Salı, 12 Mayıs 2020

Milyonlarca öğrencinin sesini duyurmak için harcadığı tüm çabanın görmezden gelinmesinin; ortaya konulan eleştirilerin yok sayılmasının; yapılan önerilen işitilmemesinin ve ifade edilen uyarıların dikkate alınmamasının açıklanabilir bir tarafı yok. Siyasi iktidarın LGS-YKS’nin Haziran ayında yapılmasına dönük ısrarının sadece turizmcilerin talepleri ile açıklanabilir bir tarafı yok. Turizmcilerle birlikte vakıf üniversitelerinden, özel okullara kadar uzanan geniş bir sermaye çevresinin gereksinim ve taleplerine göre toplumsal yaşamın yeniden planlanmasına tanıklık ediyoruz. Sınavlara dönük itirazımız aslında sermayenin gereksinimlerine göre gündelik yaşamımızın siyasi iktidar tarafından yeniden tasarlanmasına itirazdır. Bu nedenle de, Eğitim Sen olarak bu itirazımızı sürdüreceğiz.

Bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen salgınla ilgili alınan tedbirlerin sermayenin ihtiyaçlarından dolayı gevşetildiği ihtiyatsız bir “normalleşme” dönemindeyiz. Umarız bu sürecin sonunda salgın yeniden yayılmaz, vaka sayısında artış yaşanmaz.

Bugünün Gündemi:

  1. Eğitim Sen tarafından öğrencilerimizin eğitim hakkı ve sağlıklarını korumak için başlattığımız imza kampanyası devam ediyor. Bugün (12 Mayıs 2020) itibariyle kampanyamıza destek verenlerin sayısı 13.500’i geçti. Bu kadar kısa süre içerisinde kampanyamıza dönük bu yoğun ilginin siyasi iktidar tarafından algılanarak yeniden bir planlama yapılması gerektiği açıktır. Eğitim Sen şubeleri, temsilcilikleri ve üyeleri 15 Mayıs tarihine kadar devam edecek olan kampanyamızı bulundukları yerlerde tüm yurttaşlara ulaştıracaktır. Öğrencilerimizin eğitim hakkı için verilen mücadele geleceğimiz için verilen mücadeledir. Geleceğimizi savunmakta kararlıyız.
  2. 4 Mayıs 2020 tarihinde yapılan kabine toplantısı sonrasında üniversitelerin 15 Haziran tarihi itibariyle açılabileceği açıklanmıştı. Bu kararın ardından sene sonu sınavlarının nasıl olacağı ile ilgili bir tartışma başladı. YÖK Yürütme Kurulu’nun 11 Mayıs 2020 tarihli toplantısında bu konuda; Sağlık Bakanlığı’nın talebi doğrultusunda dönem sonu sınavları ile bu eğitim ve öğretim yılına ait diğer sınavların yüz yüze gerçekleştirilmemesine karar verilmiştir. Bu sınavların üniversite yetkili kurullarınca tercih edilecek dijital imkânlarla veya ödev, proje gibi alternatif yöntemlerin uygulanarak yapılması kararlaştırılmıştır. Üniversitelerden yüz yüze sınav yapmamasını isteyen Sağlık Bakanlığı Haziran ayı içerisinde LGS ve YKS’nin yapılmamasını istememiş olmalı ki, bu sınavlar yapılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın aynı ay içerisinde yapılacak sınavlarla ilgili iki farklı tutumuna dönük kamuoyuna bir açıklama yapması gerekmektedir. Önceliğimiz öğrencilerimizin sağlığıdır.
  3. Her düzeydeki eğitim yöneticisinin kendisini göstermek için yaptığı uygulamalar çoğunlukla çalışanların hakları ve yürürlükteki mevzuatla çelişmektedir. Öğretmenler MEB tarafından alınan kararla idari izinli olmasına rağmen Muğla Milas’ta bir mesleki ve teknik Anadolu lisesi yönetimi, öğretmenleri, 15 Mayıs 2020 tarihinde okulun bahçesinde yapılacak olan toplantıya çağırdı. Üstelik toplantıya katılımın zorunlu olduğunu ima etmek içinde birinci gündem maddesi de açılış ve yoklama olarak planlandı. Bu okul müdürüne, öğretmenlerin 31 Mayıs 2020 tarihine kadar idari izinde olduğunu ve bu şekilde onları okula çağırma hakkına sahip olmadığının hatırlatılması gerekiyor. Ayrıca, salgınla ilgili yayınlanan genelgeler hala yürürlükteyken bu şekilde bir toplantının düzenlenmesi genelgelere muhalefet etmek anlamına gelmektedir. Çalışanların sağlıkları açısından risk oluşturacak böyle bir toplantının yapılmasının mümkün olmadığı açıktır. Eğitim yöneticileri görevlerini yaparken çalışanların hakları ve sağlıklarına özen göstermek durumundadır.
  4. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan eğitim emekçisi arkadaşlarımızın mağduriyeti sürmektedir. Arkadaşlarımız, tüm engellere rağmen yaşadıkları sorunları ve mağduriyetleri anlatmaya çalışmakta ancak yükselen bu sesi duyarak çözüm üretmesi gereken sorumlu kurumlar bu konuda sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımızın sorunlarının çözülmesi ve bu merkezlerden yararlanan öğrencilerin daha nitelikli hizmet alabilmesi için bu kurumların kamulaştırılması artık gündeme alınmalıdır. Eğitim kamusal bir hizmettir ve kamu görevlileri eliyle verilmesi esastır.
  5. İstanbul’da özel bir okulda yaşananlar eğitimin kamusal hizmet olmasındaki ısrarımızın haklılığını ortaya koymaktadır. Söz konusu özel okul yönetimi, okulların kapalı olması nedeniyle ödedikleri ücreti talep eden velilerin öğrencilerinin kayıtlarını silerek, e-okul sisteminin dışına çıkardı. Yaşananların öğrencilerin psikolojisi üzerindeki olumsuz etkisi, okula ve eğitime karşı geliştirdikleri tutumda oluşturacağı olumsuzluk mutlaka dikkate alınmalı. Eğitim dâhil tüm kamu hizmetlerinin alınıp satılması, ticaretin malzemesi olması kabul edilemez. Tüm öğrencilerimiz için eşit, ücretsiz ve nitelikli kamusal eğitim talep etmeyi sürdüreceğiz.

Kamuoyuna Saygıyla Sunarız

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU

Bugün “çarklar dönsün” diye yüzbinlerce işçiyi, yeterli tedbirleri almadan fabrikalarda, inşaatlarda, marketlerde, kargo şirketlerinde, kamu işyerlerinde çalıştırıp yüzlercesinin covid 19’a yakalanmasına, onlarcasının ölümüne neden olanlar bundan tam 6 yıl önce de gerekli denetimleri yapmadıkları, rodövans, dayıbaşılık gibi güvencesiz çalıştırma uygulamalarını yaygınlaştırdıkları için, Soma’da 301 maden işçimizi kaybetmemize zemin hazırladılar! 301 işçi kardeşimiz göz göre göre gelen bir katliam sonucu hayatını kaybetti!

Aradan geçen 6 yıla rağmen ne acımız dindi, ne adalet arayışımız sona erdi ne de mücadele azmimiz bitti!  Aksine yaralarımızı daha da kanatan gelişmeler öfkemizi büyüttü…

Ülkemizde hukukun çöküşü Soma davasıyla bir kez daha gözler önüne serilmiştir. Davayı Soma’dan kaçıran, katliamda sorumluluğu bulunanları yargılama konusu yapmayan yargı sistemi, maden patronu ve yöneticilerini “olası kasıt” üzerinden değil; “bilinçli taksir” ile “cezalandırarak” adeta ödüllendirdi. Gizli tanıkların, itirafçıların iftiraları üzerinden, sosyal medya paylaşımlarını gerekçe göstererek, daha birçok hukuki niteliği tartışmalı belge ve istihbarat notlarıyla insanlara müebbet ya da onlarca yıl cezalar veren yargı Soma katliamında madenin patronu Can Gürkan’ın bir işçi için 5 gün hapis yatmasını yeterli gördü!…

Başından beri madenlerde gerekli denetimi yapmayanlar, Soma’daki öldüren çalışma düzenine izin verenler, güvencesiz ve taşeron çalıştırma biçimlerini egemen hale getirenler, sendikalaşmanın önüne engeller koyanlar hiçbir biçimde hesap vermedi…

Salgında da gördük ki, bu düzen, daha fazla kar için can kaybını meşru gören bir düzendir.

Bu düzen, “çarklar dönsün de gerisi teferruattır” diyen acımasız, zalim bir düzendir…

Bu düzen Soma’da ve epidemide siyaseten ve ahlaken göçük altında kalmıştır…

Bu düzen ve onu ayakta tutan zihniyetin sonucu olarak, Türkiye iş cinayetlerinin en fazla olduğu ülkelerden biri olmuştur.

Soma katliamını unutmamak unutturmamak hepimizin görevidir. Hukuki, politik, ekonomik ve ahlaki olarak göçmüş bu düzenden Soma’nın hesabını er ya da geç soracağız.

KESK