Çarşamba, 21 Eylül 2016

Eğitim Emekçilerinin Örgütlü Mücadelesine Yönelik İftira ve Saldırılar Derhal Durdurulmalıdır!

Bugün İlimizde açığa alına 18 üyemizle birlikte valiliğe itiraz dilekçelerini vermek için buradayız, açığa alınan 11 bin 300 öğretmenin hızla geri döndürülmesi için sendika olarak tüm gerekli görüşmelerimiz devam etmektedir. Tunceli’deki iade kararları tüm Türkiye’ye yayılmalı, bu hukuksuzluktan bir an önce dönülmelidir.

Ahlaktan yoksun, hukuktan yoksun ve vicdandan yoksun bir süreci birlikte yaşıyoruz. 15 Temmuz darbe girişimiyle silahların namluları sivil halka yöneldi. Yüzlerce insan katledildi, bincilerce insan sakat kaldı ve yaralandı. Dolaysıyla darbecileri kınamak lanetlemek hepimizin görevidir. Ancak darbe girişimiyle birlikte ülke yönetememe kriziyle karşı karşıya kalınmıştır. Darbecilerle hesaplaşmak ve yargılamak adına onbinlerce suçsuz masum insan ya bilmeyerek ya da darbeyi fırsata çevirerek, muhalif tüm kesimler kamudan tasfiye edilmiştir.

Özellikle de toplumun vicdanında, belleğinde temizliği ile bilenen 100 bine yakın öğretmenin mağdur edilmesi anlaşılır değildir. Sadece mağdur olan öğretmen değildir, öğretmenle birlikte öğrenci de, veli de mağdur edilmiştir. “At İzi İt İzine Karışmıştır.” Bizlerde aynen böyle düşünüyoruz. “Merhametli olun” çağrılarının Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığı bir dönemde kamuda her gün binlerce insanın açığa alınması hangi vicdanın hangi ahlakın ürünüdür. Bizler beliyoruz ki AKP’nin derdi toplumsal barışı sağlamak değildir. Kendi siyasal ve ideolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir model yaratma konusunda ısrar etmektedir. 
18 milyon öğrenci, 1 milyona yakın öğretmen, hükümetin darbe fırsatçılığı yaparak hayata geçirdiği ihraçlar ve açığa almalar nedeniyle, bu yıl büyük bir belirsizlik ve kaos ortamında eğitim öğretime başlamıştır. 2016-2017 eğitim öğretim yılı, toplumun geniş bir kesiminin, öğretmenlerin, öğrencilerin ve velilerin doğrudan etkileneceği ağır sorunlarla açılmış, pek çok okulda öğretmenlerin ihraç edilmesi ya da açığa alınması nedeniyle dersler boş geçmiştir.

Eğitim de gericileşme ve ticarileşme ülkemizde zirve yapmıştır. Okullarda bulunan her boş sınıfı da dini eğitim verilmesi bunu net olarak ortaya koymaktadır. Darbe girişimiyle birlikte kamulaştırılan tüm okulların İmam Hatip Ortaokulu, İmam Hatip Anadolu Lisesi ve İmam Hatip Fen Liselerine dönüştürülmesi bu durumun açıkça göstergesidir.

Hükümet, sadece darbe fırsatçılığı yaparak hukuksuz bir şekilde gerçekleştirdiği ihraçlar ve açığa almalarla sadece eğitim emekçilerini değil, aynı zamanda kamu emekçileri içinde sendikal mücadele açısından en dinamik kesim olan Eğitim Sen’in örgütlülüğünü hedef almıştır. Mücadele tarihi boyunca iktidarların, darbelerin ve darbecilerin ilk hedefi olan eğitim emekçileri mücadelesinin darbecilerin izinden gidenler tarafından bir kez daha hedef haline getirilmesi bizim için şaşırtıcı değildir.

Sendikal mücadelemize yönelik olarak başlatılan kara propaganda eşliğinde yürütülen iftira kampanyaları ve yalan haberlerin tek amacının, iktidarın eğitimi dinselleştirme ve özelleştirme uygulamalarının karşısında en önemli engel olarak görülen Eğitim Sen’i yıpratmak ve zayıflatmak olduğu açıktır. Çünkü Eğitim Sen, mücadele tarihi boyunca sadece sendikal-ekonomik hakların değil, aynı zamanda emek ve demokrasi mücadelesinin de öznesi olan, anti-demokratik uygulamalara, toplum üzerindeki baskılara, her türlü ayrımcılığa, baskılara karşı mücadele etmiştir. İktidarı rahatsız eden de budur.

Eğitim Sen’in mücadelesi sadece sendikal-ekonomik haklarla sınırlı olmayıp, aynı zamanda ülkemizde demokrasinin gelişmesi, herkes için düşünce ve ifade özgürlüğünün sağlanması, farklı kimlik ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebildiği ve kamusal alanda kendisini temsil edebildiği gerçek anlamda laik ve demokratik bir Türkiye yaratılması mücadelesidir. Dolayısıyla darbeci zihniyetin asıl hedefi kurum olarak Eğitim Sen değil, Eğitim Sen’in savunduğu tüm demokratik ilke ve değerlerdir. Toplumu ve eğitim sistemini kendi siyasal-ideolojik hedeflerine uygun şekilde biçimlendirmek isteyenler, bu hedeflerinin karşısında engel olan Eğitim Sen’i görmektedir.

Yaşamın her alanında kendisine mutlak itaat isteyen ve bunun için her fırsatı kullananlar, gücünü tarihinden alan eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesi asla engelleyemeyecektir. Çünkü bizler çocuklarımıza ve öğrencilerimize onurlu bir gelecek bırakacağımıza söz verdik ve sözümüzü mutlaka tutacağız.
Eğitim emekçileri, mücadele tarihi boyunca hiçbir baskı ve tehdit karşısında diz çökmemiş, savunduğu ilke ve değerlerden taviz vermemiştir. Bunu eğitim emekçileri de bizlere saldırarak kendi suçlarını gizlemeye çalışanlar da çok iyi bilmektedir. OHAL hukukunu dayanak yaparak, yasa dışı girişimlerde bulunanlar suç işlemektedir ve yaptıklarının bedelini hukuk karşısında mutlaka ödeyecektir, kimsenin yaptığı yanına kalmayacaktır.21.09.2016

 


Ahmet KARAGÖZ
Eğitim Sen Adana Şube Başkanı