Cuma, 10 Nisan 2020

Zor bir haftayı daha geride bıraktık. Dün gece (10 Nisan 2020) saat 22.00 civarında 31 ilde hafta sonu için, iki günlük sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi ile salgınla ve salgınla mücadele ile ilgili yeni tartışmalar başladı. Tartışma başlıklarından ilki, kriz yönetimi ve salgınla mücadelede siyasi iktidarın süreci yönetmesi ile ilgili olanıdır. Sokağa çıkma yasağının başlamasına iki saat kala yasağın duyurulması ve bunun sonucunda marketlerde, fırınlarda oluşan yoğunluğun salgınla ilgili olası sonuçlarını önümüzdeki dönemde göreceğiz. Ancak, süreci yönetenlerin bu konuda ciddi bir özeleştiri vermesi ve sorumluların bir açıklama yapması gerekmektedir. Halkımızı sokağa çıkarak ihtiyaçlarını almaya çalıştığı için eleştirmek doğru değildir. Bizce doğru olan, sokağa çıkma kararını plansız ve hazırlıksız şekilde yaşama geçirenlerin eleştirilmesi ve bunun nedenlerinin sorgulanmasıdır. Yapılması gereken, Belediye yönetimlerine dahi haber verilmeden uygulanmaya çalışılan sokağa çıkma yasağının, istenen sonuçları vermek yerine yeni mağduriyetler oluşturma olasılığına dikkat çekmektir.

İkinci önemli konu da, salgının yayılma hızının kamu yönetimini iki günlük dahi olsa, sokağa çıkma yasağını,  almak durumuna getirmiş olmasıdır. Sendikalar, kitle örgütleri, meslek birlikleri, odalar, kimi siyasi partiler ve en önemlisi bilim insanları haftalardır genel bir izolasyon sağlanması gerekliliğine vurgu yaparak, siyasi iktidarı zorunlu işler dışındaki işleri durdurmaya çağırıyordu. Üretimin devamı için genel bir karantinayı ısrarla uygulamayan siyasi iktidarın, sokağa çıkma yasağı kararı almasının salgınla ilgili gelinen aşamanın ciddiyetinden kaynaklı olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle, Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, siyasi iktidarı bugünden başlayarak zorunlu işler dışındaki tüm işleri durdurmaya ve genel bir izolasyon kararı için gerekli önlemleri almaya çağırmaktadır.

TBMM’de görüşmeleri devam eden “İnfaz Yasası” ve siyasi iktidarın çıkarmaya hazırlandığı torba kanunlarla ilgili görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmıştık. Hafta boyunca, siyasi görüşü, düşüncesi, yaptığı haberlerden dolayı cezaevlerinde olanları kapsamayan infaz kanununun olumsuz sonuçlarına dikkat çekmeye çalıştık. Siyasi iktidarın, salgına karşı mücadele yerine, muhalefeti kontrol altına almayı amaçlayan ve sermayenin gereksinimlerini karşılayan yasa önerileri bizleri şaşırtmadı. Ancak şaşırmamamızın,  bu tasarıları kabulleneceğimiz ve bunlara karşı mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmediğini belirtmemiz gerekmektedir.

Eğitim Sen, bu zor dönemden ancak toplumsal dayanışma ile çıkılabileceğini düşünmekte ve attığı her adımda, aldığı her kararda geride kimsenin kalmamasına; kimsenin yalnız bırakılmamasına özen göstermektedir. Eğitim Sen, bu süreçte ihraç edilmiş arkadaşlarımız başta olmak üzere, emekli, yalnız yaşayan, hasta ve bize ihtiyacı olan tüm üyelerimizin yanında olacaktır. Eğitim Sen, bu zor süreçten en olumsuz şekilde etkilenebilecek kesim olan öğrencilerimiz elini uzattığında, o eli tutmak için orada olacaktır. Genel merkezimiz, şubelerimiz, temsilcilerimiz ve üyelerimizle bu zor sürecin aşılması için dayanışmayı büyütmeye geliyoruz.

EĞİTİMDE GEÇEN HAFTA

  1. Öğretmenlerin, eğitim aracı olarak belirlenmemiş araçları kullanmaya zorlanması başta olmak üzere, uzaktan eğitimle ilgili tartışmalar hafta boyunca devam etti. Eğitim Sen, öğretmenlerin ders aracı olarak belirlenmemiş canlı sınıf uygulamalarını kullanmaya zorlanamayacağını açıklayarak, bu konuda ısrara devam eden eğitim yöneticilerine karşı yasal haklarımızı kullanacağımızı belirtti.
  2. Öğretmenlerin istekleri dışında ve uzmanlık alanlarına uygun olmayan şekilde “Vefa Destek Gruplarında” görevlendirilmelerine devam edilmektedir. Bu durum, toplumsal fayda üretmediği gibi, arkadaşlarımızın sağlığı açısından da risk oluşturmaktadır. Eğitim Sen valiliklerin bu konuda ısrarının devam etmesi durumunda yasal ve sendikal haklarını kullanacaktır.
  3. TBMM’ye verilen bir kanun teklifi ile öğretmenlerin yaz tatillerinin kısalması gündeme gelmiştir. Yasadan doğrudan etkilenen öğretmenler ve sendikaları ile tartışmadan bir kanun hazırlanmasını demokratik bulmamaktayız. Ayrıca, bizim açımızdan öncelik çocuğun üstün yararıdır. Bu nedenle, Eğitim Sen, eğitim alanında, telafi eğitimi de dahil, acil olarak yapılması gerekenleri belirlemek için konunun tarafı olan tüm kesimlerin bir araya gelmesini önermektedir.
  4. Öğretmenlere ek ders ücreti ödememek için MEB tarafından alınan 28 Mart 2020 kararlarının yürütmesinin durdurulması ve iptali için Danıştay’a dava açtık. Söz konusu kararları, öğretmenlerin ekonomik haklarını sınırlandırdığı ve daha da önemlisi toplu sözleşmeyle edinilmiş bir hakkın kullanımını engellediği için kabullenmemiz mümkün değildir.
  5. Ücretli öğretmenler ve usta öğreticilerin ücret kayıplarının karşılandığına dair bir algı oluşturulmuş olsa da, gerçekte arkadaşlarımızın yaşadığı mağduriyetler devam etmektedir. Alınan karara göre, arkadaşlarımıza yapılan ödemeler okullar açıldığında yapılacak telafi eğitimi içindir. Eğitim yöneticilerinin bu durumla ilgili arkadaşlarımıza taahhütname imzalatması kabul edilebilir bir durum değildir. Ücretli öğretmenler ve usta öğreticiler, aynı diğer öğretmenler gibi, ücretli idari izinli sayılmalıdır.
  6. Ocak-2020 dönemi olarak ataması yapılan 20.000 öğretmen arkadaşımızın görev başlamak için bekleyişi devam ediyor. Eğitim Sen, MEB’e arkadaşlarımızın bir an önce göreve başlatılması için çağrıda bulundu. Konuyu takip etmeyi sürdüreceğiz.
  7. Haziran-2020 dönemi olarak sadece 20.000 öğretmen atamasının yapılması yeterli değildir. Gereksinim kadar atama yapılması ve alanlara göre kontenjanların gerçek duruma ve gereksinime göre yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
  8. Eğitim alanında çok sayıda kesim bu süreçte mağdur oldu. Bu kesimlerden biri de PİKTES öğretmenleridir. Arkadaşlarımızın sorunlarının çözümü için MEB’in acil önlem alması gerekmektedir.
  9. Yükseköğretim alanında sözleşmeli olarak çalışan canlı model arkadaşlarımıza üniversitelerin kapalı olduğu dönem için ücret ödemesi yapılmamaktadır. Sorunun çözümü için YÖK’ün gerekli girişimleri yapması ve adım atılmasını sağlaması gerekmektedir.
  10. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde görev yapan öğretmen ve diğer çalışan arkadaşlarımızın yaşadığı mağduriyet devam etmesine rağmen, MEB konuyu bir türlü gündemine almamaktadır. Bu merkezlerin kamulaştırılması talebiyle başlatılan imza kampanyasını desteklediğimizi ve kamulaştırma talebinin gündeme alınması gerektiğini düşünmekteyiz.
  11. Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumları Sınavı ve Uygulama Kılavuzu yayınlandı ve dün (10 Nisan 2020) öğrencilerin başvurusu elektronik ortamda MEB tarafından yapıldı. Kontenjanlarda kısmi bir artış yaşansa da, 8. sınıftan 9. sınıfa geçecek öğrenci sayısı dikkate alındığında, yerleştirmede ciddi sorunlar yaşanacağı açıktır. Bu sorunun çözümü, var olan geçiş sistemi iyileştirilerek yapılamaz. Tüm öğrencilerin ilgi ve yeteneğine dayalı tercih ettiği okul türünde ve okulda eğitim alma hakkını esas alan bir sistem ancak sorunları çözebilir.
  12. Üniversitelerin gerekli sağlık önlemlerini almadan bilim emekçilerini çalışmaya zorlaması kabul edilebilir bir durum değildir. Rektörlükler gerekli önlemleri acilen almalıdır.
  13. KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından sağlık emekçilerinin talepleri ile ilgili başlatılan imza kampanyasını sahipleniyor, desteklenmesi çağrısı yapıyoruz.

Kamuoyuna Saygıyla Sunulur

EĞİTİM SEN MERKEZ YÜRÜTME KURULU