Ekim 2016

BASIN AÇIKLAMASI VE OTURMA EYLEMİ
Faşizme Karşı El Ele Vereceğiz, Birbirimize Kenetlenip Bu Darbeyi Püskürteceğiz!
Onursuzca yaşamayı tercih edeceğimizi sananların yüzüne bu gerçek tokat gibi çarpacaktır. Son sözü biz söyleyeceğiz! 
Direne Direne Kazanacağız!
1 KASIM 2016 - SALI SAAT:18.00-19.00 
ATATÜRK PARKINDA EYLEMDEYİZ.
KESK ADANA


İhraç edilen kamu emekçileri için Adana Atatürk parkında gerçekleştirilen basın açıklamasına Adana CHP Milletvekilleri, Çukurova Belediye başkanı , Siyasi partilerin temsilcileri, Sendikalar ve Sivil toplum örgütlerinin yoğun katılımıyla gerçekleştirilmiştir.
29 Ekim gecesi çıkarılan KHK’lerle binlerce üyemiz, akademisyen ve kamu emekçisi ihraç edilerek işinden 10138 kişi atılmıştır. İlimizde 18 Eğitim Emekçisi, 2 Sağlık Emekçisi SES Üyesi, 1 Kültür Sanat Sen’den üye ve yöneticileri ihraç edilmiştir.


İşimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz, diplomalarımız, kazanılmış haklarımız, sendikal haklarımız hukuk tanımaz bir keyfiliğin tasallutu altındadır.
Gerekçe olmayan gerekçelerle, sendikal eylem ve etkinliklerimiz “suç”muş gibi gösterilerek, idari kararlarla cezalandırılmıştır. Gerçek suçlular ve suç işleyenler karanlığı sever, işledikleri suçları karanlığın örttüğüne inanırlar.
Bunun için gece KHK’leri kamu emekçilerinin “keskin kılıcı” olarak baş almaya devam ediyor.
Bunun için ne kaldıysa gazete, internet yayını, basın kapatılarak susturuluyor.
Bunun için rektörlük seçimleri kaldırılıyor. Bunun için savunma hakkı sınırlandırılıyor, avukatlık mesleği denetim altına alınıyor.
KARANLIKTA VE “KARANLIK” OLARAK İŞLEDİĞİNİZ SUÇLAR GÖRÜNMEZ DEĞİLDİR!
Kamu emekçilerinin iş hakları, çalışma hakları, müktesep hakları, emeklilik hakları, sendikal hakları, sahip oldukları güvenceleri bir çırpıda, büyük bir keyfilikle yok sayılıyor.
Bunlar KHK yapıcılarının insafına ve takdirine bağlı konular değildir.
Bunlar “hak”tır. Kazanılmış hak ve hak kavramıyla keyfi biçimde oynayamazsınız.
Darbe girişiminin ihalesini kamu emekçilerinin sırtına yükleyemezsiniz.
İşimizle, ekmeğimizle oynayamazsınız.


OHAL rejimi demokrasinin, sendikal hakların, kuvvetler ayrılığının köküne kibrit suyu dökmektir. Tam bir keyfi rejim inşasıdır.
2023 Cihan Devleti proje ve hayalinizin parçası değiliz. Olmayacağız!
Derhal ILO şartlarına, uluslararası sözleşmelerle teminat altına alınan
Sendikal hak ve hukuk normlarına dönün.
Sendikal eylem etkinliklerden dolayı ihraç ettiğiniz üyelerimizi işlerine iade edin.


OK YAYDAN ÇIKMIŞTIR!
Buradan herkesi, parlamentoyu, siyasi partileri, sendikal konfederasyonları uyarıyoruz.
Daha fazla izleyip, bekleyemeyiz.
KHK keskin kılıcının ne zaman bizim başımızı keseceğini beklemek için sıraya giremeyiz.
Haklarımız için, işimiz, ekmeğimiz için,
HAK İÇİN HER TÜR DEMOKRATİK MÜCADELE MEŞRUDUR!


Kurumlar Adına
TONGUÇ ÖZKAN
BTS Adana Şube Başkanı

Hükümetin darbeci mantıkla hazırladığı KHK'lar ile yaptığı tüm "yargısız infaz" uygulamalarına karşı mücadelemiz kesintisiz sürecektir!

Cumhuriyet’in 93. Yılı Kutlu Olsun!

Türkiye’de yaşayan farklı kimlik, kültür ve inançlara sahip halkların emperyalist işgale karşı omuz omuza verdikleri mücadele sonucunda Cumhuriyet’in ilan edilişinin üzerinden 93 yıl geçti.

Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde halkların emperyalizme karşı yürüttükleri ortak mücadele üzerinden yükselen halkçı, eşitlikçi, özgürlükçü ve barıştan yana değerler, tekçi, ayrımcı ve dayatmacı politika ve uygulamalarla yok sayılmaya çalışılmaktadır.

Yıllardır “Yurtta barış, dünyada barış” anlayışına temelden aykırı bir şekilde hareket eden, iç ve dış politikada savaş ve şiddete dayanan anlayışın bugün ülkeyi getirdiği nokta ortadadır. Emek, demokrasi ve barış talepleri karşısına ırkçı-şoven politikalarla çıkanlar, baskıcı ve ayrımcı uygulamalarla halkları birbirine karşı kışkırtarak düşman etmeye çalışmaktadır.

Türkiye’de yaşayan halkların özlemi ve talebi, kimsenin kimliği, dini inancı ve siyasi görüşü nedeniyle baskı ve ayrımcılığa uğramadan eşit haklar temelinde yaşama hakkına saygı gösterilmesidir.

Türkiye’nin ihtiyacı, başkanlık sistemi dayatması üzerinden ülkeyi fiilen OHAL koşullarında yönetmeyi hedefleyen “tek adam yönetimi” değil, halkların gerçek anlamda egemen olduğu, kendi kendini yönetme iradesine ipotek konmayan gerçek anlamda laik ve demokratik bir Cumhuriyet’tir.

Eğitim Sen olarak, sadece takvimde sırası geldiği için değil, halkın gerçek anlamda egemen olduğu, insan hak ve özgürlüklerinin, hukukun üstünlüğünün eksiksiz bir şekilde hayata geçirildiği, tüm bireylerin özgür ve demokratik bir ülkede barış içinde bir arada yaşaması dileğiyle, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyoruz.

Şube Yürütme Kurulu

HAKSIZ, HUKUKSUZ AÇIĞA ALMALARA VE İHRAÇLARA SON VERİLSİN!
İşten atılan, geleceği karartılan, gözaltına alınan ve tutuklanan üyelerimiz üzerinden bizleri sindirmeye çalışanlar, yeni KHK’larla bu baskı dalgasının yaygınlaşacağı söylemiyle kamusal alanı tümüyle ipotek altına almaya çalışmaktadırlar. Açığa alınan üyelerimiz ve yöneticilerimiz idarecilerin keyfi tutumunun, isimsiz ihbarların ve hukuksuz sözde istihbaratı bilgilerin bu hukuksuzluklara dayanak yapıldığı ortadadır.
İşyerlerinde örgütlenme amacıyla yaptığımız toplantılara katılan sendikalı-sendikasız tüm öğretmenlerin, kaygı ve korku içinde görevlerini icra etmeye çalıştıklarına üzülerek tanıklık ediyoruz. Kaygı ve korku içersin de görevlerini sürdüren öğretmenlerin; özgür bireyler yetiştiremeyeceği açıkça ortadadır. Öğretmen açıkça biat etmeye zorlanmaktadır. Biat eden öğretmen ise soran-sorgulayan nesiller değil, biat edecek nesiller yetiştireceği açıkça ortadadır. Ama Eğitim Sen var oldukça bu olumsuzlukların karşında dimdik duracaktır.

 
Darbecilerle mücadele adı altında baskıyı derinleştirip hukuksuzluğu kural haline getirenlere sesleniyoruz: Düne kadar işbirliği içinde bulunduğunuz cemaatle mücadele adına haklarımızı yok saymanıza izin vermeyeceğiz. İşbirliği içinde olduğunuz cemaatlere boyun eğmediğimiz gibi yeni talanlarınıza, yeni işbirlikçilerinize ve derinleşen kadrolaşma saldırınıza da boyun eğmeyeceğiz. OHAL’i kendine kalkan yaparak emekçilere, demokratik haklara ve özgürlüklere saldıranlar tüm bunların hesabını verene dek mücadelemize her koşulda devam edeceğiz. Hukuksuz bir şekilde, kendilerini savunma hakkı tanınmadan kamu alanından ihraçlarını kabul etmeyeceğiz. 


AKP Hükümeti 7 Haziran seçimleri sonrası daha da belirginleşen otoriter yönetim anlayışını, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında toplumsal alanın tümüne dayatmaktadır. Siyasal iktidarı paylaşım kavgasının sonucu olarak ortaya çıkan kanlı darbe girişimine yaslanarak adeta sivil darbe ortamı yaratılmıştır. OHAL ilanı ve OHAL sınırlarını aşan sıkıyönetim uygulamalarıyla muhalif tüm kesimlere yönelik cadı avı yürütülmektedir.
Kitlesel gözaltılar, tutuklamalar ve işten çıkarmalarla demokratik alan daraltılmış, iş güvencesinin ortadan kaldırılması adına peş peşe düzenlemeler yapılmış, ayrımcı, cinsiyetçi, mezhepçi dayatmalar ve laiklik karşıtı politikalarla toplumsal kutuplaşma derinleştirilmiş, cezasızlık politikası genişlemiş, işkence ve kötü muamele adeta kural haline getirilmiş, ekolojik talanın önündeki son engeller de kaldırılmış ve iş cinayetleri tırmanmıştır.


Kamu hizmetinden ihraç edilenler ve açığa alınanlar, neden cezalandırıldığına ilişkin somut gerekçeler kamuoyu ile açık biçimde paylaşılmamıştır. Bunun yanı sıra adil yargılanma hakkı tümüyle ihlal edilmektedir. Öte yandan cemaat lideri ile boy boy fotoğrafı olanlara, cemaate kamunun olanaklarını yıllarca peşkeş çekenlere, işyerlerinde kamu emekçilerini birlikte sindirmeye çalışanlara yönelik kapsamlı bir soruşturma söz konusu değildir. Darbe girişiminin siyasi ve askeri sorumluları derhal açığa çıkartılmalı, OHAL kaldırılarak demokratik haklar ve özgürlükler daha fazla ihlal edilmemelidir.
OHAL’i kendine kalkan yaparak emekçilere, demokratik haklara ve özgürlüklere saldıranlar tüm bunların hesabını verene dek mücadelemize her koşulda devam edeceğiz. Barış, özgürlük ve demokratik haklarımız için mücadelemize devam edeceğiz.


Bilinmelidir ki hukuksuz bir şekilde açığa alınan arkadaşlarımız yalnız değildir. Derhal bu cadı avına son verilmelidir. Kamu alanının tümünde yaşanan haksız ve hukuksuz açığa alma ve ihraçlara son verilmelidir. 
KESK olarak arkadaşlarımızın yanındayız ve arkadaşlarımız görevlerine dönene kadar her türlü dayanışmayı gösterip mücadele edeceğiz. Konfederasyonumuza ve Konfederasyonumuza bağlı sendikalar, 15 Temmuz 2016’da Türkiye’nin darbeler tarihine bir yenisinin eklenmesi girişimine karşı açık bir tutum almıştır. Bizler; eşit, özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Sivil ya da askeri darbeler çözüm değil! Çözüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin ellerinde şekillenecektir.27.10.2016 


Baskılar bizi yıldıramaz!


Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı

MEB’in Performans Değerlendirme Dayatması Kabul Edilemez!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), bugüne kadar uyguladığı politikalarla okulları birer “ticari şirket” gibi yönetmek, eğitim emekçilerinin daha fazla çalıştırılmasını sağlamak amacıyla performans değerlendirme uygulamalarına başlayacağı bizzat Bakan İsmet Yılmaz tarafından açıklanmıştır. Bakan Yılmaz, hem velilerin hem de öğrencilerin öğretmeni değerlendireceğini, değerlendirmenin her yıl yapılarak öğrenci ve velilerin öğretmenlere not vereceğini açıklamıştır.

Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde “piyasanın” kurallarını işletmeye çalışan, eğitimde nitelik değil, mal üretiminde geçerli olan “kalite” için çırpınan tamamen siyasallaşmış kadroların performans değerlendirme uygulaması ile ne kadar “bilimsel” ve “objektif” hareket edeceği, geçmiş uygulamalarına bakıldığında apaçık ortadadır.

MEB tarafından uygulanmak istenen performans değerlendirme sistemi, öğretmenlik mesleğini değersizleştirmenin geldiği noktayı göstermektedir. Öğretmen-öğrenci ilişkisini alt üst etmesi kaçınılmaz olan ve öğrenci ve velileri “müşteri memnuniyeti” anlayışı çerçevesinde değerlendiren bu uygulamanın, öğretmenlerin müşterileri (öğrencileri) memnun etmek için daha fazla çalışmaya itmesi, dolayısıyla çalışma saatlerinin artması ile sonuçlanması kaçınılmazdır.

İlk bakışta okulların ve öğretmenlerin öğrenciler ve veliler tarafından denetleneceği, bunun da eğitimin daha sağlıklı işlemesi için gerekli olduğu iddia ediliyor olsa da, ortaya çıkacak sonucun tam tersi olması kaçınılmazdır. MEB, performans değerlendirmesi uygulamasını uygulamadan önce şu sorulara yanıt vermelidir;

  • Öğrenci ve veliler, öğretmen ve yöneticilerin performans değerlendirmesini hangi objektif ve bilimsel kriterler üzerinden yapacaktır?
  • Öğretmenin öğrenci tarafından bir tür sınava tabi tutulması ve not ile değerlendirilmesi eğitim sürecindeki öğretmen-öğrenci ilişkisini nereye taşıyacaktır? Bu durum öğretmenin öğrenciyi değerlendirme sürecini olumsuz etkilemeyecek midir?
  • Böyle bir uygulamayla öğretmenin üzerindeki bu “Demokles’in Kılıcı” misali baskı ile mesleğini gerçek anlamda etik ilkeler üzerinden yürütebilmesi mümkün müdür?
  • Eğitim emekçilerinin üzerindeki baskı, sürgün ve cezalar devam ederken, eğitimde yaşanan siyasi kadrolaşma uygulamaları bütün hızıyla sürerken yapılacak değerlendirmelerin objektif ve güvenilir olması ne kadar mümkündür?

Öğretmenlere performans değerlendirmesi adı altında puan verilmesi ve bu puanların değerlendirme ölçütü olarak kullanılacak olması, eğitimde yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olacaktır. MEB’in asıl hedefi, öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, eğitimde ücretli, sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin sınırlı iş güvencesini ortadan kaldırmaktır.

Performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, okullarda herkesin birbirinin “rakibi” olduğunu düşüncesinin gelişmesine ve iş barışının bozulmasına neden olacaktır. Bu uygulama ile ayrıca okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile öğrenci ve veliler başta olmak üzere, eğitimdeki çeşitli kademelerde yer alan yönetim organları (okul yönetimi, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb) ile ilişkilerde koşullandırılmış ve bağımlılık (yaranma, tabi olma, hoş görünme vb) ilişkilerini daha da geliştirmesi kaçınılmazdır.

Eğitimde başarının arttırılması için uygulandığı iddia edilen performans değerlendirme uygulamalarının on binlerce ücretli öğretmenin güvencesiz olarak çalıştırıldığı, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının hızla yaygınlaştığı ve siyasi-ideolojik müdahalelerle sürekli değiştirilen eğitim sistemine en küçük bir katkı sunması mümkün değildir.

Milli Eğitim Bakanlığı eğitim emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha fazla çalıştırmaya, adım adım güvencesiz çalışma ilişkilerine mahkum etmek yerine, öncelikle eğitimde yaşanan sorunlar karşısında neden kalıcı çözümler üretemediğini sorgulamalıdır.

 Eğitim Sen olarak “performans değerlendirmesi” bahanesiyle öğretmenleri öğrenciler ve velilerle karşı karşıya getirecek, öğrenciyi memnun edilecek müşteri, öğretmeni “satış görevlisi”, öğrencileri ve velileri birer “müşteri” olarak gören piyasacı mantığı eğitim sürecinin her aşamasında meşrulaştıracak böylesi bir uygulamayı onaylamak mümkün değildir.

MEB, eğer eğitim sistemi için faydalı bir şey yapmak istiyorsa, eğitim emekçilerini bireysel performans değerlendirme tehdidi ile hizaya getirmek ve disipline etmekten derhal vazgeçmeli, uyguladığı eğitim politikalarının neden birer birer çöktüğünün yanıtını aramalıdır.

Açığa alınan üyemiz Murat Kurşunyağar'ın keman atölyesini ziyaret ettik

 

PTT DE DE CADI AVI BAŞLADI

15 Temmuz’daki darbe girişiminin engellenmesi sonrasında kamu kurumlarında yürütülen “açığa alma” dalgası artık PTT’ ye de ulaştı.

Başta Merkez Yönetim Kurulu üyelerimiz, Şube Yöneticilerimiz ve il temsilcilerimiz OHAL bahane edilerek Kanun Hükmündeki Kararnameleriyle sadece sendikal faaliyet yürütmelerinden dolayı açığa alınmışlardır.
Darbeye, darbecilere karşı kameraların önünde özgürlük ve demokrasi nutukları atanlar özgürlük ve demokrasiyi sadece kendileri için istediklerini kısa sürede gösterdiler.

Çalışanların hak ve çıkarlarını savunmak adına yapılan sendikal faaliyetlerimiz darbe girişimi fırsatçıları tarafından açığa almaların, gerekçesi haline getiriliyor.

Kamu emekçilerini kendisine biat eden “kapı kullarına” dönüştürmeyi hedefleyen iktidar ve onların kurumlardaki temsilcileri onların hükümlerine boyun eğmeyen biat etmeyen sendika yönetici ve üyelerimizi açığa alıyor. Haber-Sen her türlü baskıya, engellemeye rağmen herkese güvenceli iş güvenli gelecek talebinden taviz vermeyen kamu emekçilerinin mücadele örgütüdür.

Tüm kurumlarda olduğu gibi PTT’de de“darbecileri temizliyoruz” maskesinin altında muhalif tüm kesimleri saldırı harekâtı başlatıldı.

Açığa alınan yönetici ve üyelerimize imzalatılan”2016/4 sayılı Başbakanlık Genelgesini istinaden, terör örgütleri ile bağlantısı veya ilişkisi oldukları şüphesiyle görevi başında bulunmasında sakınca görülen personelin hakkında disiplin soruşturması yürütülmesi ve soruşturmanın selameti açısından 399 Sayılı KHK nin 51 ve 52 maddeleri gereğince görevden uzaklaştırılmasına makam oluru ile uygun görülmüştür” denilmektedir.

Böyle gerekçeleri asla kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz.
PTT yönetimini hukuka uygun davranmaya davet ediyoruz.
Darbe girişimi hukuk-yargı yolunun kapatılması ile kamu emekçilerinin iş güvencesinin tamamen ortadan kaldırılmasının dayanağı haline getirilmek istenmektedir.
Hiçbir hukuki gerekçe ileri sürülmeden, hukukun en temel ilkeleri yok sayılarak bir anda açığa alınması kabul edilemez!
Başta hükümet olmak üzere TBMM’deki siyasi partileri, darbe girişimine karşı yürütülen sürecin siyasi bir cadı avına dönmesinin engellenmesini, herkesin temel hak ve hukukunun korunmasını ve soruşturmaların evrensel hukuk ilkeleri içerisinde kalınarak yürütülmesini sağlamaya çağırıyoruz.

Haber-Sen ve Konfederasyonumuz KESK, mücadele tarihi boyunca darbelerin, baskıların ve anti-demokratik uygulamaların hedefi olmuştur.

OHAL adı altında ülkeye giydirilmek istenen deli gömleğini parçalamak, tek adam diktasına dayalı yeni rejimine karşı durmak, hukukun, adaletin, barışın hakim olduğu, laik, demokratik bir ülkeyi yaratmak için emek, barış ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi dışında başka bir yol görülmemektedir.

Bizler buradan bir kere daha ilan ediyoruz ki, hukuku, adaleti, barışı, laikliği, demokrasiyi kazanmak için sokak sokak, meydan meydan, işyeri işyeri kol kola, omuz omuza demokratik mücadele hakkımızı kullanacağız.
Konfederasyonumuza ve Konfederasyonumuza bağlı sendikalara yapılan baskılar tekrar şunu göstermiştir ki, 15 Temmuz 2016 ‘da Türkiye’nin darbeler tarihine bir yenisinin eklenmesi girişimine karşı açık bir tutum almıştır.
Biz, eşit, özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye için mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.
Sivil ya da askeri darbeler çözüm değil!
Çözüm emek, barış ve demokrasi güçlerinin ellerinde, halkların ortak geleceğindedir!

Baskılar bizi yıldıramaz! 26.10.2016

 

HABER-SEN