Aralık 2020

Türkiye’de ekonomik ve politik krizlere, Covid-19 salgınının yol açtığı kapanma ve açılmaların yarattığı sorunların da eklenmesiyle eğitim alanında zorlu bir dönem yaşıyoruz. Ekonomik, demokratik ve sosyal haklarını savunduğumuz eğitim ve bilim emekçileri, bu dönemde uzaktan eğitimde yaşanan eşitsizlikler, olanaksızlıklar ve uzaktan eğitimi yetkinleştirmede destek yoksunluğu gibi bir dizi sorunla karşı karşıyalar. Covid-19 sadece eğitim ve bilim emekçilerini değil, eğitimin bileşenleri olan öğrencilerimizi ve velilerimizi de derinden etkiledi. Uzaktan eğitimde gerekli olan öğretim teknolojilerine yoksulluk ve yoksunluk nedeniyle erişemeyen öğrencilerimiz nitelikli bir eğitim hizmeti alamadılar, bu nedenle velilerin birçoğu çocuklarının geleceği konusunda ciddi kaygılar taşıyor.

Temel amacımız, eğitim alanında karşı karşıya olduğumuz sorunları anlamak, anlatmak, çözüme dair yaklaşımlarımızı eğitim kamuoyu ile paylaşmak ve bu süreçten çocukların, gençlerin, velilerin ve eğitim ve bilim emekçilerinin zarar görmeden, aksine güçlenerek çıkmalarını sağlamaktır. Sendikamız yüzyılı aşan mücadele tarihinde her dönemin özgül yakıcı sorunlarını ifade etmede ve eğitim politikası üretmede tarihsel bir görev üstlendi. Bugün de sendikamız, herkesin insanca yaşadığı sosyal ve demokratik Türkiye ile eğitim ve bilim emekçilerinin özgül ekonomik ve sosyal haklarını savunma ve ilerletme amaçlarını yan yana yürütme çabası içinde. Sendikamız öncülleri olan örgütlenmelerden aldığı güçlü bir mirası tekrar ederken, dönemin koşulları içinde bu kuşağın farkını da yaratarak mücadelesini sürdürüyor.

Mücadele tarihi boyunca sendika yönetimlerinde yer alan adlar ve yüzler değişse de, savunulan ilke ve değerler değişmedi: Güçlü bir eğitim ve bilim emekçileri hareketi ile ayrımsız tüm çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin insani güç ve yetilerini bütünüyle güçlendirebildiği kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitimi bir hak olarak yaşama geçirmek. Eğitim Sen’i var eden ilke ve değerlerin iş yerlerinde, alanlarda, meydanlarda ve gündelik yaşamın her alanında mücadele içinde yaşam bulduğunu ifade etmek istiyoruz.

Sendikamız, eğitim ve bilim emekçilerinin eğitimde ve toplumsal yaşamda uygulanan sömürü, tahakküm, baskı ve eşitsizliklere karşı yürütülen fiili mücadele ve eşit, adil ve özgür bir toplum düşü ile bugünlere gelmiş ve ayrım gözetmeksizin bütün eğitim ve bilim emekçilerinin öfkesi, sözü, sesi ve taleplerinin izleyicisi olmuştur. Bu duygu ve düşüncelerle Sendikamız 11. Olağan Genel Kurulu’nu 28-29 Kasım 2020 tarihlerinde Ankara’da toplamıştır. Genel Kurul seçimleri sonrasında oluşan yeni Merkez Yürütme Kurulu ilk toplantısında aşağıdaki görev dağılımını yapmıştır:

Prof. Dr. Nejla Kurul, Genel Başkan

İkram Atabay, Genel Sekreter

Ahmet Karagöz, Genel Mali Sekreter

Ramazan Gürbüz, Genel Örgütlenme Sekreteri

Sinan Muşlu, Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri

Simge Yardım Dağ, Merkez Kadın Sekreteri

Arzunur Şimşek, Genel TİS ve Hukuk Sekreteri

Sendikal hakların, emeğin, demokrasinin, barışın ve eşit haklar mücadelesinin sözü ve sesi olan Eğitim Sen, geçmişten bugüne savunduğu ilke ve değerleri daha güçlü ve enerjik biçimde sahiplenerek, eğitim ve bilim emekçilerinin birlik, dayanışma ve mücadele örgütü olmayı sürdürecektir.

 
Kökleri İnsanlığın Demokrasi, Özgürlük, Kardeşlik, Laiklik, Barış Ve Eşitlik Mücadelesine Dayanan Çeyrek Asırlık Çınarımız KESK Büyümeye Devam Ediyor!
Kamu emekçilerinin gerçek temsilcisi KESK’in 25. Kuruluş yıldönümü; KESK’li olmanın gururunu yaşayanlara, KESK’in dostlarına, emek ve demokrasi mücadelesinin herhangi bir zamanında KESK’le yan yana gelmiş olanlara, kendisine en yakın emek örgütü olarak KESK’i gören ancak KESK ailesindeki yerini henüz almamış tüm kamu emekçilerine kutlu olsun!
Çeyrek asrımızı kutlarken; emekleriyle ve ödedikleri bedellerle bizlere bu onurlu tarihi bırakan arkadaşlarımızı bir kez daha minnetle anıyor, anıları önünde saygıyla eğiliyoruz
Selam Olsun, “Kapıkulu değil kamu emekçisiyiz!” diyenlere!
Selam Olsun, örgütlülüğü büyütenlere, “üreten biziz yöneten de biz olacağız” diyenlere!
Selam Olsun, Encümen-i Muallim’den TÖS’e TÖB-DER’e, TÜM-DER’e, TÜS-DER’e ulaşan, askeri ve sivil darbelerin karanlığını yırtanlara!
Selam Olsun, Sendika Yürütme Komisyonlarından, Kamu Çalışanları Platformundan, Kamu Çalışanları Sendikaları Platformundan bugüne yorulmadan, bıkmadan, bedel ödemekten korkmadan onurla, gururla, coşkuyla KESK bayrağını taşıyanlara!
Selam Olsun, 12 Eylül sonrasının ilk mitingi olan “Kamu Çalışanları Sendikal Haklar Mitingi”nde halaya duranlara!
Selam Olsun, 15 Haziran ruhuyla Ankara’ya yürüyenlere, darbe sonrasında ilk kez iş bırakanlara!
Selam Olsun, Kızılay’a sığmayan yüzbinlere, dünden bugüne direnen KESK’lilere!
Selam Olsun, Hak verilmez mücadeleyle alınır” diyenlere, meşru ve fiili mücadeleyi esas alanlara!
Selam Olsun, KESK’i ete kemiğe büründüren EĞİTİM SEN’e, SES’e, TÜM BEL-SEN’e, BES’e, BTS’ye, ESM’ye, HABER SEN’e, TARIM ORKAM-SEN’e, YAPI YOL-SEN’e, KÜLTÜR SANAT-SEN’e, DİVES’e ve onların üyelerine!
Selam Olsun, sadece KESK’li olduğu için hukuksuzca ihraç edilen, açığa alınan, gözaltına alınan, tutuklanan, mobbinge uğrayan, sürgün edilen sendikalarımız üyelerine!
Selam Olsun, KESK’lilere…
Dostlar,
Kökleri toprağın derinliklerine inen KESK; ulu bir çınar gibi çeyrek asırda da kamu emekçilerinin gerçek temsilcisi ve mücadele örgütü olmaya devam ediyor.
KESK; faşizme karşı demokrasi, emperyalizme karşı bağımsızlık, savaşa karşı barış, baskılara karşı özgürlük, gericiliğe karşı laiklik, ırkçılığa ve şovenizme karşı emeğin birliği ve halkların kardeşliği için fiili ve meşru mücadele anlayışı ile yol aldı, yol almaya devam edecektir!
KESK; önüne çıkarılan tüm engellemelere, baskılara, faşist kuşatmaya inat dimdik ayakta olmaya devam edecektir.
Çünkü, KESK içinden geçtiğimiz sivil darbe dönemin koyu karanlığını da yırtacak bir mücadele birikimine, mirasına ve onuruna sahiptir…
Dostlar,
25.Kuruluş yıldönümümüzü pandemi ile birlikte sınıfsal eşitsizliklerin daha da derinleştiği, neo liberalizmin pandemiyi de sömürünün yaygınlaşması ve kârın maksimize edilmesi için fırsata çevirmeye çalıştığı, yüzbinlerce emekçinin işten çıkarıldığı, gelir bölüşümü adaletsizliğinin arttığı, yoksulluğun, yoksunluğun, mülksüzleştirmenin hiç olmadığı kadar yaygınlaştığı, sosyal güvenlik haklarının her gün biraz daha budandığı, emeklilerin sistem tarafından bir yük olarak görüldüğü, bu yüzden salgında en çok yaşlı nüfusun yaşamını yitirdiği, içeride ve dışarıda savaş politikalarının esas alındığı, kadın bedenine ve emeğine yönelik saldırıların zirve yaptığı bir süreçte kutlamaktayız.
Saldırı büyük, ancak yüzde 99 olarak bir avuç azınlığa geleceğimizi teslim etmeme kararlılığımız daha da büyük!
Umudumuz ve cesaretimiz, ülkemizde ve dünyada gelişen mücadelenin verdiği coşku ile her gün biraz daha büyüyor. Emekçilerin, işçilerin, kadınların isyanları kapitalist sistemin meşruiyetini yitirmeye başladığını gösteriyor. Emekçiler ve halklar emeğine, doğasına, geleceğine sahip çıkıyor, sermayenin saldırılarına karşı biraraya geliyor, karşı koyuyor. Tek adam rejimini kabul etmiyor, sivil darbe uygulamalarına rağmen tepkisini her türlü mücadele yöntemiyle ortaya koyuyor…
Çünkü, bıçak kemiğe dayandı.
Çünkü, başka bir dünya mümkün!
Çünkü,eşit, özgür, laik, barış ve birarada yaşayacağımız bir gelecek için her türlü bedeli ödeyenlere, faili meçhullerde, 10 Ekim’de yaşamını yitiren barış, emek ve demokrasi şehitlerine sözümüz var!
Dostlar,
Geçmişte mücadelemizi engellemeye çalışan, bizi kapı kulu olarak görenler nasıl ki tarihin çöplüğüne gittilerse; metaya, savaşa tapan ahlaklarıyla, gericilikleriyle, kadına, bilime, kültüre, sanata, doğaya düşmanlıklarıyla bugünkü iktidar odakları da yarattıkları karanlıkta boğulup çekip gideceklerdir.
Onlar ve yandaşları kötülükleriyle anılırken, emeğin en yüce değer olduğuna inanan ve bunu çeyrek asırlık mücadele geleneğiyle kanıtlayan KESK tüm parlaklığıyla, yarattığı değerlerle daha birçok çeyrek asrı devirecektir…
Elbette emeğin, barışın, kardeşliğin dünyasını yakınlaştıracak olan fiili ve meşru mücadele yükseltilmeden bu gerçekleşmeyecektir.
O yüzden bugün bizim için sadece bir kutlama günü değil, bu vesile ile mücadeleyi yükseltme kararlılığımızı haykırdığımız, azmimizi bilediğimiz, umudumuza sımsıkı sarıldığımız gündür!
Yılımız Kutlu Olsun!
Kutlu olsun bu zor koşullarda direnenlere, hakları için mücadele edenlere…
Kutlu olsun sadece kamu emekçisi kadınların değil tüm kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde yer alanlara…
Kutlu olsun KESK’li olmanın gururunu, onurunu taşıyanlara…
FAŞİZM YENİLECEK! BİZ KAZANACAĞIZ!
YAŞASIN EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!
Değerli basın ve Kamuoyuna
Demokratik ve hukuk devletinin en önemli özelliği kuvvetler ayrılığı ilkesidir. Hiçbir hukuk devletinde yargı yürütmenin emrinde görev yapmaz. Yargı bağımsızdır. Yargının bağımsızlığı ülkede yaşayan her vatandaşın, aynı zamanda yaşam güvencesidir. Bağımsız yargıya sahip olan ülkelerde hukuk evrensel kurallarına göre işler. Sonradan siyasi ihtiyaçlar üzerinden yargı görevi başka kuruluşlara bırakılamaz, ne yazık ki 15 Temmuz darbesinden sonra OHAL döneminde çıkan KHK kararlarının görüşüldüğü OHAL komisyonu hukuk kurallarına göre kurulmamıştır.
 
Binlerce KHK’lının hak aradığı bu komisyon görevini açık ve şeffaf bir yargı organı gibi yapmamaktadır. Hepimizin bildiği gibi KHK ile ihraç edilenlere, hiçbir açıklama yapılmamış, hiçbir gerekçe gösterilmemiş, savunma haklarını bile kullanamamışlar, haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmişlerdi.
 
2 yıldır OHAL komisyonun hukuk dağıtmasını bekleyen KHK’lıların durumu bir an önce hukuk kuralların işlediği bağımsız yargı organlarınca görüşülmelidir.
Komisyon, son resmi açıklamasını 2 Ekim 2020 tarihinde yapmıştır. 02.10.2020 tarihi itibari ile Komisyona yapılan başvuru sayısı 126.300’dür. Komisyon tarafından verilen karar sayısı (110.250) dikkate alındığında, incelemesi devam eden ve halen karara bağlanmayan 16.050 başvurunun 2.441’i KESK’lilere aittir. Oransal olarak %15’e denk gelmektedir. Tüm başvurulardan hala %13’ünün karara bağlanmadığı göz önüne alındığında kalan dosyalar içerisindeki KESK’lilerin oranının yüksekliği bilinçli bir geciktirme ile karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.
20 Temmuz sonrasında özel kurumlardan ihraç edilenlerle birlikte toplam 150 bin kişi işinden edildi. Bu süreçte yaklaşık 100 kişi intihar etti, 600 kişi çeşitli nedenlerle yaşamını kaybetti.30 kişi Meriç sularında boğuldu. Türkiye ortalamasının 30 katı KHK’lılar arasında boşanma yaşandı. KHK’lılara tapuda şerh düşüldü. Kredi kartları iptal edildi. Hiç bir işte çalışmalarına izin verilmedi.
Bu vesile ile bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; süreç daha fazla uzatılmamalı, hukuksuzca ihraç edilenler derhal görevlerine iade edilmelidir! Hukuken de aklanan Barış Akademisyenlerinin başvuruları kabul edilerek işlerine, kürsülerine, öğrencilerine dönmelerinin önü açılmalıdır.
 
Değerli Basın Emekçileri,
-İhraç dosyalarında da bir kez daha görüldü ki, devlet tüm vatandaşlarını fişlemektedir..
-Güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırması adı altında Kişisel Verilerin Korunması başta olmak üzere temel insan hakları hiçe sayılmaktadır.
-Kamu kurumlarında mülakatla ya da açıktan atamalarla yapılan işe alımlarda donanım ve gerekli özellikler itibari ile uygun olan başvurucular arşiv kaydı araştırması ve güvenlik soruşturması yöntemiyle elenmektedir.
-Son yıllarda kamudaki dönüşüm ile bir yandan kamu hizmetleri özelleştirilerek sermayeye yeni sömürü alanları açılırken bir yandan da AKP-devlet bütünleşmesi tamamlanmak istenmektedir. Arşiv kaydı araştırması ve güvenlik soruşturması bu hedefe ulaşmak için bir yöntem olarak kullanılmaktadır.
 
-657 sayılı Kanunun 48. maddesine eklenen düzenleme ile güvenlik soruşturmaları ve arşiv kaydı araştırmaları kanuni bir kılıfa büründürülmek istenmiş, AYM kararıyla hukuksuzluk bir süreliğine de olsa durdurulmuştur.
Ancak hukuksuzluğu bir yönetim biçimi olarak hayata geçiren iktidar her fırsatta konuyu yeniden gündeme getirmekte, torba yasalar içerisine sıkıştırarak Meclis gündemine taşımak istemektedir.
KESK’li emekçiler olarak; bu girişimlerden vazgeçilmesi, liyakatsiz atamaların ve kadrolaşmanın temel yöntemi olarak kullanılan, tek parti ve polis devleti uygulaması olan arşiv kaydı araştırması, güvenlik soruşturması, fişleme gibi uygulamaların derhal sonlandırılması çağrımızı yineliyoruz.
 
Kamuda işe alımda “Güvenlik soruşturmaları” adı altında yaşanan keyfilik, ayrımcılık ve haksızlıklara son verilmelidir.
Komisyon ve idare mahkemeleri eliyle süreci uzatma bir şeyi değiştirmeyecektir; KESK’liler dün olduğu gibi bugün de iktidar politikalarına biat etmeyecek, boyun eğmeyecektir. Askıya çıkardıkları ekmekleri almayacak, ellerinden aldıkları ekmeğin mücadelesini vereceklerdir. Açlıkla terbiye etme politikaları karşılık bulmayacaktır.
 
-Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı, etkin olmayan, denetlenemeyen, kendisini anayasa ve yasalar üstü gören, hükümetin bir organı gibi çalışan ve idari bir mekanizma olan OHAL Komisyonu derhal lağvedilmelidir.
-Haklarında memuriyeti engelleyen herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.
-Hukuksuz ihraçlardan dolayı mağdur olan tüm kamu emekçilerinin maddi, manevi hak kayıpları karşılanmalıdır.
-Bunlar gerçekleşinceye, ihraç kamu emekçilerinin mağduriyetleri giderilinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.
 
KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Hüseyin KAYA
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı