Mayıs 2020

Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından genel müdürlüğe bağlı bazı özel program ve proje uygulayan eğitim kurumlarına öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmelerine ilişkin16.04.2020 gün ve 6410463 sayılı duyuru yayımlanmıştır. Bu duyuruda 01.09.2016 gün, 29818 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumları Yönetmelik hükümlerine göre öğretmen atamaları yapılacağı belirtilmiştir. Ancak anılan yönetmeliğin bazı hükümlerinin iptali istemiyle aralarında sendikamızın da olduğu bazı sendikalarca dava açılmış ve bu davalardan birinde Danıştay 2.Dairesi 24.12.2019 gün ve E:2016/13544, K: 2019/7431 sayılı kararıyla iptal kararı göz ardı edilmiştir. Anılan kararda iptaline karar verilen hükümler arasında proje okullara öğretmen atama başvurusunda aranan anılan yönetmeliğin 8. maddesinin 1. fıkrasının ç bendinde yer alan “Başvurunun son günü itibarıyla, son dört yıl içinde adli veya idari soruşturma sonucu aylıktan kesme ya da daha üst ceza almamış olmak” koşulu da vardır. Bu duyuru ise söz konusu Danıştay kararı yok sayılarak hazırlanmış tüm illere gönderilmiştir. Bu nedenle Diyarbakır İl Milli Eğitim Müdürlüğü yayımladığı konuyla ilgili 13.04.2020 gün ve 6336255 sayılı duyurusunda söz konusu bakanlık duyurusundan yola çıkarak proje okullarına öğretmen atama başvurusunda anılan Danıştay kararıyla iptaline karar verilen “Başvurunun son günü itibarıyla, son dört yıl içinde adli veya idari soruşturma sonucu aylıktan kesme ya da daha üst ceza almamış olmak” koşuluna da yer vermiştir. Sendikamız Diyarbakır ilindeki gibi hataların yapılmaması ve başvuru süresinin uzatılması için Milli Eğitim Bakanlığı Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne başvuru yapmıştır ve konunun takipçisi olacaktır.

25-26 Temmuz 2020 tarihine ertelenen YKS’nin 27-28 Haziran’a alınmasını; ayrıca salgın tamamen ortadan kalktıktan sonra yapılması gereken LGS’nin 20 Haziran tarihinde yapılmasına karar verilmesini anlamamız ve kabul etmemiz mümkün değildir. Sınav tarihlerinin, öğrencilerin üstün yararı ve aynı zamanda da öğrenciler, eğitim ve bilim emekçilerinin sağlığı gözetilerek planlanması gerekirdi. Ancak, siyasi iktidarın öncelikleri ile eğitimcilerin, öğrencilerin ve velilerin önceliklerinin aynı olmadığı görülmektedir. Sınavların Haziran ayı içerisinde yapılması kararının alınması, siyasi iktidarın insan ekonomik öncelikleri insan sağlığına tercih ettiğini bir kez daha göstermiştir. Bu kararın, yaşanan ekonomik krizin etkilerinin emekçiler açısından hafifletilmesine katkısının olmayacağının bilinmesi gerekir.

Dünya genelinde ve ülkemizde bir ekonomik kriz yaşanmaktadır ve buna karşı acil önlemler  alınması gerekmektedir. Ancak, söz konusu krizden sermaye çevrelerinin çıkarlarını koruyan; krizin tüm yükünü emekçiler başta olmak üzere geniş toplumsal kesimlerin üzerine yıkan politikalar ve uygulamalarla çıkılması mümkün değildir. Buradan çıkış için atılacak ilk adım, devletin sosyal sorumlulukları ve görevlerini yerine getirmesi olmalıdır. En önemli olan konu ise, uygulanan ekonomik politikaların emekçilerin ve halkın yararına olacak şekilde yeniden kurgulanmasıdır. Vergide adaletin sağlanması ve desteklenmesi gereken kesimlerin kamu kaynakları ile desteklenmesi yine yapılması gerekenler arasındadır.

Krizle ilgili gerçekçi adımlar atmak yerine, kısa vadede turizm gelirlerinin artması için sınavları öne almak siyasi iktidarın tercihlerini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Yapılan tercih ve alınan karar öğrencilerimizin eğitim hakkı ve geleceğinden yana değildir.

Yapılan tercih öğrencilerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin sağlığından yana değildir.

Yapılan tercih uzaktan eğitime erişimi olmayan yoksul öğrencilerden yana değildir.

 Yapılan tercih sınav kaygısı yaşayan öğrencilerimizden yana değildir.

Yapılan tercih eğitim aracılığıyla yaşamını belirlemeye çalışan öğrencilerimizden yana değildir.

Yapılan tercih çocukların iyi bir geleceği olması için çırpınan velilerimizden yana değildir.

YKS’nin yeniden Haziran ayına alınmasına dönük tepkilerden sonra YÖK tarafından yapılan açıklama ile TYT süresi uzatılmış, yerleştirmeye esas baraj puanı 180’den 170’e düşürülmüş ve 12. sınıfın ikinci dönem konuları sınav kapsamından çıkarılmıştır. Son  anda yapılan bu değişikliklerin kamuoyunda oluşan tepkinin azaltılması amacıyla yapıldığı görülmektedir. Bu değişikliklerin sonuçları etkilemeyeceği de bilinmelidir. Yine LGS’de ilk defa her öğrencinin kendi okulunda sınava gireceği sanki büyük bir yenilik gibi kamuoyuna sunulmaya çalışıldı. Ancak, MEB yetkililerine bunun daha öncede uygulandığının hatırlatılması gerekmektedir. Öğrencilerin ve eğitimcilerin taleplerini, sağlıklarını, kaygılarını dikkate almadan karar alınmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Meselenin sadece bir takvim meselesi olmadığının görülmesi gerekmektedir. Yapılması gereken, sınavların içerik, biçim, uygulama şekli dahil olmak üzere yeniden değerlendirilmesidir. Uzaktan eğitime erişimi olmayan öğrencilerin yaşayacağı mağduriyeti giderecek şekilde sistem yeniden kurgulanmak durumundadır. Var olan durumda yapılacak sınavlara tüm öğrenciler eşit koşullarda hazırlanmadığı için, bu sınavlar yoksul öğrenciler açısından olumsuz sonuçlar üretecektir. Standartlaşmış ve merkezileşmiş sınavların yarattığı eşitsizlikleri yok sayarak kararlar alınmamalıdır.

Eğitim Sen olarak, uzun vadede standartlaşmış merkezi sınavların kaldırılmasını, kısa vadede de  MEB ve YÖK’ün alınan kararları gözden geçirmesini ve yaşadığımız dönemin gerçekliğine uygun şekilde yeniden bir planlama yapması gerektiğini düşünmekteyiz. Öğrencilerimizin geleceğini belirleyecek bu sınavların, salgın tehdidinin tamamen ortadan kalktığı bilim insanları tarafından açıklanana dek yapılmaması gerekmektedir. Öğrencilerimizin eğitim hakkı için verilecek mücadele aynı zamanda ortak geleceğimiz içindir. Geleceğimize sahip çıkmayı sürdüreceğiz.

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU

Salgın nedeni ile alınan önlemlerden dolayı bu yıl 1 Mayıs’ta evdeydik. Kitlesel mitinglerde bir araya gelemesek de; türkülerimizi coşkuyla söyleyip, birlikte halay çekemesek de bulunduğumuz her yeri 1 Mayıs alanına çevirmeyi başardık. Evlerimizi, balkonlarımızı, pencerelerimizi süsleyerek, marşlarımızı mahallelerde, apartmanlarda birlikte söyleyerek emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma kararlılığını yaşam alanlarımıza taşıdık. 1 Mayıs günü, DİSK yöneticilerinin Taksim’e gitmelerine izin verilmeyerek gözaltına alınmaları ise siyasi iktidarın emekçilere dönük yaklaşımının sonucuydu. Sermayenin gereksinimlerini karşılamak için sağlık riskine rağmen emekçilerin çalıştırıldığı, sokağa çıkma yasağından muaf tutuldukları bir dönemde, emekçilerin bayramlarını kutlamalarının yasaklanmasının bir politik yaklaşımın sonucu olduğunun farkındayız. Tam da bu nedenle, bu yıl 1 Mayıs’ta “emek ve bilimle kurulacak eşit ve özgür bir dünya” talebimizi yaygınlaştırdık. Birlikte başaracağımıza olan inancımızı hiç yitirmedik.

EĞİTİMDE GEÇEN HAFTA

  1. Salgın tehlikesi tam olarak ortadan kalkana dek okullar kapalı kalmalıdır. Önceliğimiz öğrencilerimiz, eğitim ve bilim emekçilerinin sağlığıdır.
  2. Uzaktan eğitimde, erişim ve yapılan uygulamalara öğrenci katılımında düşüklük başta olmak üzere sorunlar devam etmektedir. MEB, sendikalar başta olmak üzere, eğitim alanında bulunan tüm kesimlerle bir araya gelmeli ve uzaktan eğitim sürecini bu kesimlerle birlikte sürdürmelidir.
  3. Canlı sınıf uygulaması dâhil, uzaktan eğitimle ilgili konularda öğretmenlerin kararları esas olmalıdır. Canlı sınıf uygulaması konusunda öğretmenlere baskı yapılmamalıdır. Uzaktan eğitim öğretmenleri kontrol ve baskı aracına dönüşmemelidir.
  4. Salgınla da gelinen aşama da, önceden ertelenen YKS tarihlerinin yeniden öne çekilmesi ile ilgili bir tartışma başladı. Alınacak kararlarda ve yapılacak düzenlemelerde önceliğin öğrencilerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin sağlığı ve eğitim hakkından eşit yararlanma olmalıdır. YÖK ve ÖSYM sınav tarihlerini yeniden Haziran ayına almamalıdır.
  5. Aydın İl MEM tarafından düzenlenen “Ramazan Günlükleri” eğitimin dinselleştirilmesinin örneklerindendir. Bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Öğrencilerimizin kamusal eğitim hakkını savunmayı sürdüreceğiz.
  6. Proje okullarında görev yapan eğitim yöneticilerine yeniden görevlendirilme için başvuru hakkı verilmesi eşitsizlik yaratacaktır. Toplumsal fayda üretmeyen proje okulu uygulaması sonlandırılmalıdır. Bu okullara atamalar ve görevlendirmeler genel kurallara göre yapılmalıdır. Eğitim yöneticileri demokratik katılım ve yöntemlerle belirlenmelidir.
  7. Yükseköğretimde norm kadro uygulaması sonlandırılmalıdır. Üniversitelerin kontrol altına alınması arayışlarından vazgeçilerek insan, doğa ve toplum yararına bilim üretmelerinin önünün açılması gerekmektedir.
  8. Anayasa Mahkemesi güvenlik soruşturması ile ilgili kanunu iptal etti. Güvenlik soruşturmasından kaynaklı göreve başlatılmayan kamu emekçilerinin mağduriyetlerinin acilen giderilmesi, tüm hak kayıpları karşılanarak görevlerine bir an önce başlatılması gerekmektedir.
  9. Üsküdar ilçe MEM tarafından düzenlenen etkinliklere katılan öğretmenlerin kişisel verilerinin yayınlandığına dair iddialar MEB tarafından soruşturulmalı ve kamuoyuna bu konu ile ilgili bilgi verilmelidir. Çalışanlar güvenli olmayan uzaktan erişim araçlarını kullanmaya zorlanmamalıdır.
  10. BİLSEM öğretmenlerinin ücret sorunu devam etmektedir. BİLSEM öğretmenlerinin ücretleri kesilemez. MEB hızla bu durumu düzeltmeli ve BİLSEM öğretmenlerinin mağdur olmasını engellemelidir.
  11. Bu hafta, 18 Mart 2020 tarihinde ataması yapılan arkadaşlarımızın göreve başlamak için bekleyişinin 6. haftasıydı. Ataması yapılan arkadaşların okulların kapalı olduğu için göreve başlatılmaması kabul edilebilir bir durum değildir. MEB, arkadaşlarımızı acilen göreve başlatmalıdır.
  12. Van’da Jiyan isimli arkadaşımızın isminden dolayı EBA tarafından sisteme girmesine izin verilmemesi kabul edilebilir bir durum değildir. Bu durumla ilgili MEB bir inceleme yapmalı, gerekiyorsa da soruşturma açmalıdır.
  13. Ortaöğretim kurumlarında birinci dönem notu düşük olan öğrencilerin, okulların kapalı olmasından dolayı, notlarını yükseltme olanağı ortadan kalkmıştır. MEB’in notlarını yükseltmek isteyen öğrenciler için bir yöntem geliştirmesi gerekmektedir.
  14. LGS için 7 Haziran tarihi erkendir. MEB sınav tarihi ve içeriği ile ilgili yeni bir planlamayı ilgili kesimlerle birlikte yapmalıdır.
  15. Okul aile birlikleri tarafından çalıştırılan eğitim emekçilerinin ücretleri MEB tarafından ödenmelidir.
  16. Ordu Gölköy’de, aynı işi yapan okul müdürlerinden sadece “malum sendikanın” ilçe temsilcisine ödül verilmesi iddiası ile ilgili MEB inceleme başlatmalıdır. Yapılacak olan yönetici görevlendirmelerinde liyakat esas alınmalıdır.
  17. Erzincan BYÜ Hukuk Fakültesi’nin aynı güne 7 sınav planlamasının anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tarafı yoktur. YÖK uzaktan eğitim konusunda inisiyatif almalı; yaşanan sorunların tartışılacağı ve çözümlerin üretileceği bilimsel bir çalışmayı acilen yapmalıdır.

Kamuoyuna Saygıyla Sunarız

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU

İNSANCA YAŞAMAK İÇİN ÜRETECEĞİMİZ

YENİ BİR TOPLUMSAL DÜZENİ

 EMEK VE BİLİMLE KURACAĞIZ!

Bizler bu ülkenin işçileri, emekçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri….

Bizler bu dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini, alın terimizle, aklımızla, bilgimizle, kısacası emeğimizle üretenler.

2020 1 Mayısında her yıl olduğu gibi umutlarımızla, bilincimizle ve dayanışmamızla bir aradayız.

On yıllardır dünya halklarına sınırsız bir emek ve doğa sömürüsü, savaşlar, ekonomik krizler, artan eşitsizlikler, yoksulluk, işsizlik dışında hiçbir şey sunamayan bu düzen küresel salgın ile beraber büyük bir uygarlık krizi yaşıyor.

Kapitalist sistem insanlığın, doğanın ve yaşamın üzerine çöküyor. Bu uygarlık krizi bir kez daha gösteriyor ki, bu düzenin çarkları bizleri, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üretenleri insanca yaşatmak için kurulmamış.

Salgın koşullarında bile zorunlu olmayan işlerde, fabrikalarda, atölyelerde, kamu kurum ve kuruluşlarında, şantiyelerde çalışmamızı dayatan; zorunlu işlerde gerekli önlemleri almadan bizleri çalıştıran bu düzen, bizi üretimdeki herhangi bir araç gereçten farksız basit bir meta olarak görüyor.

Artık daha net görüyoruz ki, insani ihtiyaçlarımız için üretmiyoruz, insanca yaşamak için üretmiyoruz, toplumun geniş kesimlerine daha iyi bir yaşam kurmak için üretmiyoruz. Sadece ve sadece sermayenin bu akıldışı düzeninin çarkları dönsün diye üretiyoruz.

İşte 2020 1 Mayıs’ı bu gerçekliğin en çıplak haliyle görüldüğü ve bunun karşısında işçi sınıfının başka bir dünya, yeni bir toplumsal düzen iradesinin dünya çapında haykırıldığı bir kırılma anı olarak tarihe geçecek.

Biz yeni bir toplumsal düzen istiyoruz.

Eğer bugün biz emekçilerin  egemen olduğu bir düzen olsa idi salgına karşı toplumun sağlığını, işini ve geçimini koruyacak gerçek bir mücadele verirdik.

  1. Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma acilen durdurulurdu. Çünkü yaşamaktan, insandan daha önemli hiçbir şey olmazdı.
  2. Salgın süresince herkesin işi ve geçimi devletin güvencesinde olurdu.
  3. İnsanlar yaşam savaşı verirken elektrik, su, doğalgaz faturalarından KDV, kredilerden faiz toplamak asla akla gelmeyeceği gibi, temel ihtiyaçlar salgın riski boyunca devlet tarafından karşılanırdı.
  4. Tümüyle kamu kontrolündeki sağlık kuruluşları, yurttaşların tamamına, istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız sağlık hizmeti sunardı.
  5. Salgına karşı önlemler üç beş patron örgütü ile değil, işçilerle, kamu emekçileriyle, hekimlerle, mühendislerle, akademisyenlerle beraber belirlenirdi. Ölçü patronların karları değil aklın ve bilimin ışığında toplumun korunması olurdu.
  6. Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere tüm zorunlu işlerde çalışanlar haftalarca koruyucu ekipman beklemez, insanlarımızın ölümü ve hastalanması engellenirdi.
  7. Tüm kadınlara iş ve gelir güvencesi sağlanır, evde kalınan dönemlerde ev içi şiddetin önlenmesi için devlet etkin önlemler alırdı.
  8. Tek kişinin dediği ferman olmaz, muhtarından belediyesine tüm kamu kurumları ile işbirliği içinde bir mücadele yürütülür, maskesinden ekmeğine tüm ihtiyaçlar beraber karşılanır, siyasi rekabet değil halkın sağlığı öncelikli olurdu.

Bu anlatılan hayal değil. İnsanlık tarihi boyunca egemenler, toplumun çoğunluğunun çıkarına bir düzenin mümkün olmadığını anlattılar ve yalan söylediler.

Bugün görüyoruz ki, asıl mümkün olmayan, asıl akıldışı olan bu düzendir. Toplumları hastalığa, dünyayı ekolojik krizlere, üretenleri açlığa, işsizliğe, güvencesizliğe mahkum eden bu düzen Türkiye ve dünya halklarının sırtında bir yüktür.

Bu düzenin çarkları bizim emeğimizle, aklımızla, bilgimizle dönüyor, öyle ise biz bu düzeni emekten, demokrasiden, barıştan yana değiştirebiliriz.

Biz emekçiler sermaye değil halk egemenliğini esas alan, sömürüye karşı emeğin haklarını koruyan, toplumsal zenginliğe el koyan yüzde 1’in değil toplumun yararını esas alan yeni bir toplumsal düzeni kurmak için seferber olacağız.

1.İnsan onuruna yaraşır bir iş ve ücret, kamusal sosyal güvenlik ve sendikal hakların eksiksiz güvence altına alındığı yeni bir toplumsal düzen kuracağız.

2.Demokrasinin ve ifade özgürlüğünün tahrip edilmediği yeni bir toplumsal düzen kuracağız.

3.Her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve ötekileştirmeye karşı eşit yurttaşlığın, yurtta, bölgede ve dünyada barışın benimsendiği yeni bir toplumsal düzen kuracağız.

2020 1 Mayıs’ında tarihin bu kırılma anında ilan ediyoruz:

Birliğimizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı böylesi bir toplumsal düzeni kurmak için güçlendireceğiz.

Yeni bir toplumsal düzeni emek ile bilim ile kuracağız!

DİSK-KESK-TMMOB-TTB