgileri MİT ile paylaşacak mısınız?" Bu sorulara en kısa zamanda yanıt bekliyoruz.

Türkiye`de son yıllarda artan anti-demokratik uygulamalar sonucunda polis kurşunuyla ölenlerin sayısı 132`dir. Gezi Parkı direnişi sonrasında yaşanan şiddetli polis saldırıları, yaşanan ölümler ve ağır yaralanmalar, avukatlara, doktorlara ve gazetecilere yönelik şiddet ve fişleme girişimleri, örneklerini ancak olağanüstü yönetim biçimi olan faşist rejimlerde görebileceğimiz uygulamalardır.

AKP hükümeti ve Milli Eğitim Bakanlığı nasıl bir rejimde yaşamak istediklerine bir karar vermeli, halka karşı açık ya da gizli olarak yürüttüğü savaşa artık bir son vermelidir.

Adana'nın en köklü okullarından biri olan ve birçok Adanalının mezun olduğu Atatürk ilköğretim okulu da, Hükümetin 4+4 +4 uygulaması ile eğitime verdiği zarardan, kapatılma uygulaması ile karşı karşıya kalarak nasibini almıştır.

Atatürk İlköğretim Okulu; bilindiği gibi Kurtuluş mahallesinde, Ziya Paşa Bulvarı arkasında, şehir merkezinde bulunan önemli bir eğitim merkezidir. Bu okul bu sene, şubat ayında öğretim yılının 2. döneminde," bina yetersizliği var, yıkılıp yerine daha kapsamlı bir bina yapılacak" denilerek boşaltılmıştı. Okul, öğrenci ve öğretmenleriyle birlikte, Yeşilevler İsmet paşa mahallesinde bulunan Kaşgarlı Mahmut İlköğretim Okulu'na geçici olarak yerleştirilmiş ve kısa zamanda binalarının yapılarak taşınacakları söylenmişti. Ancak şuana kadar eski bina yıkılmamış, yeni bina yapımına başlanmamıştır. Milli Eğitim Müdürlüğü yaptığı değerlendirmelerde, Atatürk İlköğretim Okulu'nun bulunduğu yere yeniden okul yapılmayabileceğini söylemektedir. Burası okul yapılmayacaksa yeni bir AVM’mi yapılacak, ya da başka bir amaçla mı kullanılacaktır?

Atatürk İlköğretim Okulu; öğrenci, öğretmen ve velileri, yeni taşındıkları İsmetpaşa mahallesinde çevrelerinden, evlerinden uzaklaştıkları için mağdur olmaktadırlar. Bir an önce binalarının yenilenmesini ve taşınmayı beklerken, şimdi kendilerine hiç dönemeyebilecekleri söylenmektedir. Bunun yanı sıra okullarının bir de doğrudan dönüşüm kapsamına alınmayarak, ilk ve orta okul olarak ayrıştırılmasının kademeli geçişe göre düzenlenmesi, yani ayrışmanın 3-4 yıla sarkıtılması ile daha şimdiden 4-5 tane 2.kademe öğretmeni norm fazlası durumuna düşmekte ve tayin istemek zorunda kalmaktadır. Yani birçok öğrencinin öğretmeni de değişecektir.

4+4+4 uygulaması ile İlkokul ve ortaokullar ayrıştırıldığına göre, Atatürk ilkokulu eski binasında eğitim öğretim yapabilecekken neden burası boşaltılmıştır. Hiç bir planlama ve öngörü olmadan yapılan işler sonucu mudur, diye düşünmek istediğimiz, Koskoca mazisi olan Atatürk İlkokulu ortadan buharlaştırılmak üzeredir.

Her ne sebeple olursa olsun öğrenci, öğretmen ve veliler okullarının bu şekilde ortadan kaldırılmasını kabul etmeyeceklerini, bu gün buradan bir kere daha haykırmaktadırlar. Biz de sendika olarak ATATÜRK İLKOKULU'na sahip çıkan öğrenci öğretmen ve velilerin yanında olduğumuzu belirtiyor ve sorunun bir an önce çözülmesini istiyoruz.14.06.2013

EĞİTİM SEN ADANA ŞUBE YÖNETİM KURULU Adına
Esra ARSLAN KÖSELE
Şube Kadın Sekreteri

Sendikamız Eğitim Sen, yaptığı basın toplantısıyla 2012-2013 Eğitim-Öğretim Yılı Değerlendirme Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

Bu Kavga, Birçok Üç Fidanını Yitirmenin Acısını Yüreğinde Taşıyanların Kavgasıdır

Merkez Kadın Sekreterimiz Sakine Esen Yılmaz ve Merkez Eğitim Sekreterimiz Betül Korkut`un da katıldığı basın toplantısında, açıklamayı Genel Başkanımız Ünsal Yıldız yaptı. Sözlerine, Türkiye`nin dört bir yanında süren Taksim Gezi Parkı Direnişi`ne selam yollayarak başlayan Yıldız, "İki haftayı aşkın bir süredir Türkiye`de oluşturulmaya çalışılan despotik rejime karşı bütün varlıklarını ortaya koyarak mücadele eden tüm direnişçileri kucaklıyoruz. Bu sadece bu ülkenin doğasının, çevresinin kapitalist ilişkilere peşkeş çekilmesi ciddi bir problemdi ve bu peşkeş çekilmeye karşı çevreye, doğaya ve kentine sahip çıkma mücadelesi çok onurlu bir kavgadır. Ancak bu mesele artık sadece kentine, doğasına ve çevresine sahip çıkma mücadelesi olarak tanımlamak yeterli olmayacaktır. Bu kavga, aynı zamanda, üç fidana kıyma geleneğinden gelenlerle birçok üç fidanını yitirmenin acısını yüreğinde taşıyanların kavgası olduğunu görmek gerekiyor. Her vesileyle kendisi gibi düşünmeyen, oluşturmaya çalıştığı rejime itiraz eden, hak arayışları içerisinde olan toplumun tüm kesimlerini baskı altına almaya çalışan, onları aşağılayan, insanlık onurunu kırmayı alışkanlık haline getirmiş olan siyasal iktidara karşı eşit, özgür ve demokratik bir ülke yaratma ve onuruna sahip çıkma mücadelesidir de aynı zamanda. Tüm bu yanlarıyla Türkiye siyasi tarihi açısından olumlu bir dönem yaratıldı. Elbette yaşamını yitirenlerin, beyin ölümünün gerçekleştiği haberini aldığımız Ethem Sarısülük`ün anıları mücadelemize ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacaklardır" dedi.

Yıldız, daha sonra, gündeme getirildiği ilk günden itibaren Sendikamız Eğitim Sen`in ve toplumun tüm kesimlerinin itiraz ettiği 4+4+4 modeli ile geçirilen bir yılın bilançosunu açıklayan değerlendirme raporuna ilişkin bilgileri paylaştı. Henüz ilkokul eğitimine hazır olmadan okula başlatılan çocuklarda ortaya çıkabilecek rahatsızlıkların gerçekleştiğini de açıklamasında dile getiren Yıldız, Ankara`da 2007 doğumlu bir çocuğun 1. sınıfa başladıktan sonra yaşadıklarını, doktor raporu ile özetledi. Çocuğun %20 oranında özgül öğrenme bozukluğu ve yine %20 oranında skolastik becerilerde karmatik bozukluğu yaşadığını gösteren belgeyi paylaştı.

4+4+4 eğitim sisteminin yarattığı sorunları açıklayan Yıldız, tüm bunların Bakanlık tarafından değerlendirilip eğitim sisteminin kaldırılması gerektiğini; Sendikamızın bu yöndeki mücadelesini sürdüreceğini de belirtti.

Dönem değerlendirme raporunu görmek için tıklayınız.