Cumartesi, 18 Aralık 2021

Zam Yağmurunun Sağanağa Dönüştüğü Koşullarda Asgari Ücrette Yapılan Artış Bir İki Ay İçinde Kağıt Üstünde Kalacak Bir Artıştan İbarettir!

2022 yılı asgari ücreti net 4. 250 TL olarak açıklandı. Buna göre gelir vergisi kesintisi kaldırıldığı için eş ve çocuk durumuna bağlı kalmaksızın tüm asgari ücretlilerin cebine girecek tutar 2022 yılı için aylık net 4.250 TL olacak.  İktidar ve yandaş medya “tarihi artış” nutukları atmaya başladı.

Oysa asıl tarihi artış hayat pahalılığında, iğneden ipliğe sağanağa dönüşen zam yağmurunda,  TL’nin döviz karşısında her gün daha fazla değer yitirmesinde yaşanmaktadır. Dolayısıyla önemli olan asgari ücretin oransal artışı değildir. Önemli olan gün geçtikçe ağırlaşan koşullarda asgari ücretin işçinin ve ailesinin geçimini karşılamaya yetip yetmediğidir.

Madalyonun hayata dönük yüzüne bakıldığında söz konusu artışın mutfakta, çarşıda, pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığının altında kaldığı ve böyle giderse birkaç ay içinde sadece kağıt üstünde kalacak bir tutardan ibaret olduğu net olarak görülmektedir. 

Bu gerçeği görmek için asgari ücretliler başta olmak üzere tüm emekçilerin, sadece birkaç dakikalığına hamaset nutuklarına kulaklarını tıkaması ve yüzünü kendi gerçeğine dönmesi yeterlidir.

  • Mutfakta, çarşıda pazarda yaşanan gerçek hayat pahalılığı-enflasyon bugün %60’ı aşmıştır.
  • İğneden ipliğe zam yağmuru son haftalarda sağanağa dönüşmüştür. 
  • Yüzde %150’den fazla artan un fiyatlarının yarın, öbür gün ekmek fiyatlarını iki katına çıkarması başta olmak üzere tüm temel tüketim mallarının fiyatlarının fahiş oranda artması dolayısıyla hiper enflasyon tehlikesi kapıya dayanmıştır.
  • Açlık sınırı koşar adım 3 bin 500 TL’ye yoksulluk sınırı 11 bin TL’ye gitmektedir.
  • TL’nin döviz kuru karşısında adeta pula dönmesi sadece sanayi ürünlerinde, ara mallarda, enerjide, akaryakıtta değil ham madde, tarım ürünlerinde ve gıdada bile dışarıya bağımlı hale getirilen bir ülkenin vatandaşları olarak hepimizin maaşlarını, ücretlerini, eritmeyi çoktan aşmış, buharlaştırmıştır. 
  • Yılın başında 384 dolara denk gelen asgari ücret bugünkü artışa rağmen ancak 271 dolara denk gelmektedir. ‘Tarihi artış’ olarak abartılan artışa rağmen asgari ücretlinin maaşı yılın başına göre dolar bazında 113 dolar azalmıştır.
  • Bugün yapılan artışa rağmen Avrupa ülkeleri içinde  ‘asgari ücretin en düşük olduğu ülke’ ünvanı hala Türkiye’ye aittir. Türkiye’deki asgari ücret zamlı haliyle dahi Çin’in 130 dolar altındadır.

En önemlisi tüm bunlara rağmen ülkeyi yönetenlerin asgari ücretliler başta olmak üzere tüm çalışanlara tek vaadi vardır. O da ülkeyi ucuz emek cennetine çevirme üzerine kurulu “yeni” ekonomik model vaadidir. Yani tüm işçilere emekçilere vaat edilen tek şey dünya pazarı ile rekabet adına köleliktir.

Bunun için süreç boyunca siyasal iktidar ve yandaşları bir algı yaratma operasyonu yürütmüştür.

Dolar kurunun 9,5 TL olduğu koşullarda yapılan bir ankete dayanılarak “çalışanların yüzde 37,3’ünün asgari ücretin 3 bin 750-4 bin lira arasında olmasını istediğini”  iddia edilmiştir. Sadece son bir ayda TL’nin dolar karşısında %55 değer yitirmesi görmezden gelinerek ”asgari ücrette çalışanların beklentisinin de üzerinde artış yapıldı ”  algısı yaratılmak istenmiştir.

Halbuki 1 doların 16 TL’ye dayandığı bugünkü koşullarda “asgari ücretin ne kadar olmasını istiyorsunuz” diye sorulacak olsa çalışanların ezici çoğunluğun vereceği cevap bellidir.

Söz konusu algı operasyonlarının etkisi geçicidir. Kalıcı olan tüm emekçilerin, işçilerin insanca yaşamaya yetecek bir ücret mücadelesidir.

Bunun için;

  • Ülkemizin altında imzası bulunan uluslararası sözleşme ve anlaşmaların gereği yerine getirilerek asgari ücret hesabında sadece işçinin kendisi değil, işçi ile birlikte ailesi temel alınmalıdır. Bu kapsamda Asgari ücret tespitine ilişkin 131 Sayılı ILO Sözleşmesi onaylanmalıdır.
  • Asgari ücrette yapılan artış gittikçe ağırlaşan koşullarda yetersizdir. Öte yandan Türkiye’nin tüm çalışanlar için bir asgari ücretliler ülkesine dönüşmemesi için kamu emekçilerinin, emeklilerin, işçilerin maaş ve ücretleri de en az asgari ücrete yapılan artış oranında, en az %50 artırılmalıdır.  Çoktan kadük hale gelen Toplu İş Sözleşmeleri buna göre yenilenmelidir.
  • Yıllardır TÜİK’in çarpık rakamlarına mahkum edilen,  milli gelirden pay verilmeyen asgari ücretliler başta olmak üzere tüm emekçilerin, işçilerin yaşadığı kayıplar karşılanmalıdır.
  • Asgari ücret  ulusal ölçekli bir toplu pazarlıkla belirlenmeli ve uyuşmazlık durumunda grev hakkını da içermelidir.

KESK olarak tekrar altını çiziyoruz,  asgari ücrette oransal artış hayat iğneden ipliğe sağanağa dönüşen zam yağmurunun sürdüğü koşullarda sadece birkaç ay belki de daha az süreli suni bir” bayram havası yaratmaktan” ibarettir.

Asgari ücretlisinden emeklisine, işçisinden kamu emekçisine hepimiz için suni değil, gerçek bir bayram havası yaratmanın tek yolu bizlere kölelik dayatanlara karşı emeğin hakları için ortak mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir.

Bu vesile ile “GEÇİNEMİYORUZ” diyen herkesi 18 Aralık 2021 Cumartesi günü İzmir ve Diyarbakır’da, 19 Aralık 2021 Pazar günü Ankara ve İstanbul’da yapacağımız mitinglerde yan yana, omuz omuza olmaya, emeğin kürsüsünü hep beraber kurmaya çağırıyoruz.

KESK Adana Şubeler Platformu; “Dövizin yükselişi engellenemiyor! Eriyen her kuruş, halkın sırtına yüklenen milyarlarca borç demek. Halkın daha fazla yoksullaşması demek.”

KESK Adana Şubeler Platformu İnönü Parkında”İnsanca Yaşam, Emekten ve Halktan Yana Bütçe İçin Omuz Omuza” Başlıklı Basın Açıklaması Gerçekleştirdi.

Dönem sözcüsü SES Eş Başkanı Dr. Mürşit Enis Akyüz tarafından okunan basın açıklamasında, “19 Aralık Ankara Mitinginde buluşmaya çağırıyoruz!” denildi.

TMMOB Adana İKK ve bazı siyasi partilerin de destek verdiği açıklamada Akyüz sözlerine şu şekilde devam etti;

“Temel tüketim mallarına yapılan zamlar, hayat pahalılığı hepimiz için dayanılmaz hale geldi! Sütten yoğurda, peynirden zeytine vb. tükettiğimiz temel ürünleri alamaz hale geldik. Yaşam her geçen gün bizler için daha zor hale geldi. Biz emeğiyle geçinenler yoksulluk ve sefaletle boğuşurken; tek adam iktidarı pişkince 20 yıl yetmezmiş gibi bekleyin ‘’yeni ekonomik program uyguluyoruz” diyor.”

 NE YAPMALIYIZ?

 Krizden çıkışın ağır faturasını ödemeyi reddedip iş, özgürlük, eşit yurttaşlık talepleri için birleşip hep birlikte mücadele etmeliyiz.

İşçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, üreticiler!

Bizleri sefalete itenlere karşı sadece yakınarak, söylenerek, kızarak bu durumu değiştiremeyiz. Halk için bütçe, İnsanca yaşanacak bir ücret ve vergide adaletin sağlanması, yapılan zamların geri alınması için birleşmeli ve harekete geçmeliyiz…

TALEPLERİMİZ

  • Ücretler insanca yaşanacak düzeye çıkarılsın
  • Temel tüketim mallarından alınan KDV ve bütün dolaylı vergiler kaldırılsın
  • Gerçek enflasyon oranında ücretlere zam yapılsın, bu güne kadarki kayıplarımız karşılansın
  • Yoksulluk sınırının altındaki ücret ve maaşlardan vergi alınmasın
  • Sermaye’ye değil emekçi halka bütçe için toplumun tüm kesimleri sürece dahil edilsin
  • Tüm kamu emekçilerinin ek göstergeleri en az 3600e çıkarılsın

Tüm halkımızı, işçi ve emekçileri, ARTIK YETER demek için

19 Aralık Ankara Mitinginde buluşmaya çağırıyoruz!”

KESK ADANA ŞUBELER PLATFORMU ÜYELERİ AÇIKLAMA SONRASI HALKA DÖNÜK BİLDİRİ DAĞITTILAR.