Cuma, 16 Haziran 2017

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça Açlık Grevinde Yüzüncü Güne Giriyor! Zulüm, Haksızlık ve Hukuksuzluk Katlanarak Artıyor!
Türkiye her geçen gün daha fazla haksızlığa, hukuksuzluğa ve zorbalığa sahne oluyor. Muhalefet partilerinin başkanları ve milletvekilleri, gazeteciler, belediye başkanları, akademisyenler, sanatçılar, öğrenciler, emekçiler, kadınlar, gençler kısaca hükümetin politikalarını eleştiren ve muhalif duruş sergileyen herkes çeşitli düzeylerde baskı ve tehditle karşılaşıyor.

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar, kalabalık ve açık hava
Çünkü herkesi susturmak ve sindirmek istiyorlar. Muhalif ekranların karartılması, derneklerin, gazete ve dergilerin kapatılması, sosyal medyadaki eleştirel ifadelere dahi dava açılarak sosyal medya hesaplarının kapatılması iktidar sahiplerinin hakikatin gücü karşısında kapıldığı korkuyu gösteriyor.
Dolayısıyla sadece muktedire yakın olmayı kendinde bir vasıf olarak görenlerin konuşmasını, “ver mehteri” şovlarıyla toplumu sığ bir ideolojik propagandayla teslim almayı arzuluyorlar. Irkçılık yaparak, dini duyguları sömürerek iktidarlarını korumak istiyorlar.
Böylesi bir tabloda, OHAL ve KHK’ler ile haksız ve hukuksuz biçimde ihraç edilen, işsiz bırakılan yüz binin üzerinde insanı ve ailelerini açlıkla terbiye etmeyi, sahip oldukları gücün karşısında boyun eğdirmeyi hedefliyorlar.
Bu nedenledir ki “işimi geri istiyorum” diyerek süresiz, dönüşümsüz açlık grevine başlayan ve bugün açlık grevinde 100. güne girecek olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı da gözler önünden kaçırmak, bir hakikatin dile gelmesini engellemek istiyorlar! Sağlıklarının bozulmasına, yaşamlarının ciddi anlamda tehdit altında olduğuna aldırmaksızın hükümet nezdinde yapılan tek şey, aynı sığlıkla ve yalana dayalı propagandalarla gencecik iki insanın göz göre göre ölüme sürüklenmesi oluyor!
Üstelik her fırsatta “Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, dilleri var hakikati konuşamazlar” nidasıyla dolaşanlar, “gözleri kapalı olarak gündüz dolaşmakta” ve gencecik iki insanın sağlığını yitirmesi, ölüme sürüklenmesi pahasına OHAL hukuksuzluklarında ısrarcı olmakta, çözüm üretmek yerine sorunu büyütmeyi tercih etmektedir.
KESK olarak hükümete yaptığımız çağrımızı yineliyoruz. Gözleriniz var görün, kulaklarınız var duyun! Üyelerimiz Semih Özakça ve Nuriye Gülmen’in hemen serbest bırakılmasını ve taleplerinin süratle karşılanarak yaşamlarına sağlıklı biçimde devam edebilmelerini istiyoruz!
KESK’e bağlı sendikalardan, sendikal faaliyetleri nedeniyle hukuksuzca tutuklanmış olan yaklaşık yetmiş kamu emekçisinin de serbest bırakılmasını ve haksız, hukuksuz biçimde ihraç edilen tüm kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesini istiyoruz. 16.06.2017
Emek, Barış, Demokrasi ve Adalet için yürüyenlere Adana’dan selam olsun!

KESK Adana Şubeler Platformu Adına
Mehmet ÇELİK
Tüm Bel Sen Adana Şube Başkanı

Adaleti Herkes İçin İstiyor Adalet Yürüyüşünü Destekliyoruz!
Ne yazık ki Türkiye uzun süredir yaşam hakkı başta olmak üzere en temel hak ve özgürlüklerin yok sayan, hukuku askıya alan, muhalif her sesi susturmayı ve sindirmeyi arzulayan, her türlü demokratik hak arayışını şiddetle bastıran bir akılla yönetiliyor.

Üstelik bu yönetim aklı, sadece ve sadece kendi siyasi çıkarlarını ve ihtiyaçlarını gözetmekte, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirerek, milliyetçiliği körükleyerek ve dini duyguları sömürerek hiçbir sınır tanımadan yoluna devam etmeyi arzulamaktadır.

Görüntünün olası içeriği: 45 kişi, gülümseyen insanlar, kalabalık ve yazı

Böylesi bir siyasal iklimde adalet düşüncesi sadece yargı kararlarının ucu hükümete dokunduğunda hatırlanmaktadır. Çok istisnai de olsa bu durumlarda da bir solukta mahkemelerin bağımsız olmadığı, yargının “yeniden yapılandırılması” gerektiği yine hükümet tarafından dile getirilmektedir. Halbuki AKP, yıllardır öteki ilan ettiklerine ya da muhaliflerine karşı yargıyı adeta sopa olarak kullanmaktan geri durmamış, hatta TV ekranlarından ya da sosyal medyadan hakimlere gönderilen mesajlarla yargı kararlarına yön vermişlerdir. Bu talimatlara uymayan hakim ve savcılar ise bir gecede görevlerinden alınmıştır.

Bizler biliyoruz ki adalet sadece mahkemelerin soğuk salonlarında değil yaşamın her alanında hükmünü yitirmiştir. Ancak bu durum bizleri umutsuzluğa değil, aksine daha kararlı ve güçlü bir mücadele örgütlemeye sevk etmelidir. Bu nedenle toplumun yarısını nefessiz bırakan bu siyasi iklimi değiştirebilecek, bu baskılar karşısında çıkış kapısı aralayabilecek her demokratik eylemin hayati önemde olduğunu belirtmek isteriz.

Eğitim Sen olarak CHP’nin başlatmış olduğu “adalet yürüyüşünün” önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bu yürüyüşün herkes için adalet talebi etrafında vücut bulması ve bu olumsuz gidişata güçlü bir dur ihtiranın verilebilmesi için yürüyüşü desteklediğimizin bilinmesini istiyoruz! Herkes için adalet talep ediyoruz!